Burjuvazinin petrol kardeşliği
Öcalan’la başlayan görüşmeler ve Newroz’da silahlı mücadeleye son verme çağrısı ile PKK’nin ateşkes ilanına uzanan süreç, burjuvazinin çatışma halindeki güçlerini bir araya getirdi. Sürecin yürütücüsü konumundaki AKP’nin durumu ortada. İslamcı burjuvazi içinde yer alan ama Erdoğan ve AKP yönetimi ile çelişki içindeki Fethullah Gülen’in de bu sürece “gerekirse el de öpülür etek de” diyecek kadar destek verdiği görülüyor. Gülen Cemaati’nin daha önce Oslo görüşmelerinden sorumlu tuttuğu MİT müsteşarının yargılanması için bastırdığı ve bu temelde Erdoğan’la karşı karşıya geldiği düşünülürse bu destek önemli bir dönüşe işaret ediyor. İslamcı burjuvaziyi kendisine rakip gören, AKP ile de sürekli bir çatışma içinde olan TÜSİAD’ın da süreci desteklediğini görüyoruz. TÜSİAD’ın eski başkanı Ümit Boyner’in süreçte rol alacak bir akil insanlar heyeti için adı geçiyor. TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz ise, süreci desteklediklerini açıklamanın ötesine geçerek uzlaşma olduğu takdirde başkanlık sistemine de yeşil ışık yaktıklarını söyledi.
Batıcı-laik burjuvazinin önde gelen siyasi temsilcisi CHP’nin durumu ise karışık bir görünüm arz ediyor. CHP esas olarak PKK’nin silahsızlandırılmasına yönelik AKP’nin başlattığı sürece “kredi açmış” bulunuyor. Ancak gerek tabandan ve parti içindeki daha milliyetçi kanattan gerekse de MHP’den gelen basınç, CHP’nin yalpalamasına neden oluyor.
Öcalan’la görüşmelerin yapıldığı sırada, CHP’li milletvekillerinin tutuklu olmasının yanı sıra eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un darbe teşebbüsünden ve terör örgütünden suçlanması, ister istemez CHP’yi daha muhalif bir konuma yerleştiriyor. Diğer yandan da CHP’nin İslamcı burjuvazi içinden Gülen cemaatiyle öteden beri var olan ilişkilerini güçlendirerek AKP’ye karşı pozisyonunu güçlendirmeye çalıştığını görüyoruz. Son olarak doğrudan Fethullahçı bir kurum olan Türk Amerikan Birliği’nin davetlisi olarak ABD’ye giden CHP heyeti orada hem cemaatle hem de ABD’lilerle temaslarda bulundu. CHP heyetleri dönem dönem ABD’ye gider ve emperyalizmin sadık hizmetkârları olarak kendilerini hatırlatmayı ihmal etmezler. Ancak bu sefer Gülen cemaatinin gördüğü aracılık işlevi, hem cemaat için hem de CHP için AKP’ye karşı bir ittifak perspektifinin alternatif olarak bir kenarda tutulduğunu gösteriyor.
Burjuvazinin düşman kardeşlerinin Öcalan’la görüşmelerin başlamasıyla birbirine yaklaşması ilginç karşılanabilir. Ne var ki bu yakınlaşmanın ne Öcalan’la ne de barışla doğrudan bir ilgisi yok. Türk burjuvazisi bu süreçte barış, kardeşlik, eşitlik değil petrol görüyor. Gözlerini hep birlikte Kerkük’e ve oradan gelecek kârlara dikiyor. Günde 30 milyon dolarlık yılda 12 milyar dolarlık gelir vadeden gaz ve petrol hepsinin ağzını sulandırıyor. Ancak bu süreç hem içeride hem de bölgede hiç de pürüzsüz işlemeyecektir. Daha önce defalarca olduğu gibi olası bir yeni yol kazasında burjuvazinin düşman kardeşleri birbirlerinin gözlerini oymak için birbirlerini kolluyor ve ellerinde koz biriktiriyorlar.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2012 tarihli 42. sayısında yayınlanmıştır.