Soma katliamının 6. yılı: Unutma, hesap sormak için örgütlen!
Türkiye işçi sınıfı tarihinde yaşanan en büyük işçi katliamlarından olan ve 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği Soma katliamının üzerinden altı yıl geçti. Adına “kaza” diyerek örtbas ettikleri, “bu işin fıtratında var” diyerek emekçilere bunun bir kader olduğunu söyledikleri aslında düpedüz bir cinayettir. Gizlemeye çalıştıkları, işçilerin sağlığı ve hayatları karşısında birer maliyet kalemi olarak gördükleri ve almadıkları tedbirler, önlemlerdir.
Göz göre göre işlenen bir cinayet
Soma’daki söz konusu madende daha önce çalışmış ve katliamdan kısa bir süre önce işten ayrılmış bir işçinin anlattıkları çok çarpıcıdır. Madende asansörler yoktur. İşçiler vardiya değişimlerinde maden ocağına kömürlerin taşındığı bantların üzerinde girip çıkarlar. İşçiler akmakta olan bandın üzerinde bir boşluk bulup kendilerini banda atarlar. Böylece ne bant durur ne de kömürlerin taşınmasına ara verilir. Madenlere asansör koymak, ölçüm cihazlarını çalışır hale getirmek, ekipmanları yenilemek, yeterli sayıda yaşam odası bulundurmak ve diğer güvenlik önlemlerini almak, madencilerin canından daha kıymetli maliyet kalemleri olarak görüldüğü için bu katliam yaşanmıştır.
Katillerden hesabı emekçiler soracak
Aradan geçen süre içerisinde sorumlulardan hesap sorulması bir yana faillerin açıkça ödüllendirildiklerine şahit olduk. Yıllardır özelleştirme uygulamalarıyla bu cinayetlerin yolunu açan AKP’nin katliam sonrası yaptığı ilk iş şirket patronlarını korumak için önlemler almak oldu. Katliamın boyutlarını gizlemek için Soma’da tam bir sıkıyönetim uygulandı. Failleri ortada olan bir katliamın davası uzatıldıkça uzatıldı, Soma Holding’in gerçek patronu Alp Gürkan hakkında beraat kararı verildi, kâğıt üstündeki patronu Can Gürkan ise istinaf mahkemesinin kararı ile 4,5 yıl hapis yatıp tahliye edildi. Düzenlenen son infaz yasasıyla ise Soma katliamı davasından tutuklu olanlar da ceza indiriminden yararlanabilecek, normalde kalacakları süreden daha az hapishanede kalıp dışarı erken çıkabilecekler. Zaten göstermelik olarak verilen maden ocağı işletme cezası da kaldırıldı. İstibdad rejimi katil patronların cezasız kalmasını sağlayarak yeni katliamlara kapı aralıyor.
Madenler işçi denetiminde kamulaştırılsın!
Soma katliamı ve sonrasında yaşananlar maden işçilerine dayatılan zulüm konusunda en ufak bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Bugün Soma’da tüm madenler Koronavirüs salgınına karşı hiçbir önlem alınmadan son sürat çalışmaya devam ediyor. Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nın açıklamasına göre Polyak Maden İşletmesi’nde patron, Temmuz ayında başlayacak üretime hazırlık için 700 işçiyi, maden sahasına getirilen sağlıksız konteynerlere tıkıştırarak işçileri adeta esir kampına aldı.
Madenlerde sadece gündelik önlemlerin değil, meslek hastalıklarına karşı alınması gereken önlemlerin de ne kadar hayati bir konu olduğunu Koronavirüs salgını dolayısıyla bir kez daha görüyoruz. Virüse karşı özel tedbirlerin alındığı büyükşehirlerin yanında Zonguldak’ın da yer alması ve Koronavirüs’ten ölüm oranlarının İstanbul’u geçmesi bir tesadüf değil. Mesleki hastalıklara bağlı akciğer ve solunum yolu hastalıkları, yer altından sağ çıkabilen bir maden işçisini yer üstünde virüslere karşı savunmasız bırakıyor.
Ölüm madencinin kaderi değildir. İşçileri göz göre göre ölüme götüren, taşeronluk ve rödovans adı altında sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda uygulanan özelleştirme politikalarıdır. Madenleri, işçilerin hayatı ve sağlığı için hiçbir önlem almadan, denetimsiz bir şekilde çalıştıran ve katil patronları koruyan bu sistemdir. Ölümleri önlemek ise bütün madenlerin işçi denetiminde kamulaştırılmasından geçiyor. Bunun yolu da örgütlü bir mücadeleden!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2020 tarihli 128. sayısında yayınlanmıştır.