Metal fabrikalarından haberler - Mart 2020

Metal fabrikalarından haberler - Mart 2020

“Metal Fabrikalarından Haberler” köşesinde, metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

İkinci kavgaya hazırlanıyoruz

HT Solar işçisi bu fabrikaya sendikayı işgal, grev ve direniş yaparak tüm yasaklara rağmen büyük mücadele içinde getirdi. Bu mücadele sonrası yapılacak ilk toplu sözleşme görüşmeleri zamanı geldi çattı. İşveren vekilleri daha masaya oturmadan ve taleplerin ne olduğunu bilmeden sendikanın çoğunluk tespitine itiraz ederek sendikayı tanımayan bir tavır sergilemiştir. HT Solar işçisi bu tavıra karşılık fabrika içinde çeşitli eylemlere başladı. Bu eylemler sonucunda yaklaşık 45 gün sonra işveren vekillerine itirazı geri çektiren HT Solar işçileri toplu sözleşme sürecine hazır olduklarını kararlı bir şekilde gösterdiler.

En son yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde işveren, MESS toplu iş sözleşmesini örnek alarak ilerlemekte kararlı. Lakin masanın diğer ucunda olan biz işçiler MESS ile karşımıza gelmemeleri gerektiğini ilk anda söyledik. MESS sözleşmesinden sanki tüm işçiler memnunmuş gibi bize de benzer bir sözleşme dayatılmaya çalışılıyor. Patron tarafı saat ücretlerinde bile bazı MESS’e bağlı fabrikalarda çalışanlara göre yüksek olduğunu iddia etmekte, bazı maddeleri MESS düzeyine çekmek isterken bazı maddelere ise itiraz ederek daha altında tutmakta.

Lakin bu sözleşme biz HT Solar işçisi için çok şey ifade etmektedir. İşgal, grev ve direniş sloganlarının resmen yaşandığı bu fabrikada patron karşısında sendikamız Birleşik Metal-İş öncülüğünde HT Solar işçisi ikinci bir kavga verecektir. İlk muharebeden alnının akıyla çıkan HT Solar işçisi sendikasını fabrikaya soktu, şimdi bu dönemde ise birlik ve beraberliğimizi aynı kararlılıkla devam ettirerek daha iyi kazanımlar için mücadele edeceğiz.

Gebze HT Solar’dan bir işçi

 

Kale Pratt’a sendika halaylarla girecek

Merhaba, ben 6 yıldır Kale Pratt&Whitney fabrikasında çalışıyorum. Size sendikalaşmamızı anlatayım. Fabrikada F-35 motor parçaları üretiyoruz. Hükümet S-400 füzelerini alınca, Amerika fabrikaya ambargo uyguladı ve fabrikayı projenin dışında bıraktı. Normalde bu süreç martta son bulacaktı ama işveren daha şimdiden matematik hesapları yapmaya başladı ne kadar üretim yaparız, ne kadar işçi fazla diye. Fabrika yönetimi matematik hesabına göre 75 işçi fazlalığı olduğunu söyledi ama bir yandan da “büyüyerek gidiyoruz işçi çıkartmayacağız” dediler. Bu süreçten birkaç hafta sonrası içeride mobing uygulamaları ve ikili üçlü işten çıkarmalar başladı. Bir arkadaşımızı sigara içilmeyen yerde sigara içtin diye sözlü uyarı almadan attılar mesela. İnsanlar da tabiki kendini güvence altında hissetmedikleri için sendikaya üye olmaya başladı. Fabrika yönetimi de durumu öğrenince bizden 6-7 kişiyi aynı anda aynı gün içerisinde çıkarttılar. Bunlardan biri de bendim. Çıkartıldığımız an içerideki arkadaşlarımız da durumu öğrenince fabrika önüne alkışlarla bize desteğe geldi. Ardından bize desteğe gelen toplamda 94 kişinin tamamını da çıkarttılar. Şuan 100 kişi daha içeride fabrikada çalışma yapan arkadaşımız var bunlar şuan sendikaya üye. Fabrika yönetimi bunu bildiği halde çıkarma yapamıyor çünkü üretimin tamamen duracağını biliyor. Şuan bantlar Kale gurubunun içerisindeki farklı fabrikalardan işçi kaydırılarak çalışıyor. Biz işçilere karşı yapılan üsluptan, tavır ve davranışlardan dolayı insanca bir yaşam için bu mücadeleye giriştik. Yönetim kurulunda bir tane bile işçi yok, biz bu yönetim kurulunda bizim hakkımızı savunabilecek bir işçi temsilcisi olabilsin diye mücadele ediyoruz. Biz teknik iş yapıyoruz belki her yerde iş buluruz ama olay sadece iş değil. Burada büyük bir mücadele var ve bu mücadeleye Kale Pratt’a sendika girene kadar devam edeceğiz.

İzmir Kale Pratt&Whitney’den bir işçi

 

Geleceğimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz!

İyi kötü bir sözleşmeyi daha geri de bıraktık. Her sözleşme ve yapılan mücadele bizim için bir imtihandır. Bu mücadeleden ders çıkartmalıyız. Düşmanımızı, dostumuzu iyi tanımalıyız. Mücadele ederken ona göre adımlar atmalıyız. Her şeyden önce emeğimizi sömürerek büyüyen patronların düzenine karşı çıkmalıyız. Çünkü fabrikaların ve makinelerin bireylerin değil de toplumun olduğu bir düzen bizi kurtarabilir. Ücret zamları elbet önemlidir; bahsettiğimiz düzen bir anda kurulmayacak, yaşamımızı iyileştirmek mücadelesini her an vermeliyiz. Her birimiz bir kazanıyorken patrona en az 3-4 katını kazandırıyoruz. Ve patron bizim gibi yüzlercemizi sömürüyor. Düşük ücretler, uzun ve kötü çalışma koşulları halen hüküm sürüyor. Anayasada olan sendikal hakkımız kullandırılmıyor. İş cinayetlerinde ölümler durdurulmuyor. Vergiler sürekli olarak çalışanların sırtına bindiriliyor. Patronlara ise teşvikler yağdırılıyor. Yasalar değiştirilerek, en keyfi ve kuralsız koşullar işçilere yaşatılıyor. Kiralık işçilik, arabuluculuk, zorunlu bireysel emeklilik sistemi AKP hükümetinin patronlara en büyük armağanları, işçiye de attığı en büyük darbedir. İşçi sınıfı varsa umut var, mücadele varsa aydınlık gelecek var olacaktır!

Bursa Renault'tan bir işçi

 

İşçilerin boş laflara karnı tok!

Umut ile beklediğimiz, yine hüsran ile biten bir sözleşmeyi de geride bıraktık. Taslak açıklandığında ne alınacağı az çok belliydi. %15 ile %17 arası kimseyi üzmez mutlu da etmezdi, bir de iki yıllık olunca çokta şikayet olmadı. Herkes artık MESS sözleşmelerinin bir tiyatro olduğunu düşünüyor, sonuna kadar bekleyip gerekirse greve çıkarız laflarına inanmıyor, taslak açıklandıktan sonra yüzde kaça imzalanacağını tahmin etmekte  zorlanmıyorlar. Hele asgari ücret zammı belirlendikten sonra metal işçilerinin alacağı zamda kendini belli ediyor. Asgari ücretin iki, üç puan fazlası oluyor. Bu yüzden yapılan eylemler Tofaş'ta sönük geçiyor. En önemli nedenlerden biri sendikaya olan güvensizlik ve yeni işe başlayanların işçi arkadaşların çokta umurunda olmamasıdır. İşe girdiklerinden sonra 2017’de iyi bir zam ile başladılar. 2015 metal fırtınasının getirdiği kazanılan haklardan faydalandılar. Yeni giren işçi ile 10 yıllık işçinin saat ücreti arasında çok az fark var. Diğer bir önemli neden ise Tofaş şube başkanının olumsuz tavırları, karakteri, özel hayatındaki sıkıntıları. Hitap etmesini bile bilmeyen, seçim ile değil atama yoluyla gelen bir şube başkanına kim güvenir. Eline verilen metin kağıdını bile okuyamayan bir şube başkanının bağlı olduğu sendika işçilerin yararına ne yapabilir ki! İşçilerin özgür ve demokratik bir seçim ile kendisinin belirlediği temsilciler ve şube başkanı olmadan, kurullarda işçilerin denetlemesi  olmadığı sürece her dönem olduğu gibi önümüzdeki sözleşmelerde de son gece satış sözleşmesi yapmaya devam edecekler. İşçilerin sendikaya güveni olmadan eylemlere destek vermesini bekleyemezsiniz. Öncelikle işçinin güveninin kazanılması gerekir. Geçen hafta Pevrul Kavlak Tofaş’ı ziyaret etti. Normalde bölümlerin ve birimlerin yemeğe çıkma saatleri farklıdır o gün herkesi aynı anda yemeğe çıkarttılar ve sendika temsilciliği ile yemekhane mesafesi çok yakın, biliyor ki kalabalık yaratamayacaklar böyle bir yol deneyerek kalabalık ortam yaratmaya çalıştılar. Başkan gelince slogan atıp sözleşmeyi kutlayanlar, delegeler ve Türk Metal yalakalarından başkası  değildi. Bekledikleri gibi olmadı. Çünkü artık işçiyi kandırma dönemi bitti. Artık işçi ay sonunda cebinde kalana bakıyor. Türk Metal’in sürekli kullandığı " Güçlü güçlü Türk Metal" sloganı artık hiçbir şey ifade etmiyor. Türk Metal ile ilgili atılan sloganlar işçiler arasında alay konusu oluyor.

Bursa Tofaş'tan bir işçi

 

Kötünün iyisini aramayı bırakalım! Herkes olduğu yerde hakkını arasın, alsın, almalı!

Bir patron düşünün ki devlet asgari ücrete çok zam yapıyor, tam anlamıyla biz yansıtamıyoruz diyor. Sanki devlet yüksek bir zam yaptı. Asgari ücret açlık sınırı ile yarışıyor resmen. Bizi bizden başka anlayan da yok anlamak isteyen de yok. Kendi hakkımızı kendimiz savunmalı, birlik olmalıyız. Sendika olmadan hakkımızı savunamayız, alamayız. İşçi kardeşlerim, abilerim, patronun zam yapmayıp sonra kısa vadede sus payı gibi mesaiye çağırmasına, elimize geçecek para ile göz boyama çabasına kanmayalım, üç kuruş zam yaptığını unutmayalım. Hepimizin maddi sıkıntıları var. Borçları ödemeleri var, bu şekil ezildikçe hakkımız olanı alamıyoruz. O kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, evimizi, arkadaşlarımızı, dostlarımızı unutuyoruz. Ayrıca fazla mesai zorunlu değildir, kesin de değildir. İşverenin isteği üzerine yapılır, bugün vardır yarın yoktur. Uzun vadede insan gibi çalışarak hakkımızı almanın peşine düşmeliyiz. Fazla mesai yapmadan, fazla mesaiye ihtiyaç duymadan emeğimizin karşılığını alalım. Çünkü öyle bir hâl alıyor ki sürekli fazla mesai yapmamız düşük yapılan zamların bahanesi oluyor. Benim çalıştığım yerdeki derdim de, rahatsız olduğum konuda bu. Son dönemde yapılan zam oranının, hem piyasaya hemde asgari ücrete yapılan zam miktarının çok altında kalmasına rağmen çok az insan hakkını aramayı tercih ediyor.

Hiçbir şey o kadar zor değil aslında. En doğru kararı maaşı veya zam miktarını duyduğumuzda veriyoruz. Bu ne diyoruz, zam mı verdiniz diyoruz, sonra iki mesai veriyorlar, eline sus payı gibi biraz para geçmesine izin veriyorlar ve ne yazık ki hemen unutuyoruz. 3 ay sonra yine bildikleri gibi devam edecekler ve sen o kuru maaşa kaldığın zaman yine sitem edeceksin tek başına. Tek başına hiç birşey yapamazsın, ister şefle konuş, ister müdür istersen patronla bir sonuç alamazsın, en iyi yaptıklarını yapıp bir umut verirler. En fazla seneye yaparız, derler ama bitmez bahaneler. Seneye başka bir şey çıkar. Bırakıp gitmek de sorunu çözmüyor gittiğin yerdeki patronun az daha insaflı olur belki. Kötünün iyisini aramayı bırakalım, herkes olduğu yerde hakkını arasın, alsın, almalı! Biz birlik olalım, hakkımızı beraber savunalım. Bizi bizden başka düşünen yok, emin olun. Sadece çalıştığımız yerdeki olayları değil, etrafımızdaki olan bitenleri takip edelim. İşçi kardeşlerimize destek olalım. Mücadele edenlere destek verelim. Birlik olalım, bir olalım o zaman herşey daha güzel olucak.

Son olarak da yakın zamanda örgütlenen, yetkiyi alan Megam Tekstil işçisi kardeşlerimi tebrik ediyorum. Yalnız değilsiniz. Şimdi sıra bizde!

Çorlu’dan bir metal işcisi

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2020 tarihli 126. sayısında yayınlanmıştır.