İşçi sınıfı her halde mücadele ediyor
15 Temmuz başarısız darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. 20 Temmuz geldiğinde OHAL altında tam bir yıl geçmiş olacak. Erdoğan 15 Temmuz'un ardından istibdad rejimini fiilen hayata geçirmenin yöntemi olarak OHAL'i kullandı. Şimdi de onu en azından tüm yetkileri eline alacağı tarih olarak gördüğü 2019'a kadar kalıcı hale getirmek istiyor.
15 Temmuz'un ardından 17 Temmuz günü İstanbul'da Avcılar Belediyesi'nde çalışan ve sendikalaştıkları için işten atılan taşeron işçileriyle birlikteydik. Devletin ve polisin, darbe girişimini ve ardından gelen OHAL’i bahane ederek direniş çadırlarına müdahale etmesine izin vermemişlerdi. O günden bugüne istibdad cephesi her türlü hak ve özgürlüğü ayaklar altına aldı. KHK'larla iş güvencesine saldırdı. Milli irade dedi ama milyonlarca insanın iradesini yok sayarak milletvekillerini tutukladı. FETÖ'yle mücadele adı altında birçok demokratik kitle örgütünü, yayın kuruluşunu kapattı. Gazetecileri hapse attı. Bu sırada işçilerin de en temel anayasal hakkı olan grev hakkını da gasp etti. Eskiden yurtdışındaki bakanlar yerine imza atarak grevleri yasaklıyordu. Şimdi KHK'larla Akbank grevinde olduğu gibi grev yasağı gerekçelerinin kapsamını genişletiyor. Sadece son aylarda Birleşik Metal sendikasının Asil Çelik ve EMİS grevlerinden başlayarak Akbank ve Şişecam diye devam eden bir dizi içinde neredeyse tüm grevleri erteleme adı altında yasakladı.
Tabii grev yasakları OHAL ile başlamadı. AKP hükümetleri geçmiş yıllarda da çok sayıda grevi yasaklamış, Bakanlar Kurulu patronların yardımına koşmuştu. Farklı ve yeni olan, giderek artan bir şekilde işçilerin bu grev yasaklarına karşı mücadele etmesi. 2015 yılının başında Birleşik Metal ile MESS arasındaki sözleşme sürecinin sonunda başlayan grevin derhal yasaklanmasının ardından sadece İstanbul'daki iki fabrikada fiili mücadeleler olmuş, diğer fabrikalarda grev yasakla birlikte sona ermişti. Çok geçmeden Türk Metal'e karşı yükselen tepkinin ürünü olarak Bursa'daki otomotiv fabrikalarından patlak veren fiili işgalli grev dalgası birçok kentte on binlerce işçiye yayıldı. Bugün işçiler OHAL’miş, grev yasağıymış demeden metal işçilerinin tüm işçi sınıfı mücadelesine kazıdığı çok önemli bir deneyimin izinden yürüyor.
Henüz 2015'in tekrarı denilebilecek düzeyde mücadeleler yaşanmadı. Ama EMİS'e karşı greve çıkan ve grevleri yasaklanan metal işçileri fabrikalarını işgal etmeseler de fiili olarak üretimi durdular ya da ciddi şekilde aksattılar. Taleplerini bir ölçüde elde ettikleri bir sözleşmeye imza attılar. Mayıs ayında çeşitli kentlerde Kristal-İş'e bağlı Şişecam işçileri greve çıkmaya hazırlanırken yine bir grev yasağı ile karşı karşıya kaldılar. Vardiya değiştirmeme, işyerlerini terk etmeme eylemleri ile cam işçisi, adeta “cam kırılır, grev kırılmaz” dedi. Ve sonunda eylemlere devam etmeleri halinde işçileri işten atmakla tehdit eden Şişecam yönetimi geri adım atmak ve işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kaldı.
İşçiler sadece grev yasaklarına karşı mücadele etmiyor. İzenerji'de olduğu gibi daha iyi bir toplu iş sözleşmesi için mücadele ediyor. İstanbul Tuzla Diam Vitrin ve İzmir Kemalpaşa'daki AKG Termoteknik'te olduğu gibi sendikalaştıkları için işten atıldıklarında sendika haklarına sahip çıkmak için mücadele ediyor. İzmir Form Mukavva'da ve İstanbul Tuzla'daki Mutlu Akü'de olduğu gibi toplu sözleşme görüşmelerinde üretimden gelen güçlerini kullanarak greve çıkıyor. İzmir Orkide Yağ fabrikasında olduğu gibi işten atılmaya karşı direnişe geçiyor. Kıdem tazminatı hakkını savunmak için meydanlara çıkıyor. En son büyük mücadele örneği olan Petkim'de toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanması üzerine sektörde grev yasağı olduğu için süresiz eylem kararı alıp Şişecam işçilerine benzer bir şekilde üretimi durduruyor, sevkiyatların çıkışını engelliyor. Kısacası işçi sınıfı bazen daha cüretkâr bazen daha mütevazı adımlar atıyor ama mücadele yolunda durmadan yürüyor.
Petkim'de sözleşme işçilerin istemedikleri koşulları içeren bir şekilde, arkasına polisi ve hükümeti alana Petkim yönetiminin baskısıyla imzalanınca, işçiler tepki olarak bayramın ilk günü yönetimin bölüm ziyaretlerinde bayramlaşmaya çıkmadılar. Bu topraklarda bunun ne kadar ağır bir tavır olduğunu anlatmaya gerek var mı? Bayramlarda dargınlar barışır, küslükler bir kenara bırakılır diye bilinir değil mi? Petkim işçilerinin tepkisi sınıf kininin göstergesi. İşçi sınıfı her grev yasağında, kiralık işçilikten bireysel emeklilik soygununa haklarını ve yaşam koşullarını geriye götüren her değişiklikte, haklarını genişletmek için attığı her adımda karşısında polisi gördüğünde, işten atıldığında kimin dost kimin düşman olduğunu görüyor. İşçi düşmanı sermayeye ve onun çıkarlarını savunanlara karşı ağır ağır ama öfkeyle bileniyor.
Henüz güçlerini birleştirmiş değil. Kendi elindeki büyük gücü bir bütün olarak patronlara ve istibdad cephesine yöneltmiyor. Kendi elindeki gücün istibdad rejiminin sopasını tarihin çöplüğüne atacak güçte olduğunu henüz fark etmiyor. Ama o gücü adım adım biriktiriyor.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2017 tarihli 94. sayısında yayınlanmıştır.