Taraf’ın şizofrenisi
Şizofreni, bilincin yarılmasıdır, bölünmesidir. İnsan zihninin iki ayrı kompartmana ayrılması, bu ikisinin arasındaki iletişimin ortadan kalkmasıdır.
Taraf gazetesi politik şizofreniye yakalanmış bulunuyor. 13 Eylül 2011 tarihli nüshasının birinci sayfasının tepesine iki haberi yan yana koyuyor ve ne yaptığının farkına varmıyor. Solda, Şemdinli’deki (Şemzînan)”Kanlı Düğün”. Güvenlik güçleri sivillere ateş ederek üç insanı öldürmüşler, polis bütün basına kendi senaryosunu vermiş, bütün düzen basını “PKK’liler düğünün içinden ateş ettiler” yazmış, böylece devletin sivilleri katletmesinin üstü örtülmüş. Sözcü’nün ya da onun sözde karşıtı Yeni Şafak’ın böyle yapmasında şaşırtıcı hiçbir şey yok. Onlar herhangi bir hastalıktan muzdaripse, bu yüzlerinin köseleden olmasıdır. Peki, Taraf ne yapmış? PKK’nin “düğün yapılan bir noktadan ateş” ettiğini yazmış! İçeride, muhabirin geçtiği haberde böyle bir ifade yok. Muhabir “iddia edildi” diyor. Ama Taraf yazı işleri, o muhteşem demokratlarımız birinci sayfaya polisin anlattığı öyküyü olduğu gibi yazmayı tercih ediyor!
Bunun hemen sağındaki haberde ise eski özel timci Ayhan Çarkın’ın itiraflarından biri: “Ormanda imha et dedikleri paketin içinden insan çıktı”. İnsan dediği ceset. Yıllardır hâlâ “kayıp” diye aranmakta olan Ayhan Efeoğlu’nun cesedi. Şimdi soruyu soralım: Ayhan Çarkın’ın itirafında geçen ülke Türkiye’den başka bir ülke mi, polis başka bir polis mi? Neden bu kadar cinayeti, yalanı, hilesi ortaya çıkmış bir polisin bugün sivillerin ketledildiği bir olayda ifadesine itibar ediliyor? Ayrıca şu ifade ne? “Bütün evlere kurşun isabet etti.” 1992’de Şırnak kentinin bütününün özel timlerin ve askerin kurşunlarıyla tarandığı biliniyor. Bunun bir “isabet etme” sorunu olmadığı, güvenlik güçlerinin Şemdinli halkına gözdağı verdiği ortada değil mi? “İyi çocuklar”ın öldürmeyi beceremediği kitapçı Seferi Yılmaz’ın üst kattaki evine de mi havan “isabet etti”?
Taraf’ın birinci sayfasının sağ tarafı sol tarafıyla iletişim kuramıyor. Taraf şizofreniye yakalanmış durumda. Oysa bakın halk hiç de şizofreniden muzdarip değil. Çocukları Maraş’ta askerlik görevini yaparken şüpheli biçimde ölen Eren Özel’in ailesi, memleketleri Malatya’da 2. Ordu Komutanlığı’nın nizamiyesine gidiyor, çocuklarının tabutuna sarılan bayrağı iade ediyor! Bayrak iade etmek! Türkiye’de ne kadar büyük, ne kadar cesur bir jest! Neden? Çünkü bu emekçi aile Taraf gazetesinin pek akıllı, pek ukala yöneticileri gibi şizofreniye yakalanmamıştır. Bir önceki Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in internete düşen ses kayıtlarında “kendi erimizi alnından vurduk” dediğini unutmuyor o aile!
Bir de gazetenin iki numarası Yasemin Çongar, hem de aynı günkü gazetede, hiç utanmadan “Siyaset, şiddet, şizofreni” başlıklı bir yazı kaleme alıyor! Çongar, kendini pek akıllı zannedenlerden. Kürt hareketinin politik çelişkilerini yakaladığını sanıyor, bunlara da şizofreni teşhisi koyuyor. Ama yazının bitişi bir zeka harikası. Çongar PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın devletin Öcalan ile düne kadar görüşmekte iken birdenbire ona neden tecrit uygulamaya başladığına ilişkin sorusuna cevaben, liberallerin Öcalan-PKK çelişkisi tezini öne sürüyor: “Karayılan sorusunun cevabını tabii ki biliyor. Öcalan’ın, tarihî bir anlaşma yapılabileceğini, Barış Konseyi için uzlaşıldığını söylediği görüşme notlarının daha mürekkebi kurumadan Silvan’da saldıran PKK, müzakereleri sekteye uğratttığını ve Öcalan’ı zora soktuğunu gayet iyi biliyor.”
Çongar’a soru: Peki madem PKK Öcalan’ın elini bağlamak, onu “zora sokmak” istedi, devlet de Öcalan ile anlaşmak üzere idi, neden bir buçuk aydır Öcalan’ı mutlak bir tecride mahkûm kıldı? Bırakın konuşsun. Karşı tarafın çelişkilerinden yararlanmak politikanın asli taktiklerinden biridir. Bu durumda Öcalan’ın konuşması olsa olsa devlete yarar. Neden konuşturmuyorlar?
Çongar başkalarına şizofreni teşhisi koymadan önce bir doktora görünse iyi eder. Yukarıya alınan satırlardan bir paragraf önce, “devletin Öcalan’la görüşmeyi sürdürmesi elzem” yazmış. Madem öyle, sevgili AKP’sinin Öcalan’la görüşmeyi neden kestiğini bir anlasa ve anlatsa ya. O zaman da Karayılan’ın sorusuna geri dönüyoruz: AKP hükümeti düne kadar Öcalan’la görüşüyordu da bugün neden mutlak tecrit uyguluyor?
Kimmiş şizofren?