Grev yasağını yırtmanın yolu yeni Kavel’ler yaratmaktan geçiyor
Bakanlar Kurulu'nun grev erteleme adı altında aldığı karar, bir grev yasağıdır. Grev hakkı yoksa sendika da yoktur! Temel hak ve özgürlükler askıya alınmış demektir. Bu yasağa karşı elbette mahkemeye başvurulacaktır. Nitekim Birleşik Metal-İş sendikası yürütmeyi durdurma talebiyle Danıştay’a gitmektedir. Bunlar zaten yapılması gerekenler. Daha önce de Hava-İş’in, Kristal-İş’in, Lastik-İş’in ve grevi yasaklanan tüm sendikaların yaptığı gibi Birleşik Metal-İş de mutlaka hukuki olarak hakkımızı arayacak. Ancak daha önce grev yasaklayanlar hala grev yasaklamaya devam ediyorsa demek ki hukuki mücadele yetmiyor.
İşçi hazır olduğunu gösterdi, siz hazır mısınız?
Sendikacılarımız her fırsatta Kavel’lerden, 15-16 Haziran’lardan geliyoruz diyorlar. Haklılar Birleşik Metal-İş’in, DİSK’in tarihi bu şanlı mücadelelere dayanıyor. O halde geçmişi yad etmenin yanında bugün Kaveller, 15-16 Haziranlar yaratmak gerekiyor. İşçi hazır mı diye sormayın! İşçi hazır olduğunu Ejot’ta, Paksan’da, Demisaş’ta gösterdi. İşçi üretim yapmayı reddetti. Bu ateşi harlamak, büyük fabrikalara Gebze’ye İzmir’e yaymak yerine söndürmeye çalışmak yanlıştır. DİSK, KESK, TMMOB, TTB açıklama yapıyor ve diyor ki “metal işçilerinin işyerlerinde ve sokakta yürüteceği meşru mücadeleyi kendi mücadelemiz olarak görüyoruz!” Çok güzel bir açıklama… O halde işçi işgal dediğinde verilecek cevap “kurullarımızın kararlarına uyalım” mı olmalıydı? Yoksa o kurullardan mücadele kararı çıkarıp “Ejot, Paksan işgal diyor, Cengiz, Kroman, Sarkuysan, Mahle, var mısınız?” demek daha doğru olmaz mıydı? Sendika yetkisini kaybeder korkusu boşunadır… İşçinin mücadele iradesi sendikanın kararı haline gelmezse sendika etkisini kaybeder. Grev hakkı olmayan etkisiz bir sendikanın, yetkisinin olmasının ne anlamı var?
Biz meşruyuz, meşru olmayan MESS ve hükümet
Yasaları çiğneyen hükümet… Yurtdışındaki bakana imza attırıp grev yasaklıyorlar. Düşünmesi gereken onlar… Mahkemeler onların elinde denecekse, o halde Danıştay’a başvurmak da gereksiz!
İtfaiyeci değil, mücadeleci sendikacılık
Sendikacılarımızı mücadeleyi yükseltme kararı aldığımızda bizi yatıştırmak için değil, mücadele kararlılığımızı arttırmak, bize güç vermek için yanımızda görmek istiyoruz. İşçi öncüsünün görevi fabrikaları gezip, itfaiyeci gibi ateşin üstüne su dökmek değil fabrikalarda yanan ateşi harlamaktır. Güçlü hissetmeyen işçiye güven vermek, tereddüt edeni ikna etmek, birliği ve disiplini mücadelede sağlamaktır. Birleşik Metal-İş sendikamızın açıklaması çok haklı olarak şu cümlelerle bitiyor: “Grevin durdurulması kararının, işçilerin mücadelesini engelleyerek işyerlerine barış getireceğini sananlar yanılıyorlar.” Ama biz de biliyoruz ki işyerine barışı getirmek için değil işçiyi sendikasıyla birlikte ezmek için bu hamleyi yapıyorlar.
Mücadele sürmeli
Hiçbir şey için geç değil! Sendikamıza sahip çıkalım, kurullarımızdan mücadele kararları çıkaralım, Türk Metal, Çelik-İş üyesi kardeşlerimize örnek olalım, farklı bir sendika olduğumuzu dosta düşmana kanıtlayalım! Grev yoksa sendika da yoktur! Ezilmek yok direniş var!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2015 tarihli 64. sayısında da yayınlanacaktır.