Isparta nasıl “muma ve gaz lambasına” mahkûm edildi?
Isparta’da 3 Şubat Perşembe günü etkili olan kar yağışı şehri felç etti. 500 bin kişinin yaşadığı şehirde kar yağışı sonrası 299 bin abonenin 113 bininde elektrikler kesildi. Elektrik kesintisi 2 gün sürdü, 20 bin hanede ise 72 saati aştı. 80 saat sonra yani kesintinin üzerinden tam 3 gün geçmişken hala elektriğin verilemediği köyler oldu. Elektrik kesintisinin olduğu günlerde hava sıcaklığının da geceleri -11 dereceye kadar düşmesi halkın çok zor günler geçirmesine sebep oldu. Özellikle yaşlılar, çocuklu aileler ve evlerinde ünitelere bağlı yaşayan hastalar bu duruma son derece haklı bir tepki gösterdiler. 2022 yılında teknik ve teknolojik her türlü imkanın var olduğu koşullarda 3 gün süren geniş çaplı bir elektrik kesintisinin hesabı sorulmalıdır ve verilmelidir.
Suçu kar yağışına atanlar suçlu!
Isparta’daki elektrik kesintisi memleketin gündemine oturunca iktidar için bu gündemi sessizce atlatmak mümkün olmadı. Valilik son 30 yılın en büyük kar yağışı diyerek sorumluluğu üstüne almadı. Enerji Bakanı Fatih Dönmez devletin tüm imkânlarını seferber ettiğini iddia ederken Ispartalılara “hakkınızı helal edin, birkaç gün enerjisiz kaldınız” dedi. AKP’li Belediye Başkanı ise Bakan Dönmez’in açıklamasının da da üstüne koyarak yüzsüzlüğü iyice ele aldı ve kar yağışı için “bereket geldi” dedi. Isparta’ya elektriği sağlayan Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş’nin (AEDAŞ) Koloğlu Grubu ile beraber sahibi olan Cengiz Holding dün yaptığı açıklamada kesintilerinin sebebinin beklenenden fazla kar yağışı olduğunu söylerken, ne sorumluluk üstlendi ne de özür diledi.
Ancak asıl sorumlu tabii ki kar yağışı değil. Isparta’daki bu krizin asıl suçluları yukarıda aktardığımız gibi adeta ağız birliğiyle suçu kar yağışına atanlardır. Yani özelleştirmelerle halkın kaynaklarını sermayeye peşkeş çeken iktidar ve bu kaynaklar ile semiren sermayedir. Neden mi? Çünkü sermaye, önce ödediği özelleştirme bedelini çıkarmak için sonra da kârını katlamak için uzun vadeli altyapı yatırımlarını gerçekleştirmiyor. Bu durumda olduğu gibi “30 yılın en büyü kar yağışı”nın yaratacağı sorunları engelleyecek önlemleri maliyetli olduğu için almıyor. Sermaye için öncelik elde ettiği kâr olduğu için 20-30 yılda bir yağan yoğun bir kar yağışı hesaplanmıyor. Çünkü böyle bir durumda yaşanacakların bedelini özel şirket değil halkın kendisi ödüyor.
Isparta için somut örnek ortada. Cengiz Holding 2017’de şehir içindeki enerji nakil hatlarınıın yer altına alınması projesini bitirmeyi vadettiği halde bunu gerçekleştirmiyor. Devlet bunun hesabını sormak bir yana bu şirketlere para aktarmaya, bu şirketlerin vergi borçlarını bir kalemde silmeye devam ediyor.
Halkı faturalarla boğuyorlar, yetmiyor karanlığa gömüyorlar!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Şubat’ta “Biz durmuyoruz, çalışıyoruz. Yakında ikinci nükleer enerji santral de geliyor. Bizim işimiz var. Sizin hayatınızda sadece mum vardı mum, gaz lambası var.” açıklamasından bir gün sonra Isparta’da halk, mum ve gaz lambalarını yakmak zorunda kaldı. Elektrik faturaları son zamlarla beraber ev kirası seviyesine ulaşmışken bir de üstüne 500 bin kişilik bir şehre 3 gün elektrik veremediler. Bugün Türkiye’deki elektrik dağıtımının tamamı özel şirketlerin elinde. Artan faturaların çözümü de halkı kışın ortasında bir daha elektriksiz kalmamasının da tek yolu zamların geri alınması, mali faturanın halka değil şirketlere ödetilmesi bütün elektrik şirketlerinin tazminatsız olarak işçi denetiminde kamulaştırılmasıdır.