Öğretmen atama mülakatı değil atamama mülakatı
15 Temmuz’un ardından AKP’nin eğitim emekçileri üzerindeki baskısı her geçen gün artıyor. Bir taraftan görevde bulunan binlerce öğretmen görevden alınırken diğer taraftan yeni yapılacak öğretmen atamalarındaki tuhaflıklar gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.
15 Temmuz öncesinde 2016 yılında, yıllardır yapılan Ağustos atamasının yapılmayacağı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklandı. 15 Temmuz’dan sonra ise görevden almalar ve ihraçlar sonrasında atama yapılması kararı alındı. Ancak atamaların daha önceki senelerde olduğu gibi sadece KPSS puanı ile değil bu puanın dışında yapılacak mülakatlarda verilecek puana göre yapılacağı duyuruldu. Mülakatlar için kılıf ise hazırdı, cemaat üyelerinin tekrar “okullara sızması” engellenecekti. Daha işin başında balığın koktuğu şüphesi duyulmaya başladı.
19 Eylül’de başlayan mülakatlar 27 Eylül tarihinde sona erdi. Mülakata giren adayların karşılaştıkları sorular AKP’nin mülakat sınavlarını neden yaptığını ortaya çıkardı. “ Sendika hakkında ne düşünüyorsun?”, “Gezi hakkında ne düşünüyorsun?”, “ Hangi gazete ve köşe yazarlarını okuyorsun?”, “ 15 Temmuz sürecini değerlendir” gibi sorular heyetler tarafından adaylara yöneltildi. Hatta daha da garipleşip yemek tarifi isteyen heyetler bile çıktı. Mülakat sorularından ortaya çıkan AKP’nin hangi öğretmeni atayacağı değil, hangi öğretmeni atamayacağı oldu.
Mülakat süreciyle ilgili diğer bir konu da güvenlik soruşturması. Mülakata çağırılacak adaylar hakkında bir de güvenlik soruşturması yapılacağı MEB tarafından duyuruldu. Güvenlik soruşturması ile amaç yine başvuranların arasından cemaatçilerin ayıklanması. Ancak gerçek hedefin sosyalist ve Kürt “öğretmen adaylarının” atanmasını engellemek olduğu aşikâr. Örneğin; güvenlik soruşturmasından geçememek için herhangi bir eyleme katılmak yeterli. Yani öğrenciyken harç protestosuna katıldıysanız, YÖK’ü protesto ettiyseniz, parasız eğitim istediyseniz, işçilerle dayanışmak için grevleri, direnişleri ziyaret ettiyseniz MEB için siz istenmeyen “öğretmen adayısınız”.
Mülakatların sonrasında “torpil” ve “yolsuzluk” şüpheleri ortaya çıktı. Yüksek KPSS puanlarının karşılığında gelen düşük mülakat puanları ya da sınırda KPSS puanlarının karşılığında gelen yüksek mülakat puanları, mülakat sınavlarında “torpil” yapıldığı şüphesinin boş olmadığını ortaya koydu. “Öğretmen adayları” tarafından kurulan sosyal medya platformları aracılığıyla mülakat sınavlarının kaldırılması ya da en azından iptal edilmesi ve yeniden yapılması talepleri ortaya çıktı. Ancak hükümet kanadından mülakat sisteminin kaldırılmayacağı kesin bir dille belirtildi.
Yani OHAL darbeciye değil, ataması yapılan ya da yapılmayan öğretmene uygulanıyor.
2016 yılında yapılan öğretmen atamasına dair “öğretmen adaylarının” başından geçen bütün OHAL soslu hikaye böyle. Süreç başından sonuna kadar kokuyor. Yapılmayacağı söylenen öğretmen atamaları başka öğretmenlerin işinden olması ile yapılıyor. Yanılgı olmasın öğretmen açığı olmayan bir Türkiye ile karşı karşıya değiliz. Türkiye’nin on binlerce öğretmen açığı var. Bu açık öğretmenlerin atandıkları yerde kalmamaları ile açıklanmaz. Öğretmen açığı tamamen burjuva hükümetlerin eğitim bütçelerine ayırdıkları bütçe ile alakalı. Şimdi bu açığın büyük bir kısmı kölelik koşulları ile çalışan ücretli öğretmenlerle kapatılmaya çalışılıyor.
Bütün bu yaşananlara rağmen mülakat sınavına giren “öğretmen adaylarından” sosyal medya sitelerinden yapılan açıklamalar haricinde bir ses gelmiyor. Neden, görüşülen devlet ve hükümet görevlilerinin OHAL sürecinde yapacakları eylemlerinin adayların başına bela açacağı tehdidi. Yani “eylem yaparsan atanmayı unut” diyor hükümet. Atanamayan öğretmenlerin seslerini en iyi duyurdukları ve hedeflerine en çok yaklaştıkları zamanların 2010-2011 senelerinden başlayarak Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun (AYÖP) önünü çektiği eylemlerin gerçekleştiği zamanlar olduğunu hatırlatalım. Ataması yapılmayan öğretmenler yaptıkları eylemlerle toplumda ses getirmişti. Tekel İşçileri’nin verdiği destekle Ankara’da ataması yapılmayan öğretmenlerin yaptığı miting hâlâ akıllarda duruyor.
“Öğretmen adayının”, yani asıl adı ile ataması yapılmayan öğretmenlerin düşmanı MEB’de çalışan öğretmenler değil. Ataması yapılmayan öğretmenler olarak öğretmenlerin görevden alınmasına “bize atama çıkar” diye sevinmeyelim. Yarın kimin kiminle kavga edip hangi öğretmenin görevden alınacağı belli olmaz. Özellikle Eğitim-Sen’li öğretmenlere karşı gerçekleştirilen görevden almalar bizlerin sendikalı olma hakkımıza, iş güvencemize karşı gerçekleştiriliyor. Görevdeki öğretmenler görevden alınınca bizler atanmayacağız, bizler de yarın sudan sebeplerle görevden alınacağız.
Bugün atanamayan öğretmenin şiarı sınavsız, kadrolu atanma, görevden alınan öğretmenlerin görevine iade edilmesidir. Bu şiarın gereği alanlardır. OHAL’e rağmen talepleri eylemlerle dile getirmeliyiz. Eylemler bizim başımıza bela açmaz, “eylemler bela açar” diyen OHAL’cilerin başına bela açar.