Antalya'da geri dönüşüm işçileri mücadeleye atılıyor
Onları sokakta hepimiz her gün defalarca görüyoruz. Arkalarında arabaları, çöpleri karıştırıyorlar. Karıştırdıkları çöpten ekmeklerini kazanıyorlar. Çok bilinmeyen ama bilinmesi ve bundan sonra kullanılması gereken adıyla onlar geri dönüşüm işçileri.
Geri dönüşüm işçileri, Antalya’da yaklaşık 40 gündür ekmeklerini kazanamıyorlar daha doğrusu çöpten geri dönüşüm maddesi toplayamıyorlar. Bunun sebebi CHP’li Antalya Muratpaşa Belediyesi ile polisin, işçilerin arabalarını toplamasıyla başlayan süreçtir. Geçtiğimiz ay başlayan baskılar, 18 Şubat’ta yapılan basın açıklaması ile Muratpaşa Belediyesi önünde protesto edilmişti. Basın açıklamasından sonra belediye ile işçiler görüşmüş ve belediyeden sözler verilmişti. Birincisi, geri dönüşüm işçilerinin toplanan arabalarının geri verileceği, ikincisi ise baskıların kalkacağı ve rahat çalışacaklarıydı. Ancak belediye ve emniyet 18 Şubat akşamı verdiği sözleri -bizleri şaşırtmadan- unuttu. Aynı günün akşamında dört işçi polis tarafından darp edildi ve arabalarına el konuldu. İşçilerin arabalarını toplamakla yetinmeyen belediye ve emniyet, 1 ve 2 Mart günlerinde ardiyeleri (geri dönüşüm maddelerinin toplandığı depo olarak kullanılan gecekondular) gezerek ardiyeleri yıkacaklarını söylediler, “buraları yıkacağız, bu ardiyeleri şehir dışına taşıyın” dediler. Ancak ardiyelerin şehrin dışına nasıl taşınacağı hakkında somut bir şey söylemediler.
Ocak ayının sonunda başlayan baskılar her gün artarak devam ediyor. Türkiye’deki geri dönüşüm işçileri bu saldırılara ilk defa maruz kalmıyor. Benzer baskılar İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’daki belediyelerde de yaşandı ve işçilerin kararlı mücadelesi ile geri püskürtüldü. Antalya’daki geri dönüşüm işçilerinin de bu baskılardan kurtulmasının tek yolu mücadeledir.
CHP’li Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin ve polislerin işçilere saldırırken kullandığı iki bahane var. Bunlar, işçilerin çirkin bir görüntü oluşturduğu ve aralarında eski “suçluların” bulunduğu. İşçilere bu bahanelerle saldıran belediye ve emniyet, kendi pisliklerini temizlemeyi düşünmüyor. CHP’li Muratpaşa Belediyesi hakkındaki on üç tane yolsuzluk davasını unutuyor, emniyet içindeki yolsuzlukları, hırsızları, katilleri ve tecavüzcüleri aklına dahi getirmiyor. Eğer kötü bir görüntü oluşturan varsa emniyet ve belediyenin bizzat kendisidir.
Geri dönüşüm işçileri ve bizler çok iyi biliyoruz ki bu baskıların sebebi ne kirli görüntü ne de eski “suçlu”lardır. Bu baskıların sebebi kapitalizmin her zaman ki doymak bilmez kâr hırsıdır. Evsel atık çöplerinden toplanan geri dönüşüm maddeleri, Türkiye kapitalistlerinin hâlâ tam olarak kârına hâkim oldukları bir alan değildir. Türkiye’nin kapitalistleri bu kâra gözlerini dikmişler ve pazara aracısız hâkim olmak istiyorlar. T.C.’nin zabıtası ve polisi de geri dönüşüm işçilerine saldırarak kapitalistlerin kolluk güçleri olduklarını bir kez daha bizlere gösterdiler.
Geri dönüşüm işçilerinin talepleri açık ve nettir. Bir an önce çalışmaya tekrar dönmek. Ancak geri dönüşüm işçileri eskiden nasıl çalışıyorlarsa aynı şekilde çalışmak istiyorlar. Ne tekrar arabalarının alınmasını, ne bir şirkete mahkûm bırakılmayı, ne bir kart takmayı, ne belediyenin elbiselerini giymeyi ne de zabıta ve polisten dayak yemeyi istiyorlar. Kazanmanın tek yolunun da şu an kurulmakta olan Antalya Geri Dönüşüm İşçileri Derneği çatısı altında, baskılara karşı mücadele etmekle olacağını adları kadar iyi biliyorlar.
Geri dönüşüm işçileriyle görüştük
Gerçek- Kendini tanıtır mısın? Kaç senedir bu işi yapıyorsun?
İsmim Şevket, iki senedir bu işi yapıyorum. Çukurova Üniversitesi Muhasebe bölümü mezunuyum.
Gerçek- Arabalarınızın nasıl alındığını anlatır mısın? Polisin ve zabıtanın sana karşı tavrı nasıldı?
Gece üç gibi kâğıt toplarken polis önümüzü kesti, arabaya el koyacaklarını söylediler. Ben ve yanımda bir kâğıtçı arkadaşım daha vardı. Biz yaptıklarının yasal olmadığını söyledik. Polisler ise, beden dillerinden anlaşılıyordu, yasa da devlet de benim, dediler. Biz tabi direndik. Onlar defalarca gözümüze 10-15 kere biber gazı sıktılar, darp ettiler. Bunun üzerine biz de arabalarımızı aldıklarına dair tutanak istedik. Tabi bunu vermediler. Suç teşkil eden bir şey olsaydı zanlı olarak beni de almaları gerekiyordu.
Gerçek- Bu ülkede yıllardır hakkını arayanlara karşı devlet terörü uygulanıyor. Greve çıkan işçiye, hakkını arayan Kürde karşı aynı muamele uygulanıyor. Sana da uygulanan polis şiddeti bir tesadüf mü? Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Hayır, tesadüf değildir. Anlayış açısından bir fark yok. Arabamıza el koyarken defalarca biber gazı sıkmasından, polislerin beden dillerinden bunu anladık zaten. Polisler, burası Güneydoğu Anadolu değil arkadaşım, diyerek bunu belirttiler. Daha doğrusu Kürt olduğumuz için bunu yaptılar. Her gün sokaklardayız. Bütün polisler bizi görüyor. Ama her defasında kimlik kontrolü yapıyorlar. 18 Şubat’ta yaptığımız bir basın açıklaması var. Bu dönemde birçok kere arkadaşlarımızla da toplandık. Şu an kurulma aşamasında olan bir derneğimiz var. Bundan sonra kuracağımız derneğin çatısı altında bu baskılara karşı direneceğiz, tekrar işe çıkmak için mücadele vereceğiz. Tabi yalnız değiliz, birçok dost siyasi parti de destek veriyor.
Gerçek- Kendini tanıtır mısın? Sen kaç senedir kâğıt toplayıcılığı yapıyorsun?
İsmim Metin. 5 senedir bu işi yapıyorum. Bundan önce de buna benzer işleri yaptım.
Gerçek- Senin de arabana el kondu. Polisler arabaya el koyarken ne gibi bir işlem yaptılar?
Önce polisler sonra zabıta geldi. Yaptığımız işin hırsızlık olduğunu söylediler. Arabaya el koydular. Ben de madem ben hırsızım, mecliste o kadar hırsız var, o kadar eroin satan var, onlara neden karışmıyorsunuz dedim. Cevap veremediler. Yaptıklarının suç olduğunu söyledim. Peki, arabama el koyarsanız ben gasp mı yapayım dedim. Polisler, biz yakalamadığımız sürece bizi ilgilendirmez, istediğini yap dediler.
Gerçek- Bundan sonra ne yapacaksınız, belediye ve emniyet sizin taleplerinize ne gibi karşılık veriyor?
Aslında ben devlet olsam, kâğıtçıya karışmam. Çünkü biz ne hırsızlık yapıyoruz ne de eroin satıyoruz. Polisler hırsızlık yapanı da biliyorlar, eroin satanı da biliyorlar. Ben savcılığa da gittim, emniyete de gittim, belediyeyle de görüştük. Ama seni adam yerine koymuyorlar ki. Seni tınlamıyorlar. Bu işten, Antalya’da on bin kişi ekmek yiyor. Somut çözüm olması için birleşmek gerekiyor.