Suriyeli göçmenler sorunu ve AKP ile ikiyüzlülükte buluşmak
Suriyeli göçmenlere karşı ırkçılığın hızla yükseldiği bu günlerde AKP iktidarının “ensar” maskesi de aynı hızla düştü. Suriyelileri AB ile Kayseri pazarlığında kullanmak isteyen iktidar, Avrupa’dan istediği parayı kopartamayınca üstüne üstlük de Suriyeli göçmenler dolayısıyla oy kaybettiğini görünce ne insanlık kaldı ne yardımseverlik ne de misafirperverlik. Aslında başından itibaren de yoktu. Suriyelilere “defolun” diyenlerin çok önemli bir bölümü ise AKP iktidarına muhalefet ettiklerini, onu eleştirdiklerini söylüyor. Ancak karşı olduklarını söyledikleri AKP ile aynılaşıyorlar. Denizlerde can veren göçmenler için üzülüyorlar ve bizim öfkemiz ülkesinden kaçıp havuzda, deniz kenarında keyif çatanlara diyorlar. Ancak onların istediği gibi devlet Suriyelileri defetmeye yöneldiğinde olan şey, tam da denizlerin göçmen cesetleriyle dolması… “Ensar” edebiyatı yapıp göçmenleri pazarlık nesnesi olarak görmek ne kadar iki yüzlülükse, çocuklar denizlerde boğulmasın ama Suriyelileri de kulağından tutup evine gönderin demek de aynı ölçüde bir ikiyüzlülük!
Şu anda AKP iktidarı Suriyelileri evine göndermek için hiç olmadığı kadar aktif bir politika izliyor. İçişleri Bakanlığı'na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, suça karışan ile kaydı olmayan Suriyelilerin sınır dışı edildiğini, farklı şehirlerde kayıtlı olup o şehirlerde yaşamayan Suriyelilerin ise kayıtlı oldukları şehirlere gönderildiğini duyurdu. Bunun hemen ardından İstanbul Valiliği, İstanbul'da kayıtlı olmadığı halde İstanbul'da bulunan Suriyelilere, kayıtlı oldukları şehirlere gitmeleri için 20 Ağustos'a kadar süre verdiğini açıkladı.
Suriyelilerin sınır dışı edilmesi ile Türkiye'de kayıtlı oldukları ilde ikametleri meselenin iki farklı düzeyi. Suriye bir savaş bölgesi olmaya devam ettiği için, sınır dışı edilerek ülkelerine gönderilmeleri hukuken mümkün değil. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu yüzden kendisine bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü o açıklamayı yaptıktan sonra, kimseyi sınır dışı etmiyoruz diye dolaşıyor, son dönemde sınır dışı edilenlerin Suriyeliler dışında başka milletlerden yabancılar olduğunu söylüyor. Ama ne tesadüf ki aynı günlerde İzmir'deki Harmandalı Geri Gönderme Merkezi'nde görevlilerin bir kadını zorla sınır dışı etmeye çalıştıkları, bu sırada şiddet uyguladıkları iddia ediliyor ve kadın hastaneden darp raporu alıyor.
Sınır dışı edilmeleri mümkün olmadığı için Suriyelilerin ülkelerine gönderilmelerinin tek yolu rızalarının alınması. Mültecilerle dayanışma alanında çalışan derneklerin, örgütlerin iddiası da Suriyelilerden baskıyla rıza almaya çalışıldığı yönünde. İzmir'de yaşananlar bunun pekâlâ doğru olabileceğini gösteriyor. Suça karışanların sınır dışı edilmesi ülkedeki Suriyelilerin sayısının azaltılması açısından pek bir şey ifade etmiyor. Çünkü bir Suriyeli'nin suça karışma oranının, bir Türk vatandaşının suça karışma oranının yarısından az olduğunu Soylu'nun kendisi daha yeni söyledi. Ondan önce de Türkiye'de suça karışma oranının yüzde 2,5, Suriyelilerde suça karışma oranının ise binde 8 olduğunu söylemişti.
Suriyeli ve diğer göçmenlerin kayıtlı oldukları illerde ikamet etmemeleri ve kayıtlı oldukları illere gönderilmelerine gelince, neden kayıtlı oldukları yerde değil de başka bir şehirde yaşadıkları, daha doğrusu yaşamak zorunda kaldıkları belli. Biz nasıl "doğduğun yer değil, doyduğun yer" diyerek doğup büyüdüğümüz topraklardan başka şehirlere gidiyorsak, Suriyeliler de kayıt oldukları yerlerden kalkıp karınlarını doyurma umuduyla büyük şehirlere geliyor. O büyük şehirlerde de bir iş bulabilirlerse her türlü zorluğa, aşağılanmaya katlanıyor, yaşam mücadelesi veriyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün rakamlarına göre Türkiye'de kayıtlı Suriyeli sayısı yaklaşık 3,6 milyon. Çalışma bakanlığının 31 Mart 2019 verilerine göre çalışma izni verilen Suriyeli sayısı ise yalnızca 31 bin. Suriyelileri kayıtlı oldukları illere zorla göndermek, sonunda sınır dışı edilmeye “razı” olmaları için baskıyı arttırmanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.
Süleyman Soylu'nun son yaptığı açıklamalar da sorunun kendisi ile ilgilenmediklerini, Suriyeliler için bir çözüm arayışında olmadıklarını gösteriyor. Avrupalıların kaçak göçmenler konusunda Türkiye'yi yalnız bıraktıklarını, Türkiye sıkı bir politika izlemese Avrupa ülkelerinin altı ay bile dayanamayacağını söyledikten sonra ekliyor: "İsterlerse deneyelim." Emperyalistlerle kirli pazarlıklarda bir esnetip bir sıktığı o politikalarının bedelini sadece 2019'un yedi ayında en az 800 kişi Akdeniz'in sularında yaşamları ile ödedi. Geçtiğimiz yıl 2 binden fazla insan, savaşın ilk yıllarında ise her yıl 20 bine yakın insan! Suriyelileri gönderin diyenler; ne istediğinizin farkında mısınız?
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2019 tarihli 119. sayısında yayınlanmıştır.