ODTÜ Rektörlüğü sendika seçme özgürlüğünü gasp etti
Tüm kamu kurumlarında olduğu gibi ODTÜ’de de memur statüsünde çalışan emekçiler için her yıl 15 Mayıs itibariyle en çok üye kaydetmiş olan sendika, bir toplantı ile yetkili sendika olarak tespit edilir. Bu tespitte, Mayıs ayı sendika aidatı kesinti listesi esas alınır. 15 Mayıs 2018 itibariyle 592 üyesiyle Eğitim Sen, ODTÜ bünyesinde en çok üye kaydetmiş sendika konumunda bulunuyordu. Yetki tespiti öncesinde OHAL koşullarının yarattığı korkulara rağmen 118 yeni üye kaydederek ciddi bir örgütlenme hamlesi de gerçekleştirmişti. Ancak yetkili sendika türlü oyunlarla Türk Eğitim-Sen oldu.
Eğitim Sen’in ODTÜ’deki örgütlenme hamlesi, MHP çizgisindeki Türk Eğitim-Sen’in AKP çizgisindeki Eğitim Bir Sen ile ittifak halinde yetkiyi elde etmek amacıyla Eğitim Sen hakkında yoğun biçimde “terörist sendika” karalamaları yaptığı bir dönemde gerçekleşmesi bakımından anlamlıydı. Öncelikle bu, Eğitim Sen’in emekçilerin mücadelesinde bir kaldıraç olduğunun görülmesi anlamına geliyordu. Ayrıca hükümet destekli yandaş sendikaların ODTÜ’de yetkiyi elde etme ihtimaline karşı ciddi bir refleks de doğmuştu. Üye olmaktan uzak duran pek çok kişi bu süreçte sendikaya üye olmakla kalmadılar, onlarca yeni üyenin de sendikaya kaydolmasını sağladılar.
ODTÜ yönetiminin yandaş sendikalarla işbirliği
Eğitim Sen bu örgütlenme hamlesini kısmen gizli yürütmek zorunda kaldı. ODTÜ yönetimi oylamayla seçilmedi, Cumhurbaşkanı tarafından emrivaki ile atandı. Sürecin gizli yürütülmesinin en büyük sebebi de Türk Eğitim-Sen’in rektörlüğe verilen her dilekçeden anında haberinin olması ve karşı hamlede bulunmaları idi. Örgütlenme hızının tespit edilememesi amacıyla Eğitim Sen yeni üyelerinin büyük çoğunluğunu yetki tespiti için son gün olan 14 Mayıs günü mesai bitimine on dakika kala bildirdi. O esnada aradaki fark Eğitim Sen lehine 14 üye idi.
Bu durumun akabinde gerek Rektörlükteki kimi yöneticileri, gerek yetkiyi elde ettiğini düşünen Türk Eğitim-Sen’i bir telaş aldı. Önce aidatların tek tek değil topluca yatırıldığı ya da üyelik formlarının dilekçe olarak verildiği ama sisteme taranmadığı gibi anlamsız gerekçelerle belgeleri geçersiz saymaya çalıştılar. Neyse ki, Eğitim Sen bu anlamsız gerekçeleri boşa düşürecek hukuki ve fiili müdahalelerde bulunarak bu üyelerini saydırmayı başardı. Yalnız bu sırada yandaş sendika aralıksız biçimde, adeta güvence almış gibi, yetkiyi elde ettiğini duyurmaya başladı.
Rektörlük prosedüre uygun olarak 18 Mayıs Cuma günü yetki tespiti toplantısının gerçekleştirileceğini duyurmuştu. Başlamasına çok kısa bir süre kala toplantı, yönetim tarafından ertelendi. Gerekçe olarak da “değerlendirmelerin sürüyor olması” gösterildi. Bunun altında bir bit yeniği olduğu belliydi.
Eğitim Sen’in yetkisinin gaspı
Nitekim 22 Mayıs günü toplantı başında Rektörlük yetkilileri her iki sendikanın üye sayısının da 587 olarak gösterildiği listeler sundular. Burada açıkça bir oyun vardı. Öncelikle Eğitim Sen’e üye olan kimi kişilerin formlarındaki el yazılarının zor okunması ya da form üzerinde düzeltme ile giderilebilecek olağan eksikler bahane edilerek 4 kişi listeden çıkarılmıştı. Daha da vahimi Türk Eğitim Sen’e süre dolduktan sonra 9 üye eklenmesi söz konusuydu. Elbette Eğitim Sen bu duruma itiraz etti ve toplantıya ara verildi.
Üniversite yöneticileri tam bir saat boyunca kendi aralarında görüşmeler gerçekleştirdiler. Sonunda da Eğitim Sen’in tüm itirazlarının reddi ile birlikte üniversitede yönetici görevlerde bulunan 6 üyesinin daha kurallara aykırı şekilde, geçen aydan başlayarak silinmesine ve Türk Eğitim-Sen’e “unutulduğu” için geçtiğimiz aydan başlamak üzere 3 üye daha eklenmesine karar verdiler.
Son çare olarak geçmişe dönük kararlar alınması ve bunlarla Eğitim Sen’in toplam 10 üyesi silinirken Türk Eğitim-Sen’e 12 üye eklenmesi üzerine Eğitim Sen temsilcileri toplantıyı terk ederek tepkilerini gösterdiler.
Eğitim Sen’in gücü yetkiden değil mücadeleden geliyor!
Şimdi süreç mahkemeye taşınacak. Ancak üniversite yönetimi iktidar yanlısı ve işbirlikçi sendikayı zorlamayla yetkili kılarak aslında kendi ayağına kurşun sıkmış oldu. Bu durum Eğitim Sen’in örgütlenme hamlesine güç vereceği gibi ODTÜ içerisinde bir süredir atanmış yönetime karşı gelişmekte olan tepkilerin de ateşlenmesine yol açacaktır. Zaten Eğitim Sen de yaptığı açıklamada tüm üyelerini önümüzdeki dönemde sendikaya ve haklarına sahip çıkmaya, ayrıca ODTÜ'nün demokratik, özgürlükçü birikimine yönelik saldırılara karşı daha fazla sorumluluk almaya, dayanışmayı ve örgütlülüğü büyütmeye çağırarak bu yönde adımlar atacağını ilan etti.
ODTÜ yönetimi bu yaptığı ile emekçilerin sendika seçme özgürlüğünü gasp etmiştir. Başvurduğu yöntemler pek çok fabrikada ve işyerinde mücadeleci sendikalara karşı sarı sendikaları getiren patronların Ali Cengiz oyunlarına benzemektedir. Gözden kaçan şudur ki Eğitim Sen gücünü yetkiden değil sınıf çıkarları temelinde emekçileri bir araya getirerek verdiği mücadelenin yarattığı etkiden almaktadır. Daha önce Gezi ile başlayan halk isyanında ve kampüsten geçirilen yolda, Berkin Elvan boykotunda, Soma grevinde, promosyon eylemlerinde, çadır direnişlerinde olduğu gibi emekçiler, fiili mücadeleler ile yönetimin, iktidarın ve yandaş sarı sendikalarının karşısına dikilmeye daha da güçlü şekilde devam edeceklerdir.