“Özel işletme birimi”nde değil üniversitede okumak istiyoruz: Üniversitelerde çözüm şirketleşme değil kamulaştırma!
2021-2022 akademik yılı açılışında konuşan Erdoğan; üniversiteleri şirketleşmeye, rektörleri patronlaşmaya şu sözler ile çağırdı:
“Dünyadaki başarılı örneklere baktığımızda kendi altyapılarıyla çok ciddi bütçelerle özel işletme birimi gibi çalışan üniversiteler görüyoruz. Ülkemizde de yapmamız gereken işte budur. Bizim gözümüzde başarılı üniversite yöneticisi rutin işleri yerine getirmenin ötesinde bu tür sıçramaları yapabilen kişi demektir."
Erdoğan’ın gençleri sınav stresinden uzaklaştırmak, gençler arasında fırsat eşitliği yaratmak iddiasıyla ortaya attığı bu sözlerin anlamı son derece açıktır. İstibdad rejiminin üniversiteler politikası; üniversiteleri dershaneleştirmek, okulları işletme, rektörleri işletmeci, öğrencileri müşteri yapmaktır!
Patronların devleti şirket gibi üniversite istiyor
Bulduğu her fırsatta sermayenin çıkarlarını gözeten istibdad rejimi, eğitimi de piyasalaştırmak istiyor. Üniversitelerin içi hali hazırda özel şirketlerle doldu. Beslenmeden kırtasiyeye, barınmadan ulaşıma öğrenciler, hakları olan ihtiyaçlarını karşılamak için büyük oranda özel işletmeler ile karşı karşıya geliyor. Kampüsleri dolduran reklam panolarından, özel işletmelere tahsis edilen teknokentlere kadar kampüslerin içerisinde sermayenin isteyip de yapamayacağı şey yok. Ancak emekçi halka gelince üniversitelerin kapıları kilitleniyor. Üniversite eğitimi alabilmek için milyonlarca öğrenci eşit olmayan koşullarda yarıştırılıyor, kampüslerde işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarını korumak isteyenler ise istibdad rejiminin sopasıyla karşı karşıya kalıyor. Erdoğan’ın “şirket gibi üniversite” sözleri, her bir üniversitenin eğitim sektörü içerisinde faaliyet gösteren birer şirket haline dönüşmesi anlamına geliyor. İstibdad rejimi, öğrencileri sahte gelecek vaatleri ile üniversitelere müşteri etmek istiyor.
Geleceğimiz için eğitimde de üretimde de kamulaştırma!
Piyasalaşmış üniversiteler bir yandan üniversiteli gençlerin ekonomik sorunlarını katlarken, öbür taraftan emekçi halkın eğitime ulaşmasını engelliyor. Gençliğin ve emekçi halkın ihtiyacı herkes için ulaşılabilir, ücretsiz eğitimdir. Özel üniversiteler ve kampüslerde faaliyet gösteren özel işletmeler kamulaştırılmalı, bütün üniversitelerin kapıları emekçi halka açılmalıdır. İşsizlikten ve ucuz iş gücünden beslenen kapitalist sistemin çıkarları, sadece kapitalizmin ihtiyacı kadar vasıflı işçi çalıştırmak, kafa emeği ile kol emeğini birbirinden ayırarak işgücü piyasasını kontrol etmektir. Üniversite mezunu gençlerde işsizlik oranının yüzde 35’i bulduğu, asgari ücretin açlık sınırının altına, yoksulluk sınırının ise üçte birine denk geldiği bir ekonomide gençlerin ve emekçi halkın esas ihtiyacı, güvenli ve güvenceli bir geleceğe sahip olmaktır! Bu da özelleştirmeyle değil kamulaştırmayla, kamu mülkiyeti temelinde sosyalist ve planlı bir üretimin içerisinde herkesin hem çalışabileceği hem de eğitim alabileceği bir düzeni kurmakla mümkündür. Kapitalizmin de kapitalist eğitim biçiminin de emekçi halka verebileceği hiçbir güvence kalmamıştır! Bizim yolumuz kapitalist üretime karşı işçi sınıfını birleştirmek, eğitimi de üretimi de işçi denetiminde kamulaştırmaktır. Yani emekçi halkın ve işçi sınıfının mücadelelerinin bağrında gelişen Özgür Emekçiler Üniversitelerini kurmaktır!