Bildiri: Devrimci İşçi Partisi Rojava’da demokratik özerkliği selamlıyor!

Aşağıdaki bildiri, Devrimci İşçi Partisi’nin Şubat başında toplanan Merkez Komitesi toplantısında kabul edilmiş ve Kürt hareketi ve sosyalist hareketin çeşitli odaklarına yaygın biçimde iletilmiştir. Bildirinin, metinde Rojava için bir karşılaştırma noktası olarak geçen Bosna-Hersek’te ayaklanmanın başlamasından önce kaleme alınmış olduğunu hatırlatmak gereklidir.

Ocak ayının son günleri Rojava’da üç kantonun, Cizîre, Kobanê ve Efrîn’in üst üste demokratik özerk yönetimini ilan etmesine tanık oldu. Devrimci İşçi Partisi, Türkiye ve Ortadoğu işçi sınıfının ve ezilen halklarının bu adımlardan çok şey kazanacağı inancıyla, Rojava’daki gelişmeleri selamlar, bu yolda adım atan Rojava halkına ve onun örgütlerine tebriklerini ve başarı dileklerini iletir, yeni kurulan bu siyasi birimlerin siyasi yönelişleri konusunda kendi takdir hakkını saklı tutmakla birlikte bunların varlığını elindeki olanaklarla destekleme iradesini beyan eder.

Rojava’da kurulan kanton yönetimleri en azından üç bakımdan büyük bir anlam taşımaktadır. Birincisi, bundan sadece yaklaşık on yıl önce Ortadoğu coğrafyasında adını bile söylemesine izin olmayan bir ulusun, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı yolunda atılmış çok önemli bir adım ile karşı karşıyayız. Bu kantonlar sadece Rojava Kürtlerini değil, bütün Kürdistanlıları ilgilendiren bir siyasi varlığın doğmasını müjdelemektedir.

İkincisi, Rojava’da gün yüzünü görmekte olan siyasi yapılanmanın doğum koşulları bunlara, federal Irak çerçevesinde kurulmuş olan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden köklü olarak farklı bir siyasi anlam kazandırıyor. Mesud Barzani’nin önderliğindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ortaya çıkışı bu önderliğin ABD’nin Irak’a karşı verdiği emperyalist karakterdeki savaşın savunulmasına yaslanmıştır. O zamandan beri de Barzani yönetimi bu yönelişinin sonucu olarak sadece Güney Kürdistan’ın çıkarlarını savunmuş, Kürt ulusunun bütününün ve Ortadoğu halklarının emperyalizm karşısındaki ortak çıkarlarının savunulması bir yana, bunların her ikisinin de ayrı ayrı karşısında yer almıştır. Oysa Rojava emperyalizmin güdümüne girmeden belirlenen bir yönelişin önderliğinde gerçekleşmiştir. Barzani’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi aynı zamanda aşiret düzeninin hâkim sınıflarının ve yeni doğmakta olan bir burjuvazinin ekonomik hâkimiyetini perçinlemiştir. Oysa Rojava’nın sömürülen ve yoksul halk kitlelerini savunacak ve kalkındıracak bir yola girme potansiyeli mevcuttur. Kısacası, Rojava Kürt dünyasında ve Ortadoğu’da Barzani çizgisine alternatif olabilecek bir tarihi gelişmenin ürünüdür.

Nihayet, konjonktürel olarak Rojava’da demokratik özerk yönetimlerin kurulması, emperyalist dünya düzeninin ve Ortadoğu’da başta Erdoğan hükümeti olmak üzere gerici devletlerin Kürtleri Cenevre II Konferansı’nın eşit haklı bir katılımcısı olarak kabul etmemesine karşı atılmış çok doğru bir adımdır.

Genel siyasi anlamının ötesinde, Rojava’yı Ortadoğu’da ve Kürt halkının bağrında kadınların kurtuluşu yolunda kat ettiği yol bakımından selamlıyoruz. Bütün halkların varlığını tanımak ve onlara mümkün olduğunca eşit haklar tanımak konusundaki duyarlılığını selamlıyoruz. Yeni bir demokratik soluğu Ortadoğu’ya taşıyacak demokratik güvencelerini selamlıyoruz.

Buna rağmen, aynı zamanda Kürt halkının dostu bir parti olarak bazı kaygılarımızı da bugünden dile getiriyoruz.

Birincisi, Rojava’nın emperyalizmden ve bölge gericiliğinden bağımsızlığının güvencesi olan “üçüncü çizgi” anlayışından zaman zaman uzaklaşan bir politik çizgi bugünkü olumlu yönelişe halel getirir, Rojava’nın Barzani’nin hâkimiyetinde gerici bir çizgi izleyen Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile aynı doğrultuya girmesine yol açabilir.

İkincisi, bugün kurulmakta olan kanton yapıları, sosyal sınıflar karşısında yeterince berrak bir konum benimsemez, işçi ve emekçi sınıflara kapitalist sömürü karşısında güvenceler sağlamaz ve buna uygun sosyo-ekonomik biçimleri yerleştirme yolunda önlemler almaz ise, günümüzde oynadığı ilerici rol kısa süre içinde kaçınılmaz olarak tersine dönecektir. Henüz muhalefette olan ulusal kurtuluş hareketlerinde sınıfsal meselelerde belirsizlik sorunludur, ama ölümcül değildir, bu tür hatalar onarılabilir. Yönetime geçmiş ulusal kurtuluş hareketlerinde sınıfsal duyarsızlık, bir yanda aşiret düzeninin hâkim güçleri ve yeni yükselmekte olan burjuvazi ile öteki yanda işçi sınıfı ve yoksul köylülük arasında eşit mesafede durma iddiası bile ölümcüldür. Tarih bir kez iktidara geçtikten sonra burjuvaziyle bütünleştiği için sonunda ülkeden kovduğu sömürgeci ve/veya emperyalist güçlere teslim olmuş devrimci ulusal kurtuluş hareketleriyle doludur. Aslında 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanmış olan anti-kolonyalist mücadele dalgasının başarısı, gerisinde maalesef bir ulusal ve sosyal kurtuluş hareketleri mezarlığı bırakmıştır. Devrimciler kendileri bile bazen para babaları haline gelmiştir. Bunlar, gerekli doğrultu benimsenmediği takdirde ortaya çıkacak kaçınılmaz nesnel sonuçlardır. Hiçbir ahlaki üstünlük iddiası bu gerçeklikleri ortadan kaldırmaz.

Nihayet, Rojava’da demokratik özerkliğin ilan edilmesi ileri bir adım olmakla birlikte bunun aldığı biçim bize göre ters tepecek, verimsiz bir yöntemin benimsenmesi anlamını taşır. Aşırı derecede küçük kantonların her birinin yönetim yapılarıyla teçhiz edilmesi, bir yandan küçük ölçeğin ekonomi bakımından yaratacağı çok büyük sorunlarla boğuşmayı gerektirecek, bir yandan da her düzeyde ayrı yönetim organları dolayısıyla aşırı hantal ve pahalı bir yönetim yapısı yaratacaktır. Nihayet buna bağlı olarak bir bürokrasinin doğması ve iktidarı ele geçirmesi tehlikesi de artacaktır. Bütün bunlar yoksul bir toplumda kat kat büyüyecek sorunlardır. Kanton sistemi sadece tarihi nedenlerle kendine özgü koşullara sahip zengin İsviçre’de geçerli değildir. Bosna Hersek de 1995 Dayton Antlaşması uyarınca 10 kantondan oluşmaktadır. Yaklaşık 20 yıllık deneyimin sonucu, yüzde 60 genç işsizliği, aşırı hantal, bürokratik, pahalı bir devlet aygıtı, ulusal çapta hiçbir sorunun çözülememesidir. Merkeziyetçilik ile demokrasiyi karşı karşıya getiren, yerelliği demokrasinin koşulu zanneden liberal önyargıların Rojava’nın başına bela olmasının engellenmesi gerekiyor.

Bütün bu kaygılarımıza rağmen, Rojavalı Kürt, Süryani, Ermeni, Türkmen, Arap ve diğer uluslardan işçi ve emekçi kardeşlerimizi yeni yönetimleri için kutlar, onlara başarılar, sömürüsüz, herkesin gelişmesinin birbirinin mutluluğunun koşulu olacağı bir toplum dileriz.

 

Devrimci İşçi Partisi

Merkez Komitesi

4 Şubat 2014