Ankara’dan bir özel sektör öğretmeni: Geçim şartlarımızı patronların inisiyatifine bırakmamakta kararlıyız!

Merhaba arkadaşlar, ben Ankara’da bir özel sektörde çalışan bir öğretmenim. Size özel sektör öğretmenleri olarak içinde bulunduğumuz durumu ve verdiğimiz mücadeleyi paylaşmak için yazıyorum.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin geçtiğimiz günlerde kendisine özel sektörde çalışan öğretmenlerin düşük ücretlerle çalıştığına dair duyumlar geldiğini fakat sistemdeki ortalama maaşlara bakınca kamu ile özel arasında marjinal bir fark olmadığını ifade etti. Bunun aksinin ise bir “duyum” olmadığını, kocaman bir gerçekliğe tekabül ettiğini artık sağır sultanın duyduğunu, bildiğini ifade etmemize gerek olmadığını düşünüyoruz. Sayın bakanın “marjinal fark”tan kastını bilmek mümkün değil fakat sendikamız yıllar içinde özel sektör öğretmenlerinin aldıkları ücretlere ve hak kayıplarına dair bakanlığa defalarca dosya ve tutanak sunmuştur. Bununla birlikte yıllardır sektör içinde yaşadığımız sorunlar yetkililer tarafından görmezden gelindi ve yok sayıldı. Sesimiz duyulmadı. Bürokratik tüm yollar denenmesine rağmen, bakanlığa, meclis komisyonuna dosyalar sunulmasına, basın açıklamaları yapılmasına rağmen taleplerimiz sadece dinlenmekle yetinildi. Geçen yıl yine yaz sıcaklarında meclis parkında tam 52 gün eğitim nöbeti tuttuk. Şaka değil, yetkililere asgari ücretle geçinmenin çok zor olduğunu anlatmak zorunda kaldık. 2014 yılında kaldırılan “taban maaş” uygulamasının geri gelmesini istiyorduk. “Eşit işe eşit ücret” istiyorduk. 52 günün sonunda hem toplumda bir kamuoyu oluşması hem de yaşanan bürokratik gelişmelerle birlikte nöbetimizi sonlandırdık. Nöbetimizin üzerinden bir yıl geçti.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası olarak 350 bin özel sektör çalışanı öğretmenin çalışma koşullarında, verilen sözlere rağmen herhangi bir değişiklik olmamasından dolayı taleplerimizi duyurabilmek için 25 Haziran’da İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş başlattık. 23 öğretmenimizin uyarı bile yapılmadan gözaltına alınmasıyla sendika üyelerimiz Ankara bürosu önünde geceli gündüzlü nöbet tutmaya başladı. Taleplerimiz netti:
1) Taban Maaş Uygulaması: Öğretmen maaşları patron inisiyatifine bırakılmamalıdır. Kamudaki gibi tüm öğretmenler için asgari bir “taban maaş” yasal güvence altına alınmalı ve uygulanmalıdır. Öğretmenlik asgari ücretle yapılacak bir meslek değildir.
2) Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi: Özel sektör öğretmenleri her yıl sözleşme yenileme baskısıyla iş güvencesinden yoksun bırakılmaktadır. Süreli sözleşmeler, patronların baskı aracı haline gelmiştir. Tüm öğretmenler belirsiz süreli sözleşme güvencesine sahip olmalıdır.
3) Eğitim ve Güzel Sanatlar İşkolu Kurulması: Bugün eğitim emekçileri “ticaret, büro, eğitim” işkolunda gösterilerek eğitimle ilgisi olmayan işkollarıyla aynı kefeye konmaktadır. Bu durum, toplu sözleşme ve sendikal hakların engellenmesine yol açmaktadır. Eğitim, kendine has bir nitelikleri olan hizmettir; ayrı bir işkolu olarak tanımlanmalıdır.
4) Kamu ile Özlük Haklarında Eşitlik: Aynı diplomayla, aynı müfredatı işleyen öğretmenler arasında kamuda ve özelde büyük uçurumlar vardır. Özlük hakları, çalışma saatleri, tatil, yeşil pasaport hakkı, eğitim-öğretim ödeneği gibi temel haklar açısından kamu ile eşitlik sağlanmalı, özel sektör öğretmenlerinin emeği değersizleştirilmemelidir.
Sendikamızda gerçekleştirdiğimiz nöbet sürecinde eylemlilik halinin devamlılığıyla birlikte bir taraftan sendika yöneticilerimizin de içinde bulunduğu bürokratik gelişmeleri takip ettik. Bu görüşmelerden çıkardığımız sonuç taleplerimizin artık dikkate alındığı ve somut adımların atılacağı şeklindedir. Bugün içinde bulunduğumuz noktada artık sonuca ulaşmak eğitime dair tüm muhatapların sorumluluğu altındadır.
Geçim şartlarımızı patronların inisiyatifine bırakmamakta kararlıyız. Son noktada her sınıfsal hareketin aynı zamanda siyasal bir hareketi içinde barındığını tekrar ifade etmemiz gerekiyor. İşçi sınıfı içindeki hak arayışına dair eylemlilik durumunun uzun vadede tek başına başarıya ulaşması, kapitalist düzenin yapısı dikkate alındığında oldukça güçtür. Bundan dolayıdır ki sınıfsal dayanışmanın önemi büyüktür. "Birleşe birleşe kazanacağız!" cümlesinin sadece bir slogan olmadığını aynı zamanda sınıf mücadelesinin olmazsa olmazı olduğunu Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası eylemleriyle ve dayanışmacı ruhuyla göstermiştir ve göstermektedir.
Ankara’dan bir özel sektör öğretmeni