Suriye: Erdoğan'ın savaşına hayır!
Türkiye, aralarında füze ve topçu bataryaları, tank birlikleri ve komando tugaylarının da bulunduğu 54 askeri birliği Suriye sınırına yığdı. Sınırdaki askerlerin hangi durumlarda ateş açacağını belirleyen angajman kuralları genişletildi. Sınır birliklerinin üst düzey komutanları harekât olasılıkları üzerine görüşülmek üzere Genelkurmay'a çağrıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgede bir devlet oluşumuna izin vermeyiz.” dedi. Başbakan Davutoğlu ise “Türkiye'yi maceraya sokmayız.” dedi ama PYD'nin güvenliği tehlikeye düşürecek bir harekete girişmesi halinde müdahale edeceklerini söyledi. Tüm bunlar sınırda gerginliğin ve Türkiye'nin Suriye'de sıcak savaşa girmesi olasılıklarının artması demek.
Savaş olacak mı?
Bu sorunun cevabı pek çok değişkene bağlı. Türkiye'nin “güvenli bölge” oluşturma adı altında askerlerini Suriye'ye sokmasının önünde yer alan önemli engeller var. NATO ve ABD'nin buna sıcak bakmamasının yanı sıra, olası bir müdahale Rusya'yı bile devreye sokabilir. Sonuçta Suriye, hâlâ Birleşmiş Milletler (BM) üyesi olan ve kâğıt üstünde de olsa sınırları içinde egemen konumda bir devlet. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de olası bir müdahaleye çok sıcak bakmadığı basına sızdı ya da sızdırıldı. Tüm bu faktörler olasılığı azaltsa bile savaş ihtimalinin giderek arttığı bir gerçek.
Savaşı kim istiyor?
Bu savaşı en çok Erdoğan istiyor. Hükümet kurulamazsa ve tekrar seçime gidilirse ya da AKP-MHP koalisyonu ile bir hükümet kurulur ama MHP'nin de talebiyle bu bir seçim hükümeti olursa, bu seçimlere savaş yöneten bir komutan edasıyla gitmek istiyor. Kamuoyu araştırmalarında "yarın seçim olsa" pek de tablonun değişmeyeceği ortada iken tabloyu toz duman edecek gelişmeleri hazırlıyor.
Peki, bu savaş kime karşı olacak?
Savaş çıkarsa TSK birlikleri Suriye sınırından o ülkeye gireceği için bu savaşın Esad rejimine karşı olacağı düşünülebilir. Ancak TSK'nın girmesi düşünülen Cerablus bölgesinde Esad'ın askeri gücü yok. Burada DAİŞ'in yanı sıra ÖSO gibi örgütler de bulunuyor. Türkiye'den yetkili ağızlardan gelen tüm açıklamalar burada DAİŞ hâkimiyetinin değil YPG ilerlemesinin, tehdit sayılacağı ve müdahale gerekçesi olacağı yönünde. Erdoğan'ın devlet oluşumu diye kastettiği de kendine "İslam Devleti" diyen DAİŞ değil bu mezhepçi tekfirci örgüte karşı savaşan YPG ve PYD'nin Kobani, Cezire, Afrin kantonlarını birleştirmesi.
Bu savaş haklı mı?
Hayır! Çünkü Erdoğan'ın savaşı, bir vatan savunması değil! Erdoğan'ın savaşı vatanını ve halkını tekfirci mezhepçi örgütlere karşı savunanları hedef alıyor. Erdoğan'ın savaşı emperyalistlere karşı değil. Öyle olsa haklı bir yanı olurdu. Ama şu anda Türkiye'nin tüm askeri hamleleri ABD ve NATO'ya karşı değil, tam tersine onları ikna etmeye ve yanına almaya yönelik. Nitekim ABD, bu süreçte Türkiye'nin kaygılarını anladığını ve PYD'ye de bunu ilettiğini söylüyor. ABD'nin YPG'nin Cerablus'a doğru olası bir ilerleyişini Kobani (Kobanê) ve Tel Abyad'da (Gêre Spî) olduğu gibi desteklemeyeceği anlaşılıyor.
Suriye'ye sefere, seferde zafere hayır!
Erdoğan, sandıkta yenildiği yetmezmiş gibi bir de savaşta yenilmeye hazırlanıyor. Ancak Erdoğan'ın bu kanlı hesapları sadece kendi siyasi çöküşünü getirmez. Bu savaş, Türkiye ve bölge halklarına da yeni felaketler getirir. Erdoğan'ın zaferi de bu felaketleri engellemez, tam tersine daha da feci hale getirir. Erdoğan'ın zaferi Türkiye ve bölge halklarının hepsi için yenilgi demektir. Sadece emekçi çocuğu askerlerin bu kanlı savaşta helak edilmesi anlamında değil, Suriye'yi kan gölüne çeviren iç savaşın daha da derinleşmesi ve içinden çıkılmaz hale gelmesi anlamında bu bir felaket olacaktır. Cerablus'ta savaş, Kobani'de, Diyarbakır'da, Van'da savaş demektir. Türkiye içinde yuvalanan mezhepçi tekfirci örgütlerin, savaşı Türkiye'nin içine taşıması demektir. Erdoğan, Türkiye'yi kendi çıkarları için apaçık haksız bir savaşa ve felaketlere sürüklüyor. Buna karşı durmalı, bu girişimi engellemeliyiz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2015 tarihli 69. sayısında yayınlanmıştır.