Kale Kayış işçisi nasıl kazanır?
Bu yazı yayınlandığı zaman mücadelelerinin 60. gününü geride bırakacak olan Kale Kayış işçileri, fabrikada yaşanan işçi ölümleri ve hemen hemen her gün yaşanan iş kazalarına dur demek için 6 Mart 2019’da fiili greve başlamıştı. O tarihte patron, greve katılmayan sendikasız işçileri çalıştırsa da üretim yüzde 5’e kadar düşmüştü. Bu durumun patronu oldukça zorlamış olduğu açık. Ancak 60 günün sonunda fabrikanın üretim kapasitesinin, İşkur’dan alınan kimi geçici, kimi kadrolu 250’den fazla işçi ile birlikte yüzde 50’nin üzerine çıkmış olacağı tahmin ediliyor.
Grev, işçinin üretimden gelen gücünü kullanıp üretimi durdurmasıdır. Kârlarını kaybeden patronun dayanma gücünü ortadan kaldırmayı amaçlar. Böylelikle süreç hızlıca sonuca ulaşabilecek, işçiler haklarını alabilecektir. Ancak Kale Kayış için tahmin edilen en iyimser orana göre fabrikanın yüzde 50 oranda çalıştığını biliyoruz. Bunun yanı sıra Kale Kayış patronu yasal süreçleri de kullanarak Petrol-İş sendikasının Çalışma Bakanlığı tarafından verilmiş yetkisine itiraz edip vakit kazanmak, maddi olarak işçileri sıkıştırmak istiyor.
Grev kırıcılığına son verilmeli
Öyleyse işçiler kazanmak için ne yapmalı? Öncelikle içeride üretim devam ettiği sürece ne koşulda olursa olsun süreç uzamaya devam edecektir. Patron uzlaşmamakta ayak dirediği takdirde tekrar fiili grev koşullarına dönülmesi için içerideki üretimin “şu veya bu şekilde” durdurulması gerekmektedir. Daha açık söylemek gerekirse fabrikaya ne kamyon girmeli ne de çıkmalıdır. Bunun için en önemlisi de yapılabildiği ölçüde, İşkur’lu olsun olmasın içeride çalışan işçilere ulaşılmalı, bu işçiler iş durdurmaya hatta greve katılmaya ikna edilmelidir. Bu noktada meşru olan işçilerdir. Gayrimeşru olan ise işçilerin ölümcül çalışma koşullarıyla hayatlarına kasteden, anayasal örgütlenme hakkını çiğneyen patrondur. Grev bu meşruluk zemininde başlamıştır ve aynı zeminde sürdürülmelidir.
Dayanışma büyütülmeli
Fabrikaya işçi temini sağlayan İşkur’a gönderilen itiraz dilekçelerinin hiçbir karşılığı olmadığını biliyoruz. İşçilerle birlikte İşkur’un önünde teşhir eylemleri yapılmalıdır. Bunun yanında patronun yaptığı her hamleyi haberleştirip, işçilerin hiçbir durumunu yazmayan yerel gazetelerin önünde de teşhir ve boykot eylemleri örgütlenebilir. Petrol-İş’e üye fabrikalarda dayanışma grevleri yapılmalıdır. Başka fabrikalardan yapılacak destek ziyaretleri ise sınıf dayanışmasını büyütecektir.
Sendikaya sahip çıkmalı, denetlemeli
Direniş alanını çeşitli bahanelerle terk etmemek gerekmektedir. Sendikanın işçilerin masada oyalanmasına ses çıkarmaması doğru değildir. Mesele vakit geçirmek değil o vakti en iyi şekilde değerlendirmektir. Sendika vakit varken bu zamanı örgütlenme eğitimleri vererek değerlendirmelidir. Aksi halde patron işçilerin bölündüğünü görüp, mücadele azmini yitirdiğini düşünüp daha da çok saldırganlaşmaya devam eder. Patrona karşı safımızı sık tutmak gerekir. Sendikaya üye olmak yetmez, sendika şubesine uzak yakın demeden gidip, denetlemek ve sahip çıkmak her üye işçinin görevi olmalıdır. Çünkü en nihayetinde bu durumu işçiler sendikalarıyla birlikte çözecektir.
Tüm bunlar yapılmadan eylemin adı grev değil, direniş olur. Şüphesiz ki direniş de önemlidir. Direnişle de birçok kazanım elde edilir. Ancak yaşanan süreç fiili bir grevden direnişe dönüşüyorsa bu geri gidiş olur. Bir şeyleri değiştirmek için geç olduğu düşünülmemelidir. Birlik sağlanıp istikamet doğru belirlendiği sürece aşılamayacak zorluk yoktur.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2019 tarihli 116. sayısında yayınlanmıştır.