Belediye işçilerinin CHP’ye karşı sınıf mücadelesi Ankara’daydı: Çankaya Belediyesi işçileri fiili greve çıktı
Çankaya Belediyesi’ne bağlı Çanpaş işçilerinin Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci 7 aydır devam etmekteydi. Genel-İş Ankara 1 No.lu şubenin yürüttüğü TİS süreci daha önce Ataşehir, Beşiktaş, Kadıköy, Kartal ve Maltepe belediyelerinin temizlik işçileriyle yürütülen süreçlerde olduğu gibi hem şube yönetiminin hem de işçilerin iradesi çiğnenerek genel merkez tarafından atılan imzayla sonlandırıldı.
Bu imzayla tıpkı CHP’li belediyelerle yürütülen diğer sözleşmelerde olduğu gibi sadece işçinin ve şubenin iradesi yok sayılarak bir sözleşme imzalanmadı aynı zamanda işçilerin insanca ücret ve çalışma koşulları istekleri birer hak olarak değil aşırı ve karşılanması imkânsız talepler olarak gösterilmeye çalışıldı. Büyükşehir belediyesi biriken çöpleri toplayarak grev kırıcılık yapmaya çalıştı.
Hep aynı taktik, hep aynı yalanlar!
Hem sendika genel merkezi hem de Çankaya Belediyesi işçilerin alacağı maaşları olduğundan çok daha yüksek gösteren, zam oranlarını %40’larda hesap eden bir açıklama yaptılar. Oysa ne ücretler bu kadar yüksek ne de üzerinde anlaşılamayan maddeler esasen alınacak ücret üzerineydi. CHP’li Çankaya Belediyesi güvenlik personelinin haftalık çalışma saatlerini 40 saatten 45 saate çıkarmak, havuzlarda çalışan sayıları son derece az olan çalışanların hafta sonu tatilini gasp etmek, ikramiyelerin sayısını azaltmak ve taban aylığın hesaplanmasına günlük 5 lira eklemekten kaçınmak istiyordu. Burada amaç sadece bu hakları tırpanlamak değil, aynı zamanda önümüzdeki aylarda belediye ile farklı işkolları arasında yapılacak toplu sözleşmeler için de inisiyatifi işçinin elinden almaktı. Genel-İş sendikası Genel Merkezi de bu istekleri kabul ederek imzayı attı ve yasal grevin önüne geçti, hem işçinin haklarını hem de inisiyatifini belediyeye teslim etti. İşçilerin bu tavra karşı tepkisi önümüzdeki aylarda toplu sözleşme yapacak birimlerin de desteğini alarak, firesiz bir şekilde fiili meşru greve çıkmak oldu. Her ne kadar fiili grev sürdürülememiş ve hafta sonu çalışmama hakkını kullanma eylemi akamete uğramış olsa ve işçiler işbaşı yapmış olsa da bu mücadeleden çıkarılacak dersler var.
İşçiler hem sendika genel merkezine, hem de Çankaya Belediyesi’ne karşı mücadele etmeye başlayınca, başta sosyal medya olmak üzere pek çok yerde memlekette asgari ücretin genel ücret olduğu, işsizliğin alıp başını yürüdüğü bu durumda işçilerin kendilerine ne veriliyorsa kabul etmeleri gerektiği üzerine ahkâm kesenler türedi. Bu yapılanın hükümete yarayacağı, AKP’li belediyelerde çalışma koşullarının çok daha kötü olduğunun altı çizildi. Mühendis, avukat, üniversite mezunu bazı işkollarında ücretlerin düşüklüğüne dolayısıyla belediye işçilerinin de düşük ücret alması gerektiğine vurgu yapıldı.
Oysa mücadele edilmesi gereken grev ve örgütlenme hakkını kullanarak insanca yaşam, insanca ücret mücadelesi veren işçiler değil ülke genelinde düşük ücret politikası uygulayan AKP’lisinden CHP’lisine belediyeler ve batıcı laikinden İslamcısına bütün bir sermaye sınıfıdır. Şu ya da bu meslek grubunun düşük ücretinin sorumlusu işçi sınıfının herhangi bir parçası değil sermaye sınıfının tamamıdır. Düşman bellidir; asgari ücreti genel ücrete çevirenler, hepimizi işsizlikle terbiye edenlerdir.
AKP’li belediyeleri örgütlemek!
Genel-İş yönetiminin alışkanlık halini alan bu satış imzaları CHP’li belediyelere yarayabilir, Millet İttifakı’na can simidi olabilir ama işçi sınıfı adına çok büyük bir tehlikenin kapısını sonuna kadar açmaktadır. O tehlike de zaten sayıları çok az olan sendikalı ve örgütlü işçilerin sendikaya ve sendikal mücadeleye sırtını dönmesi, örgütlenmekten uzak durmasıdır. Yapılması gereken AKP’li belediyelerde çalışanların şartlarının bir sopa olarak kullanılması değil, Genel İş’in örgütlü olduğu belediyelerde yapılacak iyi sözleşmelerle tüm belediye işçilerinin kazanılmasıdır.
İttifakları değil, ekmek ve hürriyet mücadelesini desteklemek!
Genel-İş yönetiminin ve bu tavra destek verenlerin bir başka argümanı Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı karşısında güç duruma düşmesini önlemektir. Bu grev ve daha önceki pek çok grev de gösterdi ki işçi hakları söz konusu olduğunda bu iki ittifak arasında emekçi halk için bir fark yoktur. İşsizlikle tehdit, elindekine şükretmeye zorlama, soruşturma açma, tutanak tutma her iki ittifakında bize vereceği bundan ibarettir.
İşte bu sebeple biz diyoruz ki Çanpaş işçisi başta olmak üzere, tüm işçilerin, emekçilerin insanca yaşamak hakkıdır, verdikleri ekmek mücadelesi sonuna kadar meşrudur. Bu mücadele erken seçim hesaplarına, ittifak dayatmalarına feda edilemez. Ayrıca önümüzde sadece iki seçenek yok. Bir üçüncü seçenek ekmek ve hürriyet mücadelesini birleştirmektir. Yasaksız, barajsız, zincirsiz bir kurucu meclistir.