Cizre: Ağır çekim Roboskî
İtiraf geldi. İçişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak Cizre’de (Cizîr) son haftalarda katledilen 7 Kürt yurtseverinin sonuncusu olan 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın öldürülmesinde polisin suçlu olabileceğini kabullenme yönünde işaret verdi. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında şöyle deniyor: “Müfettişlerin ilk tespitlerine göre, olay yerinde bulunan aracın içindeki güvenlik görevlilerinden bazılarının olayda kusurlu olabileceği değerlendirilmektedir. Konuyla ilgili soruşturma her türlü ihtimal dikkate alınarak bütün yönleri ile devam etmektedir.”
Bu açıklama ile birlikte, olayı yaşayan görgü tanıklarının günlerdir dile getirdiği gerçekler doğrulanıyor. Nihat’ın, en büyüğü 14 yaşında olan arkadaşları oyun oynarlarken geçen polis arabasına taş attıkları için polisin geri dönüp kendilerine hem gaz attığını, hem de nişan alarak ateş ettiğini, Nihat’ın bu ateş sonucunda hayatını yitirdiğini ifade ediyorlardı. Hatta sonunda bir görgü tanığı Nihat’ı vuran polisi “kel” olarak tarif bile etti. Bir “kel” polisin fotoğrafı sosyal medyada dolaşmaya dahi başlamıştı.
Yine bu açıklama, içişleri bakanı Efkan Ala’nın, başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın ve hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın günlerdir ezbere söyledikleri yalanların tekzibi anlamına geliyor. Buna göre, Nihat’ın başından çıkan ve savcının “hayatımda görmedim” dediği tuhaf kurşun av tüfeklerinde kullanılan bir kurşun türüdür ve polis envanterinde yoktur. Bu tür av tüfekleri 6-12 Ekim serhildanında basılan mağazalardan göstericiler tarafından yağmalanmıştır. Demek ki, Nihat’ı öldüren PKK’liler’dir, KCK’lilerdir, yurtseverlerdir. Yalan balonu şimdi müfettişlerin eriştiği ilk bilgilerle patlamıştır. Haydi, Tayyip Erdoğan’ın has adamları Efkan Ala ile Yalçın Akdoğan’ı bir yana bırakalım. Bu Bülent Arınç denen adam yarın Abdullah Gül’ün yanına takılarak AKP’nin “demokrat” ve “liberal” damarının temsilcisi rolüne soyunduğunda, Gül kokulu muhalefetin önderlerinden biri olmaya çalıştığında halkın yüzüne nasıl bakacak? Bülent Arınç, ötekilerle birlikte, şimdi Hrant’ın vurulduğu gün “münferit bir vakadır” açıklaması yapan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın konumuna düşmüştür!
(6-12 Ekim serhildanında halkın silahlanmaya bile teşebbüs ettiği böylece anlaşılmış oluyor. Tevekkeli başbakan “çözüm süreci sonuca ulaşmazsa bu bölgeyi yönetemeyiz” dedi!)
Bülent Arınç, Cizre halkına “eşkıya” demişti. Cizre halkı değil ama Cizre’de “eşkıya” gibi davranan, 12 yaşında çocuklara kasten ve nişan alarak ateş eden ve onları öldüren birileri olduğu ortaya çıkmaya başladı. Son haftalarda ölenler arasında sadece Nihat değil, ikisi daha çocuk yaşta.
Cizre ağır çekim bir Roboskî gibi! Çocuklar bilinçli, kasıtlı, soğukkanlı biçimde öldürülüyor. Malûm, şimdiki cumhurbaşkanı henüz başbakanken 2006’da Diyarbakır olaylarında şöyle demişti: “Çocuk da olsa kadın da olsa askerim ve polisim gereğini yapacak". Geçen yıl artık cumhurbaşkanı olduktan sonra 6-12 Ekim serhildanı sırasında bu yaklaşımı yinelemişti: “Artık ne polisimizin ne askerimizin kalkanla bu işin önüne geçmesi mümkün değil. Gereği neyse askerimiz de, polisimiz de onu yapacaktır” diyerek bir bakıma “vur” emri vermişti. Polis onun emirlerini yerine getiriyor! Tayyip Erdoğan’ın hep dediği gibi, “kimse kusura bakmasın”, taş atan çocuklarımızı soğukkanlı biçimde öldürüyor.
Nihat’ın beyni dağıldı, kafa tasından kemik parçaları, beyninden doku parçaları günlerce kaldırımda kaldı. Faili devlet! Kusura bakacağız!