Suriye'ye müdahaleye hayır! Kayıkçı kavgasına kanma! Erdoğan'ın ve AKP'nin Suriye'de haklı bir savaşı yok!
Kilis'te Suriye sınırında DAİŞ militanlarının açtığı ateş sonucu bir astsubayın öldürülmesinin, iki askerin de yaralanmasının ardından, TSK obüslerle DAİŞ mevzilerini vurdu. Özel kuvvetlerin de sınırın ötesine geçerek Ayyaşe köyünde operasyon yaptığı iddia ediliyor. TSK angajman kuralları çerçevesinde cevap verdik diyor. Hükümete yakın Yeni Şafak gazetesi, askerlerin Suriye'de kalıcı olmayacağına dair haber veriyor. İlk verilere göre bir süredir konuşulan tampon bölge harekâtının en azından bu saldırı vesilesiyle yapılmayacağı anlaşılıyor.
Suruç katliamının ardından Erdoğan, hükümet ve AKP cephesinden bu katliamı açıktan savunmasalar bile normalleştirmek ve Kürt düşmanlığına vesile etmek için her şey yapılırken bir anda DAİŞ'le çatışmaların başlaması kimseyi şaşırtmamalı. Bu ilk kez olmuyor. DAİŞ, AKP hükümetinden aldığı desteği en iyi kendisi biliyor. Ancak bu destek, açık kanallardan gerçekleşemediği gibi AKP hükümetini zaman zaman hem iç hem de dış politikada zor durumlara sokuyor. DAİŞ'e karşı yapılan operasyonlar, sınırda gerçekleştirilen tutuklamalar bu basınçlarla zaman zaman artıyor. Bu tür durumlarda öteden beri DAİŞ, Türkiye'yi ve AKP hükümetini tehdit etmekten geri durmuyor. Zaman zaman da açıktan saldırıyor.
11 Mayıs 2013 Reyhanlı katliamı böyle bir saldırıydı. AKP hükümeti daha sonra palavra olduğu tüm yönleriyle ortaya çıkan biçimde saldırıyı, Esad rejimi ve onu desteleyen sol örgütlere yıkmaya çalışmıştı. Sonradan, Jandarma istihbarat raporlarıyla saldırının, bugün DAİŞ'i oluşturan tekfirci teröristler tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştı. Bu saldırı ile AKP hükümetine mesaj verilmişti. “Desteği keserseniz içeride bombalar patlatır ve hükümetinizi zor durumda bırakırız” denmişti. Daha sonra, 11 Haziran 2014'te Türkiye Musul konsolosluğu DAİŞ çeteleri tarafından basılmış ve 49 Türk rehin alınmıştı. Bir süre sonra rehineler serbest bırakıldı. Rehinelerin neyin karşılığında serbest bırakıldığı hiçbir zaman açıklanmadı. Bülent Arınç, 2013 yılının Ekim ayında DAİŞ'i Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü ilan ettiklerini iddia ediyor. Ne var ki bu karar kayıp. Sezgin Tanrıkulu'nun böyle bir kararın Resmi Gazete'de bulunmadığına dair açıklamasına cevap gelmedi. Zaten böyle bir kararname olsa da bir şey değişmez. Zira 2014 Ağustos'unda Davutoğlu hâlâ DAİŞ'i öfkeli gençlerden oluşan “terörize” (terörist değil terörden etkilenen manasında) bir yapı olarak tanımlıyordu.
Reyhanlı ve konsolosluk çalışanlarının rehin alınması olayları, DAİŞ'in genel olarak Türkiye'ye mesaj vermek üzere yaptığı eylemlerdi. Son saldırı da ABD ile İncirlik'in, DAİŞ'e yönelik hava saldırılarında kullanılmasına dair bir mutabakat yapıldığına ilişkin haberlerin ardından geldi. Kobani kuşatması, HDP mitingine bombalı saldırı ve son olarak Suruç katliamı ise AKP'nin siyasi çizgisine paralel olarak gerçekleştirilen eylemler. DAİŞ, hizmetinin karşılığını istiyor. Türkiye'nin iç ve dış basınçlarla kendisine yönelik tavrını değiştirmesini engellemeye çalışıyor. DAİŞ'in bunu iletme yöntemi örneklerde gördüğümüz gibi biraz farklı. Ama dönüp önceki eylemlerden sonra AKP'nin tutumuna baktığımızda etkili olmadığını söylemek de mümkün değil.
Erdoğan ve AKP'nin bu saldırıların ardından TSK'yı DAİŞ'le hemen derinlemesine bir savaşa sürüklemesi beklenmemelidir. Çatışma, büyük olasılıkla angajman kuralları çerçevesinde kalacaktır. Ancak Erdoğan, AKP hükümeti ve MİT, daha önce yaptığını yine yaparsa, o durumda Türkiye devletinin Kürt hareketi ve Rojava üzerindeki baskısının artmasını bekleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin Cerablus'a karşı olası bir kara harekâtı DAİŞ'e karşı değil, DAİŞ'le anlaşmalı biçimde PYD'ye ve Rojava'ya karşı olacaktır. Erdoğan ve AKP hükümeti de İncirlik'te ABD'ye kullandırdığı olanakların karşılığında Kürtlere karşı kendine daha fazla manevra alanı bırakılmasını isteyecektir. Sonuç olarak ABD emperyalizmine üs desteğinin ve Suriye topraklarına müdahalenin, DAİŞ'le mücadele görüntüsü altında meşrulaştırılmasına izin verilmemelidir. Olası bir savaş, Erdoğan'ın savaşıdır ve Suriye'de Erdoğan'ın ve hükümetinin haklı bir savaşı yoktur.