İstibdad cephesi eriyor… Çözüm düzen muhalefetinde değil sınıf siyasetinde!

İstibdad cephesi eriyor… Çözüm düzen muhalefetinde değil sınıf siyasetinde!

Son açıklanan bazı anketlere göre Erdoğan ve Cumhur İttifakı ciddi bir erime yaşıyor. Metropoll şirketinin Erdoğan’a verilen desteği ölçen “görev onayı” anketinde Erdoğan’ın yönetim tarzını onaylayanların oranı yüzde 38’e kadar düşmüş durumda. Erdoğan daha önce bu orana 7 Haziran 2015 seçiminde düşmüş, o seçimde de AKP tek başına hükümet kurmak için gerekli meclis çoğunluğunu kaybetmişti. Erdoğan’ın görev onayının özellikle Ağustos ayı içinde tepetaklak olduğu görülüyor. Erdoğan’ın desteğindeki azalma, AKP’nin ve fiili koalisyon ortağı MHP’nin oylarında da görülüyor. AKP’nin oyları yüzde 25,4’e, MHP’nin oyları ise yüzde 8,9’a kadar gerilemiş gözükürken kararsızlar, cevap vermeyenler ve protesto oyu kullanacağını söyleyenler yüzde 21’i geçerek bir nevi ikinci parti konumuna yükselmiş durumda.  

AKP-MHP neden seçim barajını düşürmek istiyor? Temsilde adalet için olmasa gerek…

Bu tablo içerisinde Erdoğan ve Bahçeli seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesi üzerinde anlaşması MHP’nin barajı geçmekte sıkıntı yaşamasına yoruldu. Oysa barajın düşürülmesiyle birlikte AKP ve MHP, Millet İttifakı dışında yeni ittifaklar kurulmasını ya da Millet İttifakı’ndan kopuşlar olmasını teşvik etmek istiyor. Aynı şekilde HDP saflarında bir süredir Ayhan Bilgen ve Altan Tan gibi isimlerle adı alınan muhafazakâr eğilimin yeni parti kurmasını hızlandırmayı düşünmüş olabilirler. HDP’nin kapatılma davasının sonuca doğru ilerlemekte olduğunu da unutmamak gerekir. Sonuçta yüzde 7 barajı Erdoğan ve Bahçeli arasındaki anlaşmanın sadece açıklanan kısmı. Özellikle AKP’ye daha az oyla daha fazla milletvekili sağlayacak olan dar bölge ya da daraltılmış bölge uygulaması da masada duruyor. Her halükârda seçimleri kazanmak için halk desteğinden ümidi kesen istibdad cephesi çareyi kuralları kendi çıkarına uydurmakta buluyor.

Burjuva muhalefetini birleştirmek emekçi halkı bölmek demek

Her zaman söylediğimiz gibi siyasette esas olan seçim sonuçları, meclis sandalye dağılımları vb. gibi gözükse de gerçekte belirleyici olan güç ilişkileri ve çatışmalarıdır. Devletin içindeki farklı güç odaklarının hesaplaşması, sermaye gruplarının birbiriyle rekabeti, emperyalist odakların müdahaleleri siyaseti esas belirleyenlerdir. Bizim cephemizden baktığımızda ise işçi sınıfı ve emekçi halkın mücadelesi esastır. Bu gerçeği göz ardı ederseniz AKP-MHP’nin muhalefeti bölme çabasına karşı bir anda kendinizi Millet İttifakı’nın bütünlüğünü savunurken ve HDP dahil diğer herkesi bu ittifaka katılmaya çağırırken bulabilirsiniz. Oysa bu büyük bir hata olacaktır. Çünkü bu, muhalefeti birleştireceğim derken, farklı partilere oy veren ama ekmek ve hürriyet mücadelesinde birleşme eğilimi gösteren emekçi halkı tekrar bölmek demek.

Emekçi halktan duydukları korku düzenin düşman kardeşlerini birleştiriyor

AKP ve MHP ciddi şekilde bir düşüş yaşamasının arka planında özellikle ekonomik durum, artan işsizlik, yoksulluk, pandemi ve hayat pahalılığı var. Bunlarla birlikte orman yangınları ve seller olurken Erdoğan’ın halkın kafasına çay atan görüntüleri büyük tepki çekmiş durumda. Ayyuka çıkan yolsuzluklar da cabası. Ama AKP-MHP’ye karşı pek çoklarının bel bağladığı Millet İttifakı ne yapıyor? Onlar AKP-MHP’den çok emekçi halka düşmanlar. İşçi sınıfının ve emekçi halkın istibdad rejimine karşı mücadeleye kalkışmasından Erdoğan ve Bahçeli gibi Kılıçdaroğlu ve Akşener de korkuyor. Çünkü ekmek ve hürriyet mücadelesi yükselirse temsil ettikleri sermayenin ve emperyalizmin çıkarları tehlikeye düşecek. Bu yüzden halkın tepkisi sınıf mücadelesine dönüşmesin, sermayenin ve emperyalizmin çıkarları tehlikeye düşmesin diye tüm öfkeyi göçmen düşmanlığına (CHP ve İyi Parti) ve aşı karşıtlığına (Gelecek Partisi, Saadet vb.) kanalize ediyorlar. Göçmen düşmanlığıyla şoven bir milliyetçiliği körüklüyorlar, aşı karşıtlığına ise yoğun bir din istismarı eşlik ediyor. Ortak nokta emekçi halkın sınıf mücadelesinden uzaklaştırılması. İşçi kendisini sömüren patrona değil göçmene öfkeleniyor! Sermayeye karşı birleşeceği yerde bölünmelere bir bölünme daha ekliyor. Tüm patronlar çoktan aşılarını oldu bile, hastalandıklarında özel hastanelerin özel odalarında tedavi görüyorlar, varsın işçiler emekçiler aşı yaptırmasın, bir başka işten atma gerekçesi daha, varsın aşı yaptırmasınlar özel hastaneler parayla PCR testi yapıp kârlarına kâr katsın, en önemlisi de halk aşı ve ilaç tekellerinin yerine aşının kendisiyle uğraşsın istiyorlar.   

Erdoğan ve Bahçeli için böyle muhalefet dostlar başına…

Bu politikalar AKP ve MHP’nin de işine geliyor. Çünkü esas derdi mutfağındaki yangın olan, işsiz olan ya da işsizlik tehdidi altında çalışan, çocuğu sağlıklı koşullarda nitelikli eğitim göremeyen, boğazına kadar borca batırılmış yoksul ve emekçi halk bu meselelerde hiçbirinin bir farkı olmadığını görüyor. Anketlerde ikinci parti olan kararsızların büyük çoğunluğu bu sebeple seçim yaklaştıkça eski partilerine geri dönüyor. Erdoğan daha önce de oy kaybetti. 7 Haziran 2015’te seçimlerinde meclis çoğunluğunu kaybetti, 2019 yerel seçimlerinde (İstanbul’da iki defa!) özellikle büyükşehirlerde hezimete uğradı. Ama emekçi halk kazanabildi mi? Ekmek ve hürriyete ulaşabildi mi? Hayır! Tam tersine CHP’si, İyi Partisi, Saadeti’yle düzen muhalefeti en kritik anlarda istibdad rejimine koltuk değneği oldu. Şimdi de parlamenter sisteme dönüşten bahsediyor ama bunu nasıl ve ne zaman yapacaklarını söylemiyorlar. Sürekli “devr-i sabık yaratmayacağız” diyerek halka kendisinden çalınan milyarların üzerine bir bardak soğuk su içmesini salık veriyorlar. En önemlisi de ekonomide Ali Babacan’ı kendilerine kılavuz edinerek, işçi ve emekçi halk düşmanlığında, sermayenin çıkarlarını kollamada AKP ile yarışıyorlar!

Tek alternatif sınıf siyaseti!

Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek boşunadır. Ekmek ve hürriyet için sermayenin tüm partilerinden kopmalı ve kime oy vermiş olursa olsun, milletin emekçi çoğunluğunu birleştirecek olan sınıf mücadelesini, sınıf siyasetini yükseltmeliyiz!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2021 tarihli 144. sayısında yayınlanmıştır.