Omsa işgali kazanımla sonuçlandı: Dersler ve görevlerimiz

Omsa işgali kazanımla sonuçlandı: Dersler ve görevlerimiz

Kocaeli Dilovası’nda bulunan yüzde yüz İsveç sermayeli Omsa Metal fabrikası işçileri sendikalı oldukları için işten atılmalarının ardından fabrikanın kapısının önünde süren 70 günlük direnişin sonunda 15 Eylül günü fabrikayı işgal ederek haklı talepleri için mücadele ettiler. 17 saatlik işgalin sonunda patron işçilerin taleplerini kabul ederek gasbettiği tazminatları ve tazminatlara ek olarak 4 brüt maaş ödemeyi kabul etti. Talepleri karşılanan işçiler işgali sonlandırdılar.

Omsa Metal’de neler yaşanmıştı?

Omsa işçileri 2025 yılının ilk aylarında DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası Gebze 1 No’lu şubesi ile örgütlenme çalışmalarını hızlandırdılar. Şubat ayının başında yasanın gerektirdiği çoğunluk sağlandıktan sonra Çalışma Bakanlığına yetki başvurusunda bulundular. Bunun duyulmasının ardından patron 14 Şubat günü bir öncü işçiyi işten çıkardı. İşçiler patronun bu saldırısına aynı gün iş durdurarak cevap verdiler ve patron saatler geçmeden işten çıkardığı öncü işçiyi işe geri almak zorunda kaldı. Patron işten çıkarma konusunda geri adım atsa da sendikanın yetkisine itiraz ederek toplu sözleşme görüşmelerini işçinin elinden yasal grev kozunu alarak yürüttü. Sendika ile yaptığı görüşmelerde neredeyse hiç zam teklif etmeyerek uzlaşmaz bir tutum sergiledi. Toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken fabrika içerisinde baskı ve mobbing arttı. Ayrıca işçilerin yıllık izin haklarını da yıllardır alıştığı gibi gasbetmeye çalıştı. Bir mesajla, bütün işçilerin önceden ayarlanmış ve yöneticileri tarafından onaylanmış yıllık izinleri yine aynı yöneticiler tarafından iptal edildi. Yıllık izni iptal edilen bir işçi ise gerekçelerini de söyleyerek önceden onay aldığı tarihlerde yıllık izne çıktı. Patronun izne çıkan işçiyi işten çıkarması sonrasında Omsa işçileri arkadaşlarına sahip çıktılar ve iş durdurarak tepkilerini gösterdiler. Patron işçilerin taleplerini hiçbir şekilde dinlemedi ve 5 günlük üretim durdurma eyleminin sonunda 57 Omsa işçisinin tamamını işten çıkardı. 70 gündür direnen Omsa işçileri bu süreçte hakkını her yerde aradı. Herkese sesini duyurmaya çalıştı. Milletvekilleri direniş çadırına gelip konuyu meclise taşıdılar, işçiler İsveç Konsolosluğu önünde eylem yaparak seslerini duyurmaya çalıştılar, sendika yöneticileri ile birlikte Kocaeli Valisi ile görüştüler. Yaşadıkları haksızlığı herkese duyurmaya çalıştılar ve çözüm aradılar. Fakat ne meclis ne vali ne de konsolos işçilerin anayasal sendikalı olma hakkının gasbedilmesine karşı bir şey yaptı. Omsa işçileri de kendi göbeklerini kendileri kesmek istediler ve direnişin 70. gününde fabrikayı işgal ederek bir nevi suç duyurusunda bulundular. 17 saatlik işgalin sonunda ise Omsa işçileri 70 gündür kazanamadıkları tazminatlarını ve tazminatlara ek kazanımlar elde etti.

Omsa patronu parayı verdi, anayasayı çiğnedi

Omsa’da yaşananlar ilk kez yaşanmıyor. Türkiye’de özel sektörde işçilerin yüzde 10’undan daha azı toplu sözleşme kapsamında çalışıyor. Bunun en büyük sebebi sözde anayasal hak olan sendikalı olma hakkının fiilen gasbediliyor olması. Türkiye’nin dört bir yanında işçiler anayasal bir hakkı kullanır gibi değil de suç işler gibi sendikalı oluyorlar. Eğer anayasal hakkını kullandığı fark edilirse genelde tazminatsız bir şekilde iftiralarla işten atılıyor. Bu sebeple sendikalı olmak isteyen işçilerin çok az bir kısmı toplu sözleşmeli çalışma düzenine geçebiliyor. Fakat işçiler bu baskılara karşı mücadele ediyorlar. Cargill, Asen Metal, Erlau, Systemair HSK, Mersen, Polonez ve daha niceleri Omsa işçilerinin yaşadığını yaşadılar. Direndiler, mücadele ettiler ve her örnekte değişen miktarlarda maddi kazanımlar elde ettiler. Fakat maddi kazanım ne kadar büyük olursa olsun bütün bu örneklerde işçilerin anayasal hakkı olan sendikalı bir şekilde çalışma hakkı gasbedilmiş oldu. Patron bedavaya değil ama parasıyla anayasayı çiğnedi. Omsa’da da bu yaşandı. İsveçli patron parayı verdi ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasını çiğnedi.

Sınıf disiplini zaferin teminatıdır

Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür. O yüzden sınıf mücadelesi içerisinde her işçi zincirin bir halkası olduğunun bilincinde olarak hareket etmeli, disiplinli davranmalıdır. Patronlar her zaman zincirin zayıf olduğu yeri zorlayarak işçilerin saflarında birliğin bozulması için uğraşırlar. Bu zayıf noktaları gidermek, gideremiyorsak bile karşı tarafa belli etmeden kendi içimizde çözmek gerekir. Omsa’da da patron vekilleri sendika yönetimiyle yaptığı görüşmelere paralel olarak işçilerle de görüşmüş ve eylemi kırıcı etki yaratmaya çalışmıştır. Patron ve vekilleri sendika yöneticileri ile yaptığı görüşmelerde işçilerin sendikalı olarak işbaşı yapabileceğine yeşil ışık yakmalarına rağmen, işçilerle ayrı yapılan görüşmelerde asla sendikalı işbaşı yapamayacaklarını ve ancak tazminatlarını alabileceklerini söylemiştir. Sendika yöneticileri işçilerin işbaşı yaptırılması ve sendikal haklarının tanınması için görüşmeleri sürdürürken işçiler tazminatlarına ek ödemeler alma karşılığında eylemi sonlandıracaklarını patron vekillerine iletmiştir. İşte bu andan itibaren eylem kendi içinde bölünmüş ve patronun eline, işçiler toplu sözleşme düzeninin kurulması gibi kalıcı bir kazanım elde etmeden eylemi sonlandırma fırsatı geçmiştir. Alınan toplu karardan bağımsız hareket etmenin sonucu ağır olmuş ve belki de büyük bir fırsat kaçmıştır. Bu yaşananlardan gerekli dersler çıkarılmalı ve gelecekte verilecek mücadelelere olumlu bir bakiye kalmalıdır. Sınıf disiplini ve eylem birliği işçilerin zaferi için olmazsa olmazdır.

İşçi sınıfı nasıl kazanır?

Omsa işçileri 70 günde alamadığını 17 saatte aldı. Halbuki Omsa patronu bütün işçileri işten attığında üretimin 17 saatten daha fazla duracağını da göze almıştı ve öyle de oldu. 70 günlük direnişin tamamında fabrikada göstermelik olmanın ötesinde bir üretim yapılamadı. İşten çıkarmanın ardından ilk 5 gün işçiler her gün işe gidip geldiler ama çalışmadılar, sonrasında da patronun kendisi bir süre fabrikayı çalıştırmadı. Daha sonra dışarıdan yeni işçiler işbaşı yapsa da üretim dikiş tutmadı. Ama bütün bu süreçte inisiyatif patrondaydı. Planını yapmıştı ve göze alması gerekeni göze almıştı. İşgal tam da bu dengeyi değiştirdi. İnisiyatifi patronun elinden aldı ve işçiye verdi. Patron vekilleri fabrikaya jandarma koruması eşliğinde girmek zorunda kaldı. Patronun o saatten sonra devletin kolluk güçlerine baskı yaparak veya yalvararak işçileri zorla fabrikanın dışarı çıkarmalarını istemekten başka bir çaresi kalmamıştı. Yani zaferi getiren sadece bir günlük üretim kaybı değil inisiyatifin el değiştirmesiydi. Geçmişte HT Solar’da, Esitaş’ta ve Smart Solar’da da işten çıkarmalara karşı ilk tepki işgalli fiilî grevle verilmiş ve patron işçilerin sendikal haklarına saygı göstermek zorunda kalmıştı. İşte işçi sınıfının örgütlü kesimini büyütecek ve güçlendirecek olan yol budur. Anayasayı çiğneyen patron sadece para kaybetmeyi değil, fabrikasına girememeyi de göze almalıdır.

İşçi sınıfının örgütlü gücünü büyütmek için tek yol mücadele!

Bir fabrikanın sendikalı olması sadece o fabrikadaki işçileri ilgilendiren bir durum değil. Sendikalı olarak işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin saflarına katılan her fabrika sınıf mücadelesinde Türkiye işçi sınıfının tamamına güç veriyor. Omsa işgali de bu mücadeleyi büyütecek dersleri içinde barındırıyor. İnisiyatifi patrona bırakan kapı önü direnişlerinin patronu ve iktidarı sıkıştıracak şekilde nasıl sürdürüleceğini Polonez işçileri göstermişlerdi. Omsa işçileri de bir kapı önü direnişinin fabrika işgaliyle nasıl kazanabileceği konusunda ufuk açmış oldular. Şimdi hem mücadele yönteminden hem de zaaflardan ders çıkararak işçi sınıfının örgütlü mücadelesini büyütmek için kolları sıvama vakti. Zafere giden yolun parolası belli: işgal, grev, direniş!