Hint köylü kadınlarının uyanışı: emekçinin 8 Mart’ı
Hindistan’da geçen yılın Kasım ayından beri köylülerin, büyük şirketleri ve tüccarı kayıran yasalara karşı sürdürdüğü dev eylemler 8 Mart’ta son derece özgün bir atılıma sahne oldu. Özellikle Haryana ve Pencap eyaletlerinden 100 bine yakın köylü kadın 8 Mart vesilesiyle, daha önce çoğunlukla erkek çiftçilerin kuşatma altında tutmakta oldukları başkent Yeni Delhi’ye yürüdü. Polis köylüleri aylardır başkentin sınırlarında tutuyor. Şimdi 8 Mart için başkente gelen kadınlar da şehrin girişinde durduruldu. Kadınlar traktörlerle ve başka araçlarla geldikleri başkent sınırında dev çadırlarda toplantılar yaptılar, hükümeti topa tuttular, görüşlerini belirttiler, varlıklarını hissettirdiler. Böylece Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün içi Hindistan’da gerçek tarihî anlamına bütünüyle uygun biçimde doldurulmuş oldu.
Köylü kadınların esas hedefi elbette bugüne kadar Müslümanlara karşı izlediği ırkçı denebilecek politikalarla bütün dünyanın tepkisini toplamış olan, ama aynı zamanda bütünüyle işçi-emekçi düşmanı politikalar sürdüren Narendra Modi yönetimindeki faşist özellikler taşıyan BJP partisinin hükümetiydi. Talepleri de eylemlerin başından beri olduğu gibi devletin tarımsal ürünlere uyguladığı ve çiftçiyi tüccara ve büyük şirketlere karşı koruyan destek alım fiyatlarını kaldıran yasaların iptaliydi.
Bunun bir sembolü olarak bir grup kadın 17. yüzyıl sonu-18. yüzyıl başında Hint toplumu Türk-Moğol sultanların Babür İmparatorluğu altında bir sömürge gibi yönetilirken yerli halkın onuru ve bağımsızlığı için ayaklanan, önce başarılar kazansa da sonra yakalanarak öldürülen Baba Banda Singh Bahadur adında bir tarihî kahramana atıfla köylülerin isyanını anlatan bir pankart taşıyordu. Bu pankart “Toprak işleyenin” şiarını öne süren ilk şehidin adı geçen kahraman Baba Banda olduğunu söylüyordu.
Ancak kadınlar böylesine kitlesel olarak bir eyleme katıldıklarında ve bunun vesilesi de Uluslararası Dünya Emekçi Kadınlar günü olunca, köylü kadınların özgül sorunları da gündeme getirildi. Kadınların bazıları 8 Mart’ı daha önce hiç duymamış olduklarını, kadınlara özgü bir mücadele günü olduğunu duyunca çok heyecanlandıklarını belirtiyordu. Konuşmacılar, resmi istatistiklere göre Hindistan’da tarım topraklarının % 83’ünün erkek çiftçilerin üzerine tapulu olduğunu, oysa kadınların da tarım işlerinde erkekler kadar hatta daha fazla çalıştığını belirterek bu adaletsizliği protesto ediyordu. Kimine göre tarım işlerinin % 70’ini kadın çiftçiler yapıyordu. İşgücü içinde resmi rakamlara göre, ücretli işçiler de dâhil olmak üzere kadınların % 71’i, erkeklerin ise sadece % 52’si tarımda çalışıyordu. Buna rağmen mülkiyet yapısı açıkça kadınların aleyhine idi.
İlginç bir nokta da şuydu: Eylemi örgütleyen kadınlar, mücadelenin ilk aşamalarında erkek çiftçilerin kadınların eylemlere katılmasını onaylamadığını, ama şimdi dört ayı aşkın mücadeleden sonra kadınların Yeni Delhi’ye gelmesini olumlu karşıladıklarını dile getiriyorlardı. Böylece, Marksizmin hep ifade ettiği yasa yeniden doğrulanıyordu: İşçiler-emekçiler eylem, mücadele, pratik içinde öğrenirler. Mücadele onlardaki en geri eğilimleri arka plana iter, eskiden emekçi kitleler içinde var olan çelişkiler birlikte eylemin yarattığı dayanışma ruhuyla adım adım aşılır, kitleler bilinçlenir. Bu örnekte, sadece erkeklerin mücadelede kadınların da yeri olduğunu, hatta onların katılmasının mücadeleyi güçlendirdiğini fark ettiğini değil, aynı zamanda 8 Mart’ı hayatlarında ilk kez duyan kadınların cinsiyetçi toplumsal yapıları da karşılarına almaya başladığını görüyoruz.
Hindistan’da güçlü bir kadın hareketi zaten var. Ama başka toplumsal katmanlardan, daha eğitimli, daha rahat hayat koşullarına sahip kadınlar mücadelenin içinde. Bu hareket sayesinde kadınlar cinsiyetçi kapitalist sisteme karşı cesur ve güçlü eylemler yapıyor. Bundan bir süre önce milyonlarcası, kadınların Hindu tapınaklarına girmesini yasaklayan kural Anayasa Mahkemesince kaldırıldığında yine de kadınların tapınaklara girmesini fiilen yasaklamaya çalışan yobazlara meydan okuyarak bir zincir oluşturmuş ve en önemli tapınaklardan birine girmişti. Ayrıca kadınların mücadelesi çok güçlü kitlesel kadın örgütlerinin koordinasyonunda yürütülüyor. Ama şimdi ilk kez, aylardır süren dev mücadele sayesinde, emekçi köylü kadınlar Hindistan’da öne çıkma doğrultusunda bir ilk adım atma olanağını bulmuş oluyor!