KESK’e operasyon: Türk ve Kürt emekçilerinin arasındaki mücadele köprüsü yıkılmak isteniyor
Türkiye burjuvazisi gerek Kürt coğrafyası gerekse Suriye üzerindeki çıkarlarını saldırgan bir politikayla hayata geçirmeye yönelmiş durumdadır. Bu çerçevede bir kez daha KCK davası kapsamında devlet, gözaltı ve tutuklamalara hız vererek “rehine toplama” çabasına girişmiştir. Bu saldırıların KESK’e yönelen kısmı çok daha manidardır. Zira KESK Türk ve Kürt emekçilerini aynı çatı altında birleştiren en kitlesel emekçi örgütüdür. Bu özelliği ile KESK hükümetin ve burjuvazinin saldırgan politikalarına karşı Türk ve Kürt emekçilerinin mücadelesini birleştirecek en önemli köprülerden biri konumundadır. KESK’in oluşturduğu bu köprü olası bir Suriye savaşında da Türkiye burjuvazisinin saldırgan ve yayılmacı politikaların karşısında önemli bir mevzi rolü oynayacaktır.
25 Haziran sabahı Türkiye farklı illerde yapılan operasyonlarda başta KESK Genel Başkanı Lami Özgen olmak üzere, 71 KESK üyesi ve yöneticisi gözaltına alındı. Operasyon KCK davası kapsamında gerçekleştirilirken suçlamalarda KESK’in içindeki açık ve meşru platformlardan biri olan DEMEP (Demokratik Emek Platformu) KCK’nın uzantısı olarak gösterilmek istendi.
Gözaltıların ardından Türkiye çapında KESK’liler kitlesel protestolar düzenlerken KESK Genel Merkezi 27 Haziran Çarşamba günü saat 9:00’da Ankara Adliyesi önünde eylem çağrısı yaptı. İlk gün KESK adına basın açıklaması yapan KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul gözaltıların nedeni olarak 21 Aralık grevi,4+4+4 yasasına karşı gösterilen direniş ve en son toplu sözleşme sürecinde yapılan 23 Mayıs grevinde KESK’in göstermiş olduğu mücadeleciliğin bastırılmak istenmesini gösterdi.
KESK’in mücadelesini bastırmak için sadece polisiye tedbirlerin değil aynı zamanda sistematik biçimde devlet güdümlü sendikacılığın devreye sokulmuş olduğu açıktır. Bununla birlikte son gözaltılar bu saldırıların başka bir boyutuna işaret etmektedir. Türkiye hükümeti son dönemde CHP’nin inisiyatif almasıyla başlayan bir süreçte Kürt hareketinin tasfiyesine yönelik ABD destekli bir planı devreye sokmuştur. Bunun hemen ardından Suriye ile savaş tehlikesini gündeme sokacak bir gerginlik politikası izlenmeye başlamıştır.
Türkiye burjuvazisi gerek Kürt coğrafyası gerekse Suriye üzerindeki çıkarlarını saldırgan bir politikayla hayata geçirmeye yönelmiş durumdadır. BU çerçevede bir kez daha KCK davası kapsamında devlet, gözaltı ve tutuklamalara hız vererek “rehine toplama” çabasına girişmiştir. Bu saldırıların KESK’e yönelen kısmı çok daha manidardır. Zira KESK Türk ve Kürt emekçilerini aynı çatı altında birleştiren en kitlesel emekçi örgütüdür. Bu özelliği ile KESK hükümetin ve burjuvazinin saldırgan politikalarına karşı Türk ve Kürt emekçilerinin mücadelesini birleştirecek en önemli köprülerden biri konumundadır.
KESK’in oluşturduğu bu köprü olası bir Suriye savaşında da Türkiye burjuvazisinin saldırgan ve yayılmacı politikaların karşısında önemli bir mevzi rolü oynayacaktır. Tam da bu sebeplerle tüm işçi ve emekçiler KESK’e yönelik bu operasyonlara karşı tepkisini göstermeli ve Türkiye sınıf mücadelesinin en önemli mevzilerinden olan KESK’e ve KESK’lilere sahip çıkmalıdır.