Konferans: Sosyalizm yeniden ayağa kalkacak!
Devrimci İşçi Partisi’nin Berlin Duvarı’nın çöküşünün ve Tienanmen’in 25. Yılı dolayısıyla “Sosyalizm yeniden ayağa kalkacak!”başlığıyla düzenlediği konferans, Cezayir Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Konferans, açılış konuşmasının ardından, Roboski Katliamı’nda yitirdiklerimiz başta olmak üzere, devrim sosyalizm mücadelesinde kaybettiklerimiz anısına saygı duruşuyla başladı.
Konferansta konuşmacıların yanı sıra Rusya’dan Rusya Komünistleri Partisi (RPK) Merkez Komitesi adına Yosif Abramson ve Marksist Örgütler Birliği’nin (AMO) başkan yardımcısı Mihail Konaşof, Ukrayna’dan Odesa Üniversitesi öğretim üyesi ve Akıntıya Karşı örgütü yöneticisi Yuri Şahin, Macaristan’dan Eotvos Lorand Üniversitesi’nde profesör Marksist tarihçi Tamas Krausz ve Karl Marx Topluluğu isimli örgütün yöneticisi Matyas Benyik, Romanya’dan ise Bükreş Politeknik Üniversitesi’nden ve CriticArac sitesi yazarı Ana Bazac gönderdikleri yazılı ve video görüntülü mesajlarla konferansa katkı sundular.
İlk konuşmayı yapan Devrimci İşçi Partisi sözcülerinden Levent Dölek, “Tienanmen’in Bastırılmasından Kapitalizmin Restorasyonuna” başlıklı sunumuna Çin devriminin sürekli devrimin görkemli bir zaferi olduğunu ifade ederek başladı. Yoldaşımız, 1917 Ekim Devrimi ile başlayan proleter devrimler çağının en önemli veçhelerinden biri olan Çin Devrimi’nin, bürokrasinin ve onun ideolojisi olan milliyetçiliğin etkisiyle adım adım kapitalizmin restorasyonuna yöneldiğini vurguladı. 1989 yılında hem Çin’i hem de dünyayı sarsan Tienanmen olaylarının işçi sınıfının kazanımlarını yok etmesine karşı bir direniş olduğunu vurgulayan Dölek, bunun kanıtı olarak harekete katılan öğrencilerin ve işçilerin taleplerini gösterdi. Özgürlüğün yanında, eğitime daha fazla kaynak, fabrikalarda ve bürokrasi üzerinde işçi denetimini isteyen öğrencilerin ve işçilerin hiçbir şekilde kapitalizm yanlısı olmadığını söyleyen Dölek, tam aksine bu hareketin ezilmesiyle birlikte Çin’de kapitalist restorasyonun yolunun açıldığını ifade etti.
Kapitalist Piyasaya Karşı Sosyalist Planlama” isimli bir sunum hazırlayan, Devrimci Marksizm Dergisi Yayın Kurulu üyesi Özgür Öztürk, konuşmasına “Berlin Duvarı’nın yıkılışından bu yana geçen 25 yıl, herhalde sosyalizmin en fazla itibar kaybettiği dönemdir. Karanlık bir dönem demekte sakınca görmüyorum. Böyle söylemek çöken rejime ağıt yakmak anlamına gelmiyor.” sözleriyle giriş yaptı. Berlin Duvarı’nın yıkılışının çöküş sürecinin kıvılcımını çaktığını belirten Öztürk, burjuvazinin bu olayı bir özgürleşme gibi sunduğunu söyledi. Aksine, duvarın yıkılmasının özgürlük getirmediğini, piyasa köleliğini güçlendirdiğini vurguladı. Bu karanlık dönemin olumlu bir sonucu da olduğuna değinen Öztürk, 20. yüzyılda iki temel ekonomik konum olan “piyasa ve sosyalist planlama”dan başka, “Keynesçi model” ve “piyasa sosyalizmi” gibi ara konumların kapitalizmin kriziyle birlikte adım adım ortadan kalktığını belirtti. Özgür Öztürk: “21. yüzyıl başı itibariyle sadece iki ana görüş var: piyasa ve sosyalist planlama, kapitalizm ve sosyalizm. Bu hayırlı bir gelişme bence” diyerek konuşmasına devam etti.
Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle itibar kaybeden sosyalist planlamanın bir ütopya olmadığını, piyasadan daha üstün olduğunu ve temelini bizzat kapitalist gelişmenin kendisinin yarattığını belirten Öztürk, bunu Marx-Engels’ten beri biliyoruz dedi.
Sovyetler Birliği deneyiminin en önemli kazanımının emek gücünün meta olmaktan çıkartılması olduğunu vurgulayarak devam eden Öztürk, SSCB’de planlama konusunda yaşanan sorunlara da değindi.
“Proletarya devrimleri bir süreç işidir. Zamana yayılması doğaldır. Geri çekilmeler ve yenilgiler olacaktır. İşte son 25 yıl böyle bir geri çekilme dönemiydi diyen Öztürk; “kapitalist piyasa sistemi iflas etti. İşsizlik, güvencesiz çalışma koşulları, gelir dağılımındaki uçurum ve çevre sorunlarına kapitalizmin hiçbir çözümü yok. Sistem krizdedir. Dünyada mücadele yükseliyor. Ve bizim zamanımız geliyor. Ya sosyalizm ya barbarlık! Başka seçenek yok!” diyerek konuşmasını noktaladı.
20. Yüzyıl Sosyalizminin katili kim?
Konferansta son konuşmayı ise, “20. Yüzyıl Sosyalizminin Katili Kimdir?” başlıklı sunumuyla, Devrimci İşçi Partisi sözcülerinden Sungur Savran yaptı.
Konuşmasına bugünkü konferansın önemini vurgulayarak başlayan Savran, gerek Trotskist hareket içinde, gerekse genel olarak sosyalist hareket içinde 20. yüzyıl sosyalist inşa deneyimlerinin çöküşünün hiç tartışılmadığını söyledi.
Burjuvazinin ve sözcülerinin Berlin Duvarı’nın yıkılışı sebebiyle her fırsatta Marksizme ve sosyalizme saldırmaya cüret ettiklerini, ama aynı zamanda da yükselen işçi sınıfı mücadelesinden korktuklarını belirterek devam etti.
Ekim Devrimi’nin ürünü olan Sovyetler Birliği’nde, çıkarları işçi sınıfından farklılaşmasıyla büyüyen bir sosyal katman olan bürokrasinin, işçileri yönetim ve denetim süreçlerinden yalıttığını söyleyen Savran, bürokrasi bir sınıf değildir, farklılaşmış bir sosyal katmandır, dedi.
Tek ülkede sosyalizm programının Stalinist Bürokrasiye ait olduğunu belirten Savran, bu programın işçi sınıfına, Marksizme, sosyalist dünya devrimine yabancı olduğunu ve sosyalist inşa deneyiminin çöküşüne sebep olduğunu söyledi.
Savran, Trotskiy’in kaleme aldığı Geçiş Programı’ndan (1938) alıntı yaparak; “ Politik gelişme için iki alternatif söz konusudur: Ya bürokrasi gittikçe daha çok dünya burjuvazisinin işçi devletindeki organı haline gelerek yeni mülkiyet biçimlerini devirecek ve ülkeyi kapitalizme geri sürükleyecek, ya da işçi sınıfı bürokrasiyi ezerek yolu sosyalizme açacaktır.” dedi.
Gerek SSCB ve Doğu Avrupa’daki gerekse Asya’daki işçi devletlerinde yaşanan ayaklanmalardan örnekler veren Savran, bu ayaklanmalarda kapitalizme yatkın unsurlar da vardır, fakat ağırlık işçi sınıfı ve onların işçi demokrasisi talebindedir diyerek konuşmasını sürdürdü.
SSCB, Doğu Bloku ve Çin’de yaşanan politik devrim girişimlerinin yenilmesiyle bürokrasinin kapitalist restorasyonu gerçekleştirdiğini vurgulayan Savran, 4. Enternasyonalin bu ayaklanmalara öncülük edemediğini belirterek, özeleştiri veriyoruz, dedi.
Yeni bir dünya devrimi dalgasının işaretlerinin Mısır’dan Amerika’ya, Avrupa’dan Türkiye’ye biriktiğini söyleyen Savran; Gezi İsyanı ve Kobane Serhıldanı’na vurgu yaparak, Türkiye’de aynı yıl içinde iki isyanın yaşandığını ve kolay kolay görülemeyecek denli önemli deneyimler olduğunu belirtti.
Sungur Savran konuşmasını; “Devrimi göreceğiz. Zaferini hazırlayalım” diyerek bitirdi!
Konferans soru-cevap ve katkılarla devam etti
Konferansta ayrıca günümüzde devam eden işçi direnişlerinden örneklerle mücadelenin yükseldiği belirtildi ve sınıf dayanışmasının önemi vurgulandı.
Sendikalı oldukları için işten atılan Dora Otel İşçilerine, konferansa katıldıkları için teşekkür edildi. Yine direnişte olan Nestle işçileri ise toplantıya katılamadakları için üzüntü duyduklarını belirten bununla birlikte başarı dileklerini belirten bir mesaj gönderdiler.
Konuşmacıların son sözlerinin ardından, hep birlikte söylenen Enternasyonal Marşı ile konferansa son verildi.