Trump tükürdüğünü yaladı!
Eğer devlet denen şeyin esas olarak bir aygıt olduğunu anlamayan birileri hâlâ varsa, tekil bireylerin kendi başlarına her şeyi belirlediğini düşünüyorlarsa, en güçlü görünen iktidar sahiplerinin bile devlet aygıtının karşısında zaman zaman “boynu kıldan ince” kaldığını yadsıyorlarsa, Trump’ın son basın toplantısının videosunu seyretmeliler mutlaka. Ders almak için, hep hatırlamak için.
Trump Pazartesi günü Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de Rusya lideri Putin ile yaptığı görüşmeden sonra ortak basın açıklamasında ABD istihbaratının bütün bulgularına rağmen Putin’e inanma eğiliminde olduğunu belirtmişti. Bu, Trump’ın “vatana hıyanet” suçlamalarıyla karşılaşmasına, kendi partisinin çok önemli temsilcilerince bile yerden yere vurulmasına yol açmıştı.
Salı günü, Helsinki’den dönüşünde Trump Beyaz Saray’da bir basın toplantısı düzenledi. Burada açık ve berrak biçimde ABD istihbaratının Rusya’nın ABD’nin 2016 seçimlerine müdahale etmiş olduğuna dair yaklaşımını bütünüyle kabul ettiğini belirtti. Ama bu açıklama daha bir gün önce Helsinki’de söyledikleriyle çelişiyordu. Orada ABD istihbaratına büyük güveni olduğunu belirtmekle birlikte Putin’in Rusya’nın seçimlere müdahale etmediğini söylediğini ekleyip şöyle diyordu: “Ben Rusya’nın müdahale etmiş olması için hiçbir neden görmüyorum.”
İki yaklaşımın taban tabana zıt olduğu ortadaydı. Güneşi balçıkla sıvamak mümkün olmadığına göre, yapılması gereken şey, Trump’ın Helsinki’de yanlış konuştuğunu iddia etmesiydi. Bunu bile yaptı! “Ben Rusya’nın müdahale etmiş olması için hiçbir neden görmüyorum” cümlesini kurarken amacının “Ben Rusya’nın müdahale etmemiş olması için hiçbir neden görmüyorum” demek olduğunu söyledi! Bu ikinci cümlenin hem kendi içinde manasız, hem de Putin’in “yapmadık” dediğini belirtmesinden hemen sonra söylendiği o bağlamda içerik olarak yersiz olduğu aşikâr olduğu halde!
Kafanızda bir canlandırın: Trump Amerika’ya dönmüş, eski CIA başkanı olduğu için ABD istihbarat, yani casusluk örgütlerinin devlet için ne denli önemli olduğunu gayet iyi bilen dışişleri bakanı Mike Pompeo hemen bir kenara çekiyor onu. “Başkanım, siz ne yaptınız? Düşmanın eline oynadınız. Düzeltin yaptığınız hatayı” diyor. O küstah, o “en büyük benim” psikolojisine sahip adama. O da belki önce mırın kırın ediyor ama boyun eğiyor.
İngilizce bilmeyenler bile videoyu bulup izlemeli. O her geçen gün daha fazla genişleyen egosu ile şişinip duran adamın nasıl önündeki metinden gözlerini ayıramadığını görmek için. Düşünsenize, dışişlerinden ya da ulusal istihbarattan bir “memur” bir metin yazmış. İktidarın esas sahibi gibi davranan “amir” gözünü ayırmadan kendine dikte edilen bu metni okuyor. Okurken de psikolojisi bozulmuş olduğu için devamlı tekliyor. İşte devlet aygıtı adamı böyle yola getirir!
Devlet aygıtının yola getiremediği bir tek insan türü vardır: has devrimci!