İktidar MESS dayatmalarına grev yasağıyla katıldı: Metal işçisinin iradesi karşısında hükümsüzdür!
Hükümet, patronların yüzünü kara çıkartmadı ve başlamasına bir hafta kala metal sektöründeki grevleri yasakladı. Sabaha karşı Resmi Gazete’de yayınlanan bakanlar kurulunun kararında, grev yasağının 24 Ocak tarihinde kararlaştırıldığı yazıyor. 26 Ocak sabahı açıklanan grev yasağının geldiği tarih ise bu kararın patronlar lehine bir operasyon olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Zira grev yasağı MESS’in sendikaları görüşmeye çağırmasının hemen ardından geldi.
Bugün MESS patronları, toplu sözleşmesi masasına yanlarına işçi düşmanı bir iktidarı alarak oturacak. Patronlar iktidarın mutlaka grevi yasaklayacağına güvenerek, adeta işçiler hakaret edercesine sefalet zamlarını ve 3 senelik sözleşmeyi dayatmışlardı. Bugün ellerine grevi yasaklayan bakanlar kurulu kararını da aldılar. Şimdi dayatmalarını iktidarla birlikte yapacaklar.
Millete değil patronlara ve kârlarına güvenlik
Grev yasağının milli güvenlik gerekçesiyle verilmiş olmasının sürmekte olan askeri operasyonlarla ilgisi yok. Kararda böyle bir ifade geçmediği gibi artık AKP iktidarı için grev yasağı kararları neredeyse matbu halde hazırlanan formlara dönüşmüş durumda. Boşluklara sendikaların adını yazıp, tarih atıyor, fabrikaların ismini de ekli listeye koyup grevi yasaklıyorlar.
Ancak bu grev yasağının yaratacağı haklı tepkiyi bastırmak için yaşanan askeri süreci sonuna kadar kullanacaklardır. İşçilere duygu sömürüsü yapacaklardır. Baskıcı uygulamalara gerekçe olarak sunacaklardır. Haklı tepkileri saptırmaya, çarpıtmaya ve suçlamaya gayret edeceklerdir. Patronların kârları için yapılan dayatmaya “vatan, millet için fedakarlık” maskesi takmaya çalışacaklardır.
Grev yasağının hiçbir meşruiyeti yoktur. Maskeler düşmüştür. Grev yasağı ile milli güvenlik değil bir kez daha uluslararası tekeller ve yerli işbirlikçilerinin sömürü ve kâr güvenliği korunmaktadır. Amerikan, Alman, Fransız, İngiliz, İtalyan, Japon ve diğer emperyalist ülkelerin şirketleri ve yerli ortaklarının çıkarları korunurken metal işçisine sefaleti dayatmanın başka türlü izahı yoktur.
İş, ekmek yoksa işgal, grev, direniş var!
Fabrikalarda sabah saatlerinde grev yasağını öğrenen metal işçileri ise haklı olarak tepkili ve öfkeli. Grev sürecine girilmesiyle her hafta Cuma sabahları yürüyüş yapan bazı fabrikalarda işçiler grev yasağını öğrendikten sonra “iş, ekmek yoksa barış da yok!”, “işgal, grev, direniş” sloganlarıyla fabrikalarına girdiler. Bundan sonra fabrikalarda yaşanacakları özetleyen sloganlar bunlar.
MESS masaya çantasına grev yasağının yer aldığı Resmi Gazete’yi koyup oturacaktır. İşçi sınıfının ise birliğini ve mücadele azmini koruması gerekir. Sendikalarının arkasında her hal ve şart altında grev iradesiyle durmalıdır. Sendikalar masaya arkalarındaki bu güçle oturmalıdır. Bu güç aynı zamanda masada aklından geri adım atmayı geçirenlere de bir uyarı olacaktır. DİSK Birleşik Metal, grev kararını alırken olası bir yasağı tanımayacağını açıklamıştır. Bu kararın gereğini yapmalıdır. Özellikle Türk Metal ve Çelik-İş atacakları geri adıma “vatan, millet için fedakârlık” süsü vermeyi düşünüyorsa, metal işçisinin kolay kolay aldanmayacağını görmelidir. Grev süreci bitmemiştir. Sefalet dayatması, arkasına hükümetin hangi kararını alırsa alsın karşısında fiili grev, işgal ve değişik direniş biçimlerini alacak olan işçinin üretimden gelen gücünü bulmalıdır!
Ekmek ve hürriyet için grev hakkını savunalım!
Bu güce işçi sınıfının öteki güçleri de katkıda bulunmalıdır. 130 bin işçiyi kapsayan ve üç yıllık bir süreye uzanan metal grevinin, işçi sınıfının tamamının geleceği üzerinde etkisi olacaktır. Konfederasyonların ve diğer sendikaların grev yasağı konusunda toplu tepki vermesinin zamanı geldi geçiyor. Bu yasak bir genel grevi bile hak ediyor. Aynı zamanda, işçi sınıfının çıkarlarını ön plana alan bütün siyasi güçler ve aydınlar da çabalarını kat kat arttırma sorumluluğuyla karşı karşıyalar.
Grev yasakları sadece tek bir toplu sözleşme sürecini ilgilendirmiyor. “Patronların önünü açan”, emekçi halkı ezen istibdad rejiminin en temel uygulamalarından biri olarak toplu sözleşme düzenini ortadan kaldırmayı hedefliyor. Genel olarak tüm toplumu bastırmanın, hak aramanın önüne geçmenin bir aracı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla bu yasaklara karşı mücadele etmek tüm emekçi halkın sorumluluğudur. Gayri meşru dayatma ve yasaklar işçi sınıfının haklı mücadelesi ve iradesi karşısında hükümsüzdür! Ekmek ve hürriyet mücadelesi istibdadı yenecektir!