İkbal savaşı itirafı
Dağlıca'da gerçekleştirilen bombalı saldırıda zırhlı araçlarda bulunan çok sayıda askerin hayatını kaybetmesi ve yaralanması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ATV'de yaptığı mülakatta "400 milletvekili olsaydı durum çok farklı olurdu" şeklinde konuşması bir anda büyük bir tartışmanın fitilini ateşledi. Bu ifadeler savaşın Erdoğan'ın kendi savaşı olduğunun net ve açık bir itirafı niteliğindeydi.
Erdoğan'ın itirafı kısa sürede sosyal medyada büyük tepki görünce, AKP yandaşları zeytinyağı gibi üste çıkarak karşı saldırıya geçtiler ve Erdoğan'ın sözlerinin çarpıtıldığını iddia edip işi Erdoğan'ın açıklamasını eleştirel biçimde yansıtan Hürriyet gazetesini basmaya kadar vardırdılar. Hürriyet'e yönelik gece yarısı baskınının Erdoğan'ın canlı yayında sözlerinin çarpıtıldığını ve gereğinin yapılacağını söylemesinin ardından gerçekleşmesi de manidardır.
Oysa gerçek son derece yalın ve Erdoğan'ın konuşmasının videosu ortada. Konuşmanın dökümüne de internette ulaşmak çok kolay. Televizyonda mülakatı yapan Melih Altınok, programı Dağlıca'dan haberi vererek açıyor ve Erdoğan'ın görüşlerini soruyor. Daha sonra da aynen şu soruyu soruyor: "Terör haberleri ve çatışma ortamına gerek Cumhurbaşkanlığı'ndan gerekse de siyasilerden gelen sert açıklamaların neden olduğu yönünde muhalefetin eleştirileri var. Hatta sizin bir metro açılışında söylediğiniz '400 vekil istiyorum' sözünüzün bu çatışmalı ortama gelmesinde etkili olduğu söyleniyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?" İşte Erdoğan tamı tamına bu soruya yanıt veriyor ve amacının başkanlık sistemini yerleştirmek olduğu herkesin malumu olan Anayasa değişikliği için yeterli sayıya ulaşmakla ilgili bir dizi açıklamanın sonunda sözlerini "Eğer 400 milletvekilini alabilecek veya bir Anayasa'yı inşa edecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok daha farklı olurdu" cümlesiyle bitiriyor.
Tartışacak, anlaşılmayacak bir şey yok. Erdoğan, "Başkan olmadığım müddetçe cehennemi yaşamaya mecbursunuz" düşüncesinin en açık ve net ifadelerle altını çizmiştir. İktidarı boyunca, Cumhurbaşkanlığı döneminde de her zaman ve sadece yandaş gazetecilerin karşısına çıkan, önceden hazırlanmış sorulara önceden hazırlanmış cevaplar veren Erdoğan'ın bu olayda da Dağlıca'da öldürülen askerler üzerine konuştuktan sonra 400 milletvekili meselesini vurgulamayı özellikle tercih ettiği anlaşılıyor. Erdoğan, bir açık oturumda konuşuyor olsa, karşısında onu ters köşeye yatırmak üzere motive olmuş muhalif gazeteciler bulunsa kendisine tuzak soru sorulmasından ya da sözlerinin çarpıtılmasından yakınabilirdi belki. Pekâlâ, şimdi "Şehitlerimizin acısı sıcakken bu konuya girmek doğru olmaz", "400 milletvekili konusu ile bu yaşananları ilişkilendirmek doğru olmaz" gibi açıklamalar yapabilirdi. Ancak yandaş televizyonda, yandaş gazeteci, yeminli Erdoğancı Melih Altınok'un sorusu son derece açık biçimde Dağlıca'daki olayı 400 milletvekili tartışmasına özellikle bağlıyordu. Erdoğan da bu sorudan rahatsız olmuş değildi. Hatta Erdoğan, "Durum bugün çok farklı olurdu" diyerek sözlerini bitirdikten sonra yandaş Altınok, ısrarla sorusunun maksadının altını çizme ihtiyacı hissediyor ve şöyle diyordu: "O zaman istikrar mı olurdu?" Cevaben koalisyon tartışmalarına giren Erdoğan nihayetinde bu soruyu da olumlu şekilde yanıtlıyor. Yani 400 milletvekili olsaydı istikrar olurdu diyor.
Nihayet, çatışmaların nedeni olarak örgütün oy potansiyelini korumak istemesini gösteren Erdoğan yine kendi niyetini farkında olmadan ele vermiş oldu. Zira Suruç katliamının ardından Türkiye yeniden ateşkesin kalktığı bir çatışma ortamına girdiğinde henüz seçim kararı verilmemiş, koalisyon görüşmelerine bile başlanmamıştı. Dolayısıyla seçimin gündemde olmadığı bir aşamada başlayan çatışmaların HDP'nin oy potansiyelini korumayı amaçladığı iddia edilemez. Ayrıca HDP, 80 milletvekili ile meclise girmişken ve bu başarıda çatışmasızlık ortamının büyük etkisinin olduğu en başta HDP'liler tarafından vurgulanırken, bunların söylenmesi halkı aptal yerine koymaktır.
Erdoğan'ın sözleri malumun ilanıdır. “Bu savaş Erdoğan'ın savaşıdır” derken işaret ettiğimiz gerçeğin doğrulanmasıdır. Erdoğan kendi ikbali için sadece halkı esir almamış, aynı zamanda kendisi de kendi ikbal hırsının esiri olmuştur. Kendini ele vermiştir. Suçüstü yakalanmıştır.