İzmir'de 15-16 Haziran paneli yapıldı
Şanlı 15-16 Haziran ayaklanmasının 40. yıldönümünde DİP Girişimi İzmir'de bir panel gerçekleştirdi. Panel 15 Haziran Salı saat 19.00'da DİP Girişimi İzmir İl Temsilciliği'nde "40. Yılında 15-16 Haziran Direnişi - Uyanışa Geçen Sınıfın Mücadelesine Nasıl Hazırlanmalı" başlığıyla düzenlendi. İşçi sınıfı mücadelesinde şehit düşenler anısına saygı duruşuyla başlayan etkinlik 15-16 Haziran'la ilgili fotoğraf ve görüntülerden hazırlanmış 10 dakikalık bir sinevizyon gösterimiyle devam etti.
Sinevizyon gösteriminin ardından sözü asıl konuşmayı yapacak yoldaşımız aldı. Konuşmasının başında 60'ların sınıf mücadelesinin doruk noktası olan 15-16 Haziran direnişini hazırlayan koşulları irdeleyen yoldaş, 27 Mayıs darbesi ve sonrasında hazırlanan 61 Anayasası ile ilgili ilericilik yanılsamasının yanlışlığının altını çizdi. 1960'dan 70'e kadar geçen süreçte artan sınıf mücadelelerine; yüzbinler toplayan Saraçhane mitingine, Paşabahçe direnişi ve kazanımla sonuçlanan Kavel direnişine dikkat çeken yoldaş, sendikalaşma oranının bu süreçte mücadelelerle paralel olarak arttığını vurguladı. 15-16 Haziranı hazırlayan etkenler içinde mücadele içinde radikalleşen sınıfın içinden öncü işçiler çıkarmasının ve Türk-İş'in devletle uzlaşma çizgisinin daha mücadeleci bir konfederasyon olarak DİSK'e yol açmasının ve uluslararası bir etken olarak 68 mücadele dalgasının Türkiye'nin politik hayatı ve işçi sınıfında yarattığı radikalleşme ortamının yer aldığını söyledi.
Katılımcılardan katkılar ve soru cevap şeklinde devam eden panelde 15-16 Haziran'ın ayırt edici yönleri olarak sınıfın sanki tam anlamıyla bir siyasal ve sendikal önderliğe sahipmiş gibi siyaset sahnesine kendini boylu boyunca koyması ve burjuvazinin saldırılarına karşı birlikte hareket etmesi gösterildi. Eksiklikler arasında ise radikalleşen kitleye rehberlik edebilecek bir siyasal önderlik olarak kitlenin talepleriyle iktidara yolu açacak devrimci bir işçi partisinin yokluğu baş neden olarak sayıldı, ayrıca DİSK'e bağlı sendika bürokrasisinin Türk-İş'ten politik bir kopuş yaşasa da örgütsel mantık bakımından kopamaması nedeniyle 2. gün işçilere geri çekilme çağrısı yaparak direnişi birden sonlandırmasının bürokrasinin sınıfın mücadelesinde nasıl gerici bir rol oynadığını gözler önüne serdiği söylendi. Katkıda bulunan bir yoldaş 15-16 Haziran'da ve bu yıl yaşadığımız Tekel direnişinde CHP'nin tutumu arasındaki benzerliğe, 15-16 Haziran'da ayağa kalkan kitlenin Adalet Partisi karşıtlığıyla ve bugünkü AKP karşıtlığıyla ilişkilendirerek dikkat çekti, o zamanki CHP gibi Tekel'de de CHP ve İP'nin direnişlere yol açan yasaların iptali için anayasa mahkemesine gittiği ve bunları kullanarak sınıfın hoşnutsuzluğunu kendi yelkenlerini doldurmak için kullanmasının ve kendine sınıfın yanında bir imaj yaratmasının tehlikesini vurguladı. Ulusalcılığın en tehlikeli olduğu, işçi sınıfını en çok böldüğü, böleceği dönemde bulunduğumuzu, sosyalist hareket ve işçi sınıfı hareketinin ulusalcılığa karşı mücadeleyi en çok öne çıkarması gereken dönemde bulunduğumuzu söyledi.