Erdoğan’ın Hamas’la görüşmesi değil İsrail’le kırdığı ticaret rekorları suçtur!
Erdoğan’ın Hamas’ın siyasi liderlerinden İsmail Haniye ve beraberindeki heyetle 22 Ağustos’ta görüşünce yine ABD’den eleştiri ve kınama geldi. Ama bu sefer ABD’den de önce CHP davrandı ve meseleyi meclis gündemine taşıdı. CHP’nin İstanbul milletvekili ve Kılıçdaroğlu’nun baş danışmanı Ünal Çeviköz, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması için Hamas üyelerine vatandaşlık verilip verilmediğine ilişkin bir soru önergesi verdi. Önergede yer alan ifadeler iş reklam yapmaya gelince, bu ülkenin onurlu anti-emperyalist ve anti-Siyonist devrimcilerinin, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mirasına konmaya çabalayan CHP’nin gerçek yüzünü ortaya koyar nitelikte:
"Hamas, ABD, AB ve İsrail başta olmak üzere pek çok ülke tarafından terör örgütü olarak tanınmaktadır. Söz konusu gelişmeler, ülkemiz tarafından kabul edilen ve desteklenen Filistin-İsrail sorununun iki devlet temelli çözülmesine ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bölgemizdeki tansiyonu daha da yükseltecek olan bu gelişmeler, Türkiye’nin Filistin sorununa ilişkin aktif rol oynamasını da engellemektedir. … Doğu Akdeniz’de çıkarlarımız gereği Türkiye’yi yalnızlaştıran ve izole hale getiren dış politika anlayışı terk edilerek İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi gerekirken, Hamas siyasi büro başkanı İsmail Haniye ile Türkiye Cumhurbaşkanı’nın görüşmesi ülkemizin çıkarları ve Doğu Akdeniz’in güvenliği ile örtüşmekte midir?"
Bu haberden sadece birkaç saat sonra, eksik kalan yerleri doldurma işini ABD dışişleri bakanlığı sözcüsü Morgan Ortagus yaptı: "Erdoğan’ın bu terör örgütü ile bir araya gelmesi Türkiye’nin uluslararası toplumdan dışlanmasına yol açıyor."
Hamas, üzerine basarak söylüyoruz, terör örgütü değildir. Hamas, Filistin halkının meselelerini burjuvazinin perspektifinden bakarak çözmeye giriştiği, üstelik kendi toplumunda ezilen kesimlere daha fazla ezilmekten başka bir yol önermediği için programı biz sosyalistlerce savunulamaz. Ancak terörist değildir! Haklı bir davayı, yanlış bir programla yürütmektedir. Sınıfsal olarak siyasal İslamcı burjuva Müslüman Kardeşler hareketinin özelliklerini paylaşmaktadır. O hareketin diğer temsilcileri kadar gerici değildir çünkü bir işgalci ile mücadele etmektedir. Ve her ne kadar emekçi halkın desteğini alsa da özünde Arap burjuvazisinin bir siyasi gücüdür. Ne yaparsa yapsın, yanlışları ne olursa olsun Hamas, koca bir halkı topraklarından sürmüş, üstüne yıllarca tepesine bomba yağdırmış, söküp atamadıklarını ayrımcı bir rejime tabi kılmış olan Siyonizm’den, dünyanın en büyük sorunu, Ortadoğu halklarının katili emperyalizmden daha gerici değildir. Sadece Hamas da değil, İslamî Cihad da, FHKC de, FDHKC de terörist değildir. Saydıklarımız Filistin direniş örgütleridir! Bunlar, toprakları 1948’den bu yana Siyonist İsrail tarafından işgal edilmiş, kendisi sürülmüş, elinde anahtarları ile toprağına ve evine dönüşü bekleyen bir halkın haklı davasını yürüten direniş örgütleridir!
Filistin direniş örgütlerine terörist diyen, emperyalizmin ve Siyonizmin diliyle konuşuyor, dünya halklarının baş düşmanlarıyla saf tutuyor demektir. Bu açıdan bakıldığında Erdoğan ve iktidarın Hamas’la ilişki kurmasında, görüşmesinin kendisinde eleştirilecek bir yan yoktur. Ama eğer eleştiri yapılacaksa ki yapılmalıdır, o da Erdoğan ve iktidarının Filistin halkının direnişiyle kurduğu oportünist iki yüzlü ilişkidir. Bugüne kadar Erdoğan ve iktidarı Hamas’la ilişkisinde ve genel olarak Filistin politikasında hep direnişi dizginleyici, Siyonist İsrail ile uzlaştırıcı bir rol oynamıştır. Sahnede İsrail’le atışmış, rolünü oynamış, perde gerisinde İsrail’le ticaret rekorları kıran işbirlikçi bir politika izlemiştir. En son Birleşik Arap Emirlikleri Filistin halkına ihanet ederek İsrail’i tanıdığında, iki ülke arasında artacak olan hava trafiğini Türk Hava Yolları üstlenmiştir. Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri’ni eleştiriyor, Türkiye’nin bayrak taşıyıcı havayolu bu tarihi ihanete aracılık yapmaya soyunuyor!
Bugün ABD, Erdoğan’ın Hamas’la ilişkisinin Türkiye’yi uluslararası toplumdan dışladığını söylüyorsa bunun anlamı şudur: Erdoğan’ın “uluslararası toplum” adı altındaki emperyalist kampta kabul görmesi için ondan Hamas’ı dizginlemesi ve İsrail’e bu yolla hizmet etmesi istenecektir. Daha önce yapmıştır ve yine yapacaktır. Son dönemde Erdoğan’ın en büyük çabasının İsrail’in Filistin halkından çaldığı doğal gazı boru hatlarıyla Türkiye üzerinden dünyaya satmak olduğu açıkça biliniyor. Hamas’la görüşmeler Filistin direnişine destek için değil Filistin halkının zenginliklerinin yağmalanmasına ortak olmak için pazarlık gücü elde etmeye yöneliktir. Eleştirilmesi, teşhir edilmesi, kınanması gereken Erdoğan ve iktidarının bu ikiyüzlü siyasetidir.
CHP milletvekili ise tam tersini yapıyor. "Türkiye’yi yalnızlaştıran ve izole hale getiren dış politika anlayışı terk edilerek İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi gerekir" diyen Çeviköz, Erdoğan’ın ve iktidarının İsrail ile katlanarak artan ticarî, askerî ve istihbarî ilişkilerini görmezden geliyor. Gerçeği gizliyor. Kendisi ABD ve İsrail’in sadık bir hizmetkârı olabilir, bunu yeterince açıkça vurgulamıştır ama bunu yaparken aynı zamanda Erdoğan’ı Filistin’in dostu olarak göstermektedir ve gerçekleri çarpıtmaktadır.
Türkiye halklarının, katil İsrail ile normalleşmekten hiçbir çıkarı yoktur! “Uluslararası toplum” kod adlı, emperyalist kampın ve onun dizinin dibinden ayrılmayan ülkelerin oluşturduğu topluluğa kabul edilmek, emekçi halkın değil Batıcı-laikiyle, İslamcısıyla bu kirli ilişkiden kâr ve menfaat bekleyen burjuvaların meselesidir. Türkiye emekçi halkı ise Filistin halkının esaretinin kendi esareti olduğunun bilincinde olmalıdır. Filistin’e en büyük destek Türkiye’nin boynundaki emperyalist zincirleri kırmak, NATO’dan çıkmak, Amerikan üslerini ve en önemlisi de İsrail’e kalkan olmak için kurulan Kürecik Radar Üssü’nü kapatmaktır. İsrail’le ticaret rekorları kırmak yerine bu gayri meşru devletin uluslararası alanda tecrit edilmesi için çabalamak, tüm askeri, ticari, akademik, kültürel ve diplomatik ilişkileri kesmektir.