Düzce’de mücadele eden taşeron PTT işçileri ile röportaj
Düzce'deki taşeron PTT işçileri ile verdikleri mücadele üzerine bir röportaj yaptık. Hem taşeron çalışma sisteminin ortaya çıkardığı zorluklar hem de mücadele yöntemi ile ilgili oldukça verimli bir sohbet gerçekleştirdik. Diğer illerdeki taşeron işçilerin mücadelesine yön verebilmek ve sendikaları uyarabilmek adına bu röportajı sizlere sunuyoruz.
Özelleştirmenin bir adımı olarak uzun bir süre önce PTT'de ki pek çok birim taşerona devredilmişti. Nihayetinde geçtiğimiz aylarda PTT'nin anonim şirket haline getirilmesi ile taşeron çalışma sistemi PTT için asli çalışma biçimi haline geldi. Tıpkı diğer iş kollarında çalışan taşeron işçiler gibi PTT'de çalışan taşeron işçilerde zaman zaman içinde bulundukları kötü çalışma koşullarına karşı mücadele bayrağını yükselttiler. Bu mücadele bayrağının yükseltildiği yerlerden birisi de Düzce'dir.
Gerçek: Sendikalılaşma süreci başlamadan önce çalışma koşullarınız nasıldı?
İşçi: Öncelikle hem şirket yetkilileri tarafından hem de PTT yöneticileri tarafından hor görülmekteydik. İş garantimizin olmaması bizim için büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Ayrıca önemli bir diğer sorunumuzda maaşların düzensiz yatması ve bazen de hiç yatmamasıydı. Çoğu zaman maaşlarımızı geç alıyor ya da alamıyorduk. Tüm bu sıkıntılarımızı dile getirebileceğimiz bir muhatap da bulamıyorduk. Taşeron firmaya gitsek bir dert asıl işverene yani PTT başmüdürüne gitsek başka bir dert...
Tüm bu sorunlar, içimizde muazzam bir öfke birikimine neden oldu. Ortak sıkıntılarımız vardı ve bunları dile getiremiyorduk. Tüm bu sıkıntılarımızdan nasıl kurtulabiliriz diye bir araya geldiğimiz oluyordu arada; ancak hiçbirimizin sendikal mücadele anlamında bir tecrübemiz olmadığı için ne yapacağımızı bilemiyorduk. Kime danışsak taşeron işçilerin bu tip sıkıntılar çekmesini normal karşılıyordu. Bu dönemde özellikle iş yerimizde ki kadrolu memurların yetkili sendikası olan Memur Sen'e bağlı Birlik Haber Sen yetkililerine de danıştık. Bu sendikacılar "Taşeron işçisiniz, sakın sendikalı olmayın işten atılırsınız." dediler. Daha sonra KESK ile irtibata geçtik.
Gerçek: Söylediğiniz bu olumsuz durumların pek çoğunu belki de daha ağır biçimlerde birçok işçi yaşıyor. Sizin için esas kıvılcım ne zaman atıldı?
İşçi: 2012 Aralık ayı maaşlarımızı alamayınca ilk kıvılcım atıldı. KESK'ten de yardım alarak postane önünde bir basın açıklaması yapma kararı aldık. Bu basın açıklamasında sesimizi daha çok kesimlere duyurabilmek için işçi sendikalarını da ziyaret ettik, basın açıklamasına davet ettik. Yaptığımız basın açıklamasına KESK yöneticileri ve DİSK Düzce temsilcisi de katıldı. Basın açıklamasından sonra başka ne yapabiliriz diye bir araya geldik. KESK'li arkadaşların önerileri ile sendikalılaşmaya karar verdik. Ve hep birlikte DİSK'e bağlı Nakliyat İş sendikasına üye olduk.
Gerçek: Peki neden DİSK'e bağlı bir sendikada örgütlenme kararı aldınız?
İşçi: Daha öncede söylediğimiz gibi bizim işçi mücadelesi hakkında çok fazla bir birikimimiz yok. Ancak Düzce'deki diğer fabrikalardaki işçi arkadaşlarımızın tecrübeleri ve anlatımları ile sendikaları biliyoruz. Neredeyse tüm taşeron işçi arkadaşlarımız sağ görüşlü olmasına rağmen adında "devrimci" olan bir sendikayı tercih ettik. Zira ezilmişliğimizin farkına varınca işler değişti. Hayata biraz daha farklı bakmaya başladık. Bu nedenle DİSK'in diğerlerinden daha mücadeleci bir sendika olduğunu düşündük.
Gerçek: Sendikalaşma süreci nasıl işledi? Herhangi bir sorunla karşılaşıldı mı?
İşçi: Düzce'de pek çok fabrikada işçiler sendikalılaşmaya çalıştı. Sendikaya üye olmak isteyen işçilerin neler yaşadığını biliyoruz. Pek çoğu işten atıldı. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse bizler sendikaya üye olurken büyük bir zorluk çekmedik. Bunu birlikte hareket etmemize bağlıyoruz. Nakliyat İş'in Gebze Şube yöneticileri buraya geldi ve topluca sendikaya üye olduk.
Gerçek: Sendikaya üye olduktan sonra neler yaşadınız? Yaşadığınız olumsuzlukları giderebildiniz mi?
İşçi: Sendikaya üye olduktan sonra bize büyük bir güven geldi. Artık her şeyi yapabileceğimize inanıyorduk. Saldırıların duracağına, yaşadığımız sorunların azalacağına inanıyorduk ancak umduğumuz gibi olmadı.
Gerçek: Peki daha sonra neler yaşadınız?
İşçi: Taşeron çalışma sisteminin vazgeçilmezi maaş alamamak ve her an işten atılma tehlikesi yaşamaktır. Sendika üyesi olduktan sonra da bu saldırılar devam etti. Maaşımızı alamayınca 15 güne yakın bir süre iş bıraktık. Düzce valisi duruma müdahale etti. İşçilerin taleplerini valiliğe bildirmesi istendi. Hepimiz taleplerimizi bildirdik. Ancak bize kömür yardımı yapma önerisi geldi. Bizde bunu reddettik, direnişe devam ettik. Bunun üzerine asıl iş veren yani PTT Genel Müdürlüğü maaşlarımızı taşeron firmaya yatırmak yerine bizim hesaplarımıza yatırdı. Hakkımızı alınca direnişi sonlandırdık. Ancak saldırı bitmedi. Daha sonra kargo bölümünde çalışan 5 işçi arkadaşımız ihale feshedildi diye işten atıldı. Atılan arkadaşlarımız PTT önünde direnişe geçti. Bizde onlara destek olmak için tüm tehditlere rağmen iş yavaşlattık. Düzce'deki KESK üyeleri ve işçi sendikalarının temsilcilerinin de katıldığı bir basın açıklaması yaptık. Mücadelemiz sonuç verdi ve 4 işçi arkadaşımız işe geri girdi. Diğer arkadaşımız ise kendi isteği ile tazminatını alarak başka bir işe girdi. Bu direniş baskıların daha da artmasına neden oldu.
Bu süreçte biz, tek bir olay dışında hep birlikte hareket ettik. Bahsettiğim tek olumsuz olay da aramızdan bir arkadaşın bizden habersiz, kendi başına yaptığı bireysel, fevri eylemleriydi. Maaşımızı alamadığımız dönemde bu arkadaşımız bizden habersiz hareket ederek bir benzin bidonuyla PTT Başmüdürünün odasını bastı. Zorda olsa sakinleştirildi ve olumsuz bir durum olmadan olay kapatıldı. Bizim yoğun çabalarımızla müdür şikayetini geri çekti ve bu arkadaşı tekrar işe aldırdık. Ancak bir süre sonra bu arkadaş yine bizden habersiz bir şekilde bu sefer bir bıçakla müdürün odasını bastı. Olay yargıya intikal etti ve arkadaş hapis cezası aldı. Aynı olumsuz durumu iki kez bize yaşatmasına rağmen arkadaşımızın yanına olmaya devam ettik. Ancak birliğimizi bozan bu tarz davranışlara bir daha izin vermeyeceğimizi açıkça da ifade ettik. Bu olumsuz olay dışında genelde tek bir vücut olarak hep birlikte, sağlam bir mücadele verdik.
Gerçek: Verdiğiniz bu mücadelelerin Düzce'ye bir yansıması oldu mu?
İşçi: Evet oldu. Özellikle mektuplarını zamanında alamayan vatandaşların sık sık eylemlerimizle ilgili sorular sorduğunu gördük. Pek çoğu hak verdi bize. Çünkü buradaki pek çok işçi aynı sorunları değişik biçimlerde yaşıyor. Kimseden olumsuz bir tepki almadık. Bu da eylemlerimizin halkın gözünde meşruluk kazandığını göstermektedir. 1 Mayıs'ta kürsüde DİSK adına konuşmayı da aramızdan bir işçi arkadaş yaptı. Bu konuşmada mücadelemizi diğer işçi kardeşlerimize duyurma anlamında oldukça etkili oldu. Ayrıca işverenlerin sendikal mücadeleden ya da daha doğru bir ifade ile işçilerin birleşik mücadelesinden ne kadar korktuklarını da gördük. Bize defalarca "İndirin şu sendika bayraklarını, istediğinizi vereceğiz size..." gibi tekliflerde geldi.
Gerçek: Peki şu an işçilerin durumu nedir?
İşçi: Doğrusunu söylemek gerekirse sendikaya ilk üye olduğumuz zamanki heyecanımız kalmadı. Bizler sendikalardan çok şey bekliyorduk ama bunun bir karşılığı olmadığını gördük. Arkadaşlarımız sendikaya şüpheyle bakmaya başladılar. Ayrıca iş yerindeki tehditler de artmaya başladı. Özellikle kadrolu işçilerle çok sorun yaşmaya başladık. Bizimle baş edemeyen idare, kadrolu memurları başımıza amir olarak dikmeye başladı. Kadrolu memurların çoğu bize düşman gözüyle bakmaya başladı. Hatta "bunların birkaçını işten atın, bunlar çalışmıyor, mektupları teslim etmiyor ırmağa atıyorlar" vb. ifadeleri rahatça kullanmaya başladılar. Bu söylemleri genellikle Memur Sen üyesi memurlar dile getiriyor.
Gerçek: Sendikadan beklentileriniz nelerdi?
İşçi: Sendikadan maddi bir beklentimiz yoktu. Bizim yerimize gelip burada mücadele etmelerini de beklemiyorduk. Ancak sıklıkla söylediğimiz gibi çoğumuzun mücadele deneyimi yok. Sendika nedir, sendikal mücadele yöntemleri nelerdir bilmiyoruz. Taşeronda çalışan işçiler olarak ne gibi haklarımız olduğunu bilmiyoruz. Hukuki bir sorunla karşılaştığımızda danışabileceğimiz bir mecra olmasını bekliyorduk sendikadan ama bunu da sağlayamadık. İşten atılan arkadaşlarımız olduğunda işe iade davasını takip etmesi için avukat talep ettik karşılığını alamadık. Aylarca maaş alamadığımız, direnişte olduğumuz zamanlar oldu; ama sendikadan bir yardım göremedik.
Gerçek: Bu beklentilerinizi sendikaya ilettiniz mi?
İşçi: Evet, defalarca ilettik. Hatta üç-dört hafta önce Zonguldak'taki taşeron işçilerle irtibata geçmeye çalışırken tesadüf DİSK başkanı Kani BEKO'ya dolaylı olarak ulaşma imkanı bulduk. Oradaki arkadaşlarımız sıkıntılarımızı Kani BEKO'ya iletince başkan en kısa sürede Nakliyat İş başkanı ile Düzce'ye geleceğini söylemiş. Ancak aradan bunca zaman geçmesine rağmen bir ses soluk çıkmadı hala. Şimdiye kadar bir kez Nakliyat İş Gebze şube başkanı buraya geldi. Bir basın açıklaması yaptı gitti. Bir de 1 Mayıs için istediğimiz bayrak ve önlükler geldi sendikadan. Başka da sendika ile bir bağımız olmadı.
Gerçek: Sendikanın bu şekilde davranmasının nedeni ne olabilir?
İşçi: Ne zaman bir talepte bulunsak bize genellikle Yurtiçi ve MNG Kargo'daki sendikalılaşma çalışmaları mazeret olarak gösterildi. Birde taşeron firmalarda örgütlenmenin zorluğu da bu tutumun nedeni olabilir. Nihayetinde PTT başmüdürlüklerinde çok sayıda taşeron firma var ve her sözleşme döneminde bu firmalar değişiyor. Bu nedenle bu iş kolunda örgütlenmek isteyen bir sendikanın yetkiyi alabilmesi çok zor. Bu zorluk nedeniyle de diğer kargo şirketlerine yönelmiş olabilir sendika.
Gerçek: Peki sizce çözüm nedir? Taşeron işçiler nasıl bir mücadele yürütmeliler?
İşçi: Bilindiği gibi PTT anonim şirket oldu ve bu süreçte kadrolu memurların önemli bir kısmını emekli ettiler. Şu an PTT'nin sunduğu pek çok hizmet taşeron işçiler tarafından verilmektedir. Düzce'de yakılan bu mücadele ateşi bu nedenle çok önemli bizce. Şu an Düzce'de bizim işkolumuzda 15 taşeron işçi, sendika üyesi. İşten atılan arkadaşlarımız için yaptığımız mücadele esnasında Bolu'daki taşeron işçilerde bize destek oldu. Bu sayede iletişim kurduğumuz Bolu'da çalışan 8 işçi arkadaşımız da sendikaya üye oldu. Sözleşme sürecinde diğer başka illerdeki arkadaşlarımızla da iletişim kurduk, tecrübelerimizi aktardık. Ancak bildiğimiz kadarıyla Düzce ve Bolu'dan başka bu işkolunda sendika üyesi işçi yok. Bizim sendika ile yaşadığımız sorunlara benzer sorunlar oralarda da yaşandı.
Bizler biliyoruz ki taşeron işçiler için tek çözüm tüm taşeron işçilerin birleşik bir mücadele hattı örebilmesi ile olacaktır. Bu da sendika çatısı altında olabilir ancak. Fakat sendikalar bu mücadeleyi yürütebilecek kapasite de görünmüyor maalesef. Her sözleşme döneminde yükselen mücadele dinamiği sözleşmenin bir şekilde imzalanması ile sona eriyor. Sendikalar bu noktadan sonra hiç bir müdahalede bulunamıyor. Sendikaların kendi aralarında içine düştükleri rekabet, bürokratik tutumlar ve kolaycılığı tercih etme gibi lüksleri var maalesef. Nihayetinde şahit olduğumuz başka sendikalarla ilgili olumsuz pratiklerde işçi arkadaşlarımızın çoğunda sendikaların tamamına karşı bir ön yargı oluşmasına neden oldu. Misal 1 Mayıs günü Türk İş konuşma yapacak diye DİSK'in alanı terk etmesi, yapacağımız basın açıklamasına Türk İş'e bağlı sendikaların çağrılmak istenmemesi ve Teknokrat fabrikasında Türk Metal'le Birleşik Metal arasında ki rekabet yüzünden birçok işçinin işten atılması gibi pratikler bizim sendikalara olan güvenimizi iyice sarstı.
Gerçek: Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceksiniz?
İşçi:İlçeleri de katarsak Düzce'de bu iş kolunda çalışan 100'ün üzerinde taşeron işçi var. Yine başka fabrikalarda, kamuya ait işletmelerde sadece Düzce'de binlerce işçi çok zor koşullarda çalışıyor. Şunu açıkça söyleyebiliriz ki Düzce'deki tüm taşeron işçilerin gözü bizim üzerimizdeydi. Bizler eğer sendika ile uyumlu bir çalışma yapabilseydik bu işçileri de sendikalara üye yapabilirdik. Ama sendikaya olan güvensizliğin artması nedeniyle bu işçileri sendikaya üye yapmak için harekete geçemiyoruz. Bizim iş kolumuz gibi örgütlenmesi çok zor iş kollarında bu sendikalarla ilerlemek çok zor görünüyor.
Yaşadığımız problemler nedeniyle son süreçte başka arayışlara girmek zorunda kaldık. Türk İş'e bağlı TÜMTİS ile görüştük. Ancak iki ay geçmesine rağmen hala TÜMTİS yöneticileri bizim işkolumuzun örgütlenme alanlarına girip girmediğine karar veremedi. Artık sendikaya sırtımızı dayamadan da nasıl mücadele edebileceğimizi öğrendik. Çok zor oluyor ama öğrendik. Lakin umarız sendikalar üzerindeki bu ölü toprağı bir an önce atılır. Aksi halde işimiz çok zor.