23 Nisan 2012, Pazartesi
1 Mayıs işçi bayramının doğuşu
İşçi ve emekçiler için 1 Mayıs gününün önemini anlamak için nasıl bir mücadele ile doğduğuna bakmak gerekiyor. Gazetemizin Nisan 2012 tarihli sayısında yayınlanan yazı bu tarihi bir alüminyum işçisinin gözünden aktarıyor.
1880’li yıllarda ABD’li sınıf kardeşlerimiz kendilerine dayatılan 14 saatlik ve bazen daha da uzun olan çalışma saatlerine karşı “sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme, sekiz saat canımız ne isterse” sloganı ile mücadeleye başladılar. İşçiler iki yıl öncesinden 1 Mayıs 1886’yı bir milat olarak verip, o tarihten itibaren sekiz saatten fazla çalışmayacaklarını duyurdular. 1 Mayıs 1886’da gerçekleştirilen kitlesel grevin ardından işçiler sekiz saat çalışma hakkını kazandılar. Ama bunu eylemde üzerlerine yağdırılan kurşunlara, bazı işçi önderlerinin idam edilmesine rağmen geri adım atmayarak kazandılar. İşçi önderlerinden Albert Persons, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi: “Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.” İşte o zamanlardan beri 1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanıyor.1 Mayıs’ın tarihi bu topraklarda da neredeyse dünyada olduğu kadar eski. İlk kez Osmanlı döneminde Üsküp ve Selanik’te 1909’da kutlanmış. İşçiler emekçiler bayramlarını Türkü, Yunanı, Bulgarı, Yahudisi bir arada kutluyorlardı. Cumhuriyetin ilanından sonra ise Kemalist burjuvazi tarafından 1924 1 Mayıs’ı yasaklandı. Sınıf mücadelesinin en canlı olduğu 1970’li yıllara kadar yasal olarak kutlanamadı. 1976 yılında DİSK’in öncülüğünde tekrar kitlesel bir şekilde kutlanmaya başlayan 1 Mayıs, 1977 yılında kitlenin üzerine açılan ateş sonucu 34 kişinin yaşamını yitirdiği gün oldu. Sonraki yıllarda işçi sınıfına ve emekçilere yasaklanan Taksim için 2007 yılından itibaren verilen mücadele sonucu Taksim, yeniden 1 Mayıs meydanı haline geldi.
Biz emekçiler tarihte de bu gün de görüyoruz ki; ne zaman baş kaldırsak, hak istesek yok edilmeye çalışıldık. Bizler biliyoruz ki; düşmanlaştırmaya çalıştığın halklar, mücadele alanlarında el ele olacaklar. Bizler biliyoruz ki, şahlanışımız yüreğini titretiyor burjuvazinin. Bu uğurda kaç önder yitirdik, yerine kaç önder doğurduk. Eriyeceksin burjuvazi, sıkılan yumruklarımızda son nefesini vereceksin.
Bir alüminyum işçisi
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2012 tarihli 30. sayısında yayınlanmıştır.