Hürriyet de namert anlaşılan!
Wall Street Journal’ın (WSJ) Türkiye’nin F-4 keşif uçağının Suriye hava sahası içinde düşürülmüş olduğunu, kullanılan silahın da füze değil uçaksavar olduğunu adını vermediği ABD yetkililerine dayanarak açıklamasından bu yana on günü aşkın bir süre geçti. Tayyip Erdoğan, hatırlanacağı üzere, gazeteye kaynağını açıklamadığı için “namert” demişti. Bu haberin yalan olduğunda ısrarlıydı. Şimdi, haberin WSJ’da yayınlandığı 30 Haziran’dan bu yana yaşanan olaylara bakalım.
-
Pilotların cesetlerine ulaşıldı. Füzenin vurduğu bir uçakta hiç mümkün olmayacak biçimde, pilotların yumuşak kepleri bile el değmemiş gibiydi.
-
Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay başkanlığı ve MİT, uçakta bir füze darbesine ilişkin bir iz bulunamadığını açıkladı. Demek ki, uçağı düşüren uçaksavar ateşiydi. Bunun menzili de iki buçuk kilometreyi aşmadığına göre, uçak Suriye’nin hava sahasına girmek ne demek, burnuna kadar sokulmuştu!
-
ABD yönetimi veya üst düzey yetkililer WSJ’ı yalanlayacak hiçbir şey söylemedi. Tersine, 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’nde Büyükelçi Ricciardone “ister uluslararası hava sahasında, ister Suriye hava sahasında, uçak düşürülmemeliydi” diyerek aslında uçağın Suriye hava sahasında düşürüldüğü bilgisinin daha doğru olduğunu örtülü olarak söylemiş oldu.
-
Hürriyet gazetesi 11 Temmuz Çarşamba günü, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir üst düzey yetkilisiyle görüşmeyi manşetten yayınladı. Yetkili şöyle diyor: “Uçak uluslararası sularda mı, Suriye kara sularında mı vuruldu? Füzeyle mi vuruldu, uçaksavar ateşiyle mi ne fark eder. Sonuçta bizim için müttefiğimizin bir uçağının vurulmuş olması önemli.” Yani, “ben Türkiye’yi böyle seviyorum. Gerisi beni ilgilendirmez.”
Gerçek gazetesi başbakanın “namert” çıkışının hemen arkasından ne demişti? (Bkz. “Nöbetçi Wall Street Journal yorumcusu: Tayyip Erdoğan”, 2 Temmuz, http://www.gercekgazetesi.net/index.php/kar-manet/item/1467-n%C3%B6bet%C3%A7i-wall-street-journal-yorumcusu-tayyip-erdo%C4%9Fan)
-
Birincisi, büyük ABD gazeteleri için “adı açıklanmayan devlet yetkilisine göre” haber yazmak, her gün yapılan bir şeydir. WSJ’ı kaynağını açıklamaya zorlamak saçmadır.
-
İkincisi, dolayısıyla, Erdoğan’ın siteminin asıl muhatabı ABD devletidir. Nitekim, WSJ’a cevap vermem diyerek hava atan, ama “Biz bir çağrı yaptık. Herkes elindeki veriyi tartışabilir dedik.” cümlelerini de araya sıkıştıran Sıfır Ahmet Paşa, namı diger Ahmet Davutoğlu da herhalde bu çağrısını Wall Street Journal’a yapmış olamayacağına göre, sorunun ABD devletinden kaynaklandığını itiraf etmiştir.
-
Üçüncüsü, ABD, NATO toplantısında Türkiye’nin tezlerinin ardında durduğu halde, ardından bu gerçekleri açıklamıştır, çünkü seçim yılı savaş istemeyen Obama yönetimi, düşman Suriye karşısında dost Türkiye’nin yanında durduktan sonra, ona dönüp bu olayı bir savaş nedeni olarak kullanma demektedir. Tayyip Erdoğan’ın kızgınlığının nedeni, ABD’nin kendisine ofsayt düdüğü çalmış olmasındandır!
ABD Dışişlerinden üst düzey yetkilinin Hürriyet’e verdiği demeç Gerçek’in yorumunu bütünüyle doğrulamıştır. En önemlisi, yetkili, sadece ABD’nin değil, NATO içinde bir dizi başka ülkenin de Suriye’ye askeri müdahaleye karşı olduğunu açık açık belirtiyor: “NATO’da da üyeler Suriye’de askeri bir müdahale yaşanmasını istemiyorlar. NATO Genel Sekreteri’nin açıklamalarında da bunu görebilirsiniz. Sadece ABD değil, başka NATO üyelerinin de bu konuda çok açık bir politika izlediklerini söyleyebilirim. Teker teker ülke ismi vermek istemiyorum. Ama müdahale konusunda çekincesi olanın sadece ABD olmadığını bilmelisiniz.”
Gerçek’in yaptığı tahlilin ardında, bir de (kesin kanıt olmadığı için) dile getirilmemiş bir düşünce vardı: İsrail’in (Suriye rejimine hiç de bayılmamakla birlikte) Tayyip Erdoğan’ı Suriye muhalefetinin ve Sünni Arap dünyasının gözünde kahraman yapacak bir Türk askeri müdahalesinin yanında olmadığı idi bu. Gerçek, Siyonizm yanlısı WSJ’ın bu haberi yayınlamasını öne çıkararak bu konudaki tek delili değerlendirmiş oluyordu. Şimdi Hürriyet’e verilen demeç bu kuşkuyu da doğruluyor. Yetkili uçağın düşmesi vesilesi de dahil olmak üzere Obama ile Erdoğan arasında neden son dönemde hiç telefon konuşması olmadığı sorusuna şöyle cevap veriyor:
“Bizim Suriye’de bir müdahaleyi desteklemediğimiz çok açık. Ama sebep doğrudan bu diyemeyiz. Unutmayın bu sene Amerika’da seçim yılı. Ve seçimlerde konu dış politika olunca, Amerikan seçmeni için tek önemli mesele İsrail’in güvenliği olur. İlişkilerin seyrinde bana kalırsa bunu dikkate almak gerekir.”
ABD devleti konuştu. Şimdi söz Tayyip Erdoğan’da. Haydi bakalım görelim, Hürriyet’e de “kaynağını açıklamazsan namertsin” diye diklenecek mi?
ABD’li yetkili Türkiye’nin uçağın düşmesiyle ilgili olarak takındığı tutumu şu benzetme ile anlatmış: “Türkiye, bu konuda ne kadar çok yüksek sesle konuşursa o kadar inandırıcı olacağını düşündü. Sanırım o yüzden Başbakan’a açıklama yaptırdılar. Bu tıpkı İngilizce bilmeyen birine bağırarak konuşan Amerikalıların durumuna benziyor.” Ne ağır bir benzetme!
Tayyip Erdoğan için işin kötüsü şu ki, İngilizce’yi artık hemen hemen herkes biraz anlıyor. Oysa Tayyip Erdoğan ofsaytta kaldığı için ABD hükümetine Türkçe bağırıyor! Obama’ya telefon açıp doğrudan ifade etse ya sitemini!