Cübbeli patron kıdem tazminatına saldırdı: Laiklik işçi sınıfının, din bezirgânlığı patronların yararınadır!
İsmailağa tarikatının ünlü şeyhlerinden Cübbeli lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü, AKP iktidarın sözcüsü Beyaz TV'deki bir programda "kıdem tazminatının caiz olmadığını" söyledi. Programda güya bir izleyici sorusu olarak "kıdem tazminatının caiz olup olmadığı" soruluyor. Bu sorunun maksatlı olarak sorulduğu ve cübbelinin de buna "caiz değil" demesi için görevlendirildiği açık. Zira eğer sıradan bir vatandaş bu soruyu sorsa "işçinin hakkı olan kıdem tazminatını ödememek caiz midir?" diye sorardı. Soru maksatlı olduğu için "kıdem tazminatı almak caiz midir" diye soruluyor. Cübbeli de bu sorunun geleceğini önceden bildiği için derhal, hiç duraksamadan "değildir" diyerek söze başlıyor. "Caiz değil. Çünkü, kıdem tazminatı hakkı değil, maaşını almış. Kendi çıksa alamıyor, adam çıkarırsa alıyor. Hakkı olsa kendi çıksa da alması lazım. Demek ki hakkı değil"
Kıdem tazminatının Ramazan ayının popüler konularından biri olmadığı orada. Ama sermayenin ve sermaye iktidarının gasp etmeye çalıştığı bir hak. Sendikalar bu hakkı kırmızı çizgi olarak benimsiyor. İşçiler kıdem tazminatına dokunulmasını bir hak gaspı olarak nitelendiriyor. Yasalar da hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde işçilerin bu hakkını tanıyor ve patronlara işten çıkartmalarda kıdem tazminatı verme zorunluluğu getiriyor. Varsa bir sorun o da patronların iş yasasının 25/2 maddesini kötüye kullanarak işçilere iftira atıp, kıdem tazminatlarını iç etmeleri, sendikasız sigortasız çalıştırarak, taşeron ve kiralık işçilik uygulamalarıyla bu hakkı gasp etmeleri. Ancak bunlar tabii ki cübbelinin gündemi değil.
Cübbelinin sözlerini dini yönden değerlendirmek bize düşmez. Ancak zaten cübbeli bu sözleri kendini bir din adamı kisvesine sokarak, ama özünde bir patron olarak söylüyor. Cübbelinin cemaati kısa süre önce "Peygamber'in saçının yıkandığı suyu paketleyerek satmak üzere bir tesis" kurmasıyla gündeme gelmişti. İnsanların dini duygularını sömürerek benzer pek çok ürünü pazarlayan tarikat, "mobil aidat" sistemi ile telefondan bağış toplama sistemine de geçmiş durumda. Yani bir dini konu ile değil patron sınıfının işçi sınıfının haklarını gasp etmek için dini siyasete alet etmesiyle yani din bezirgânlığı yapmasıyla karşı karşıyayız.
Türkiye'nin yasaları ortada, kıdem tazminatının bir hak olduğu, her bir işçi için kıdem tazminatının şirket hesaplarında ayrı bir kayıt altında tutulması gerektiği, patronların işçinin alınterinin karşılığı olan bu meblağı kendi hesabına kullandığı yani gasp ettiği de gayet açık. Bu olay, bize laikliğin işçi sınıfı açısından ne kadar önemli bir kazanım olduğunu da gösteriyor. Çünkü laiklik prensibi geçerli olduğunda işçi sınıfının mücadeleyle elde ettiği yasal kazanımların caiz olup olmadığı tartışılamaz. Laiklik prensibi, devleti, bankaları, basını, yargıyı her türlü gücü arkasına alarak sömüren asalak patronlar sınıfının bir de dini kullanarak bu sömürüyü meşrulaştırmalarını engellemek açısından önemlidir.
Bugün 10 din adamına kıdem tazminatını sorsanız 10 ayrı cevap alabilirsiniz. Patronlar, bu 10 din adamından kendi işine geleni televizyona çıkartır, kendi istediğini söyleyenlere sahur, iftar programları yaptırır, kendi çıkarlarını savunanları diyanet işleri başkanı yapar ve insanların inançlarını sömürerek, dini sömürü düzenlerinin devamı için kullanırlar. Laiklik ise din bezirganlarının söylediği gibi inançlara saygısızlık değildir. Sömürücü asalak sınıfın, dini siyasete ve ticarete alet etmesini önlemek için vazgeçilmez bir kazanımdır.