Köleliğe direnmek haktır! 24 inşaat işçisi derhal serbest bırakılsın!
3. Havalimanı’nda iş cinayetlerine, ödenmeyen ücretlere ve kötü çalışma ve barınma koşullarına karşı eylem yapan işçilerden yüzlercesi gece yarısı baskınıyla gözaltına alınmıştı. Mahkemeye sevk edilen işçilerden 24’ü tutuklanarak hapishaneye gönderildi. Mahkemenin yaptığı suçlamalar polise mukavemet, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet, iş ve çalışma hürriyetini engellemek, kamu malına zarar vermek. Ancak bunların hepsinin birer bahane olduğu açık. İşçiler tamamen meşru ve aynı zamanda da yasal bir eylem gerçekleştirdiler. İş ve çalışma hürriyetinin yanında yaşam haklarını da gasp eden çalışma koşullarına karşı çıktılar. Köle muamelesi görmeyi reddettiler.
İş Kanunu'nun 34. Maddesi'nde, ücreti gününde ödenmeyen işçilerin bireysel ve toplu olarak iş bırakma hakkı açıkça tanımlanmıştır. Ayrıca işçilerin toplu eylem hakkını yasal güvence altına alan yargı içtihatları mevcuttur. İşçilerin kamu malına zarar verdiği bir örnek yoktur. Ancak gece yarısı Jandarma, işçileri gözaltına almak için barakaların kapılarını kırmıştır. İşçiler saatlerce beklememek için servis sayısının arttırılmasını istemiştir. O servisler gece yarısı işçilerin gözaltına alınmasında kullanılmıştır. Cemselerle asker havalimanının şantiyesine yığılmış, işçinin yaşam ve çalışma hakkını korumayanlar, patronların kârlarını korumak için seferber olmuştur.
Tüm bu gerçekler gün gibi ortadadır ancak mahkeme hiçbirini dikkate almamıştır. Zira tutuklamanın gerçek gerekçesi mahkeme kararında yazılanlardan farklıdır. Devlet 24 işçiyi tutuklayarak, işçi sınıfına gözdağı vermek istemiştir. Amaç, ücretleri ödenmese de, geç ödense de, bir kısmı elden verilse de, yemekleri kötü, yatakları böcekli olsa da, işçileri zorla çalıştırmak ve hakkını aramaktan caydırmaktır.
Mahkemenin verdiği kararın arka planında havalimanı işçisine yönelik sistemli bir iftira kampanyası vardır. Havalimanı açılışının planlandığı 29 Ekim yaklaşırken eylemlerin olması bir komplo olarak sunulmuştur. Halbuki tam tersine, olayları şiddetlendiren ve iş cinayetlerini arttıran, inşaatın 29 Ekim’e yetiştirilmesi için işçilerin daha yoğun çalışmaya zorlanmasıdır. Milletvekillerinin bölgeye gitmesi provokasyon olarak lanse edilmiştir. Oysa esas gitmeyen milletvekilleri utanmalıdır ve provokasyon havalimanına gidip işçiyi dinlemeden ahkâm kesenlerin yaptığıdır.
İstibdadın ve sermayenin en büyük korkusu ise işçi sınıfının bilinçlenmesi ve örgütlenmesidir. Havalimanı işçisinin direnişinin, işsizlik tehdidi altında hakları gasp edilen tüm işçi sınıfına mücadele ruhu aşılamasıdır. Nitekim havalimanındaki baskılar sürerken, işe iade ve sendikal hakları için Bursa’dan İstanbul’a yürüyen Cargill işçileri de gözaltına alınmıştır. İşçiler karakollara alınır, hapishanelere atılırken Amerikan şirketlerinin yöneticileri ise sarayda ağırlanmaktadır. Tüm bunlar yaşadıklarımızın tam anlamıyla bir sınıf mücadelesi olduğunu ve işçi sınıfının sermayenin istibdadına karşı mücadele ettiğini göstermektedir.
Haksız ve hukuksuz tutuklama kararları derhal iptal edilmeli ve işçiler serbest bırakılmalıdır!
İşçilerin tüm talepleri kayıtsız ve şartsız kabul edilmelidir!
Havalimanındaki koşullar bakanlığın göstermelik denetimine değil işçi denetimine açılmalıdır!
Hakkını arayanlar değil işçinin hakkını gasp edenler yargılanmalıdır!