Başyazı: Türkiye işçi sınıfı bu zilleti kabul etmez!
İşçi ve emekçi mutfakta yangın var diye feryat ediyordu. Nitekim TÜİK malumun ilamını yaptı ve Eylül ayı itibari ile yıllık enflasyonun yüzde 24,52’ye ulaştığını açıkladı. Üretici fiyatlarında durum çok daha vahim: Yüzde 46,15! Yani enflasyon canavarı saldırmaya devam edecek.
Hayat pahalılığından dem vuranlara “bunlar hep algı” diyordu iktidar! Esas halka karşı kendi deyimleriyle “algı operasyonu” yapansa bizzat onlardı.
Sayıştay’ın saray masrafları ile ilgili raporu da enflasyon rakamları ile aynı gün basına düştü. Vatandaş kuruşun hesabını yapar hâle gelmişken rapora göre 2017 yılında 658 milyon masraf eden Beştepe sarayı günde 1,8 milyon lira, ayda 34 bin asgari ücretlinin maaşını yutuyor. İtibardan tasarruf edilmez demişti Erdoğan Beştepe’yi savunurken. Ama şimdi devlete tasarruf ettirmek için Amerikan McKinsey ile anlaştılar. Milletin itibarını ayaklar altına aldılar.
Sayıştay ve meclisin denetiminden kaçırılan hesapları Amerikan şirketine açacaklar. Çünkü ülkeyi borç kölesi yaptılar ve borcu uluslararası tefecilerden alacakları borçla kapatmak için emperyalist sermayeye güvence vermek zorundalar. İşte McKinsey’le yapılan zillet anlaşmasının nedeni budur!
Bu yüzden 3. Havalimanı işçilerini tahtakuruları içinde yatırıp, paralarını ödemeyen patronlar dururken, hakkını arayan işçilerin bileğine kelepçe taktılar. İşten atılan Cargill işçilerini gözaltına aldıranlar şirket patronunu başka 30 Amerikan şirketinin patronu ile birlikte sarayda ağırladılar.
“Faiz lobisi” de geçerken Merkez Bankası’ndan 625 puan faiz artışını kopardı. Erdoğan sözde eleştirdi: “Şu anda sabır safhamdır” dedi. Uluslararası ve yerli para babalarına sonsuz sabır… İşçi ve emekçiye ise ya kırk satır ya kırk katır!
Yabancısıyla yerlisiyle para babaları istibdad rejiminden memnundur. Tek kişiyle anlaşıp milyonları sömürmek olanağına sahipler.
İşçi sınıfının sabır taşı ise çatlamak üzeredir. İşten çıkarmalara ve hayat pahalılığına emperyalist zillet eklenmiştir. Türkiye işçi sınıfı bu zilleti kabul etmez. Emperyalizme teslim olup, işçinin ekmeğine musallat olanları, devleti sermayenin hizmetine koşup ekmek mücadelesi verenlerin koluna kelepçe takanları affetmez!
Sınıfın biriken öfkesi örgütlenmeli ve sınıf bilinciyle kuşanmalıdır. Türkiye’nin önünde artık tek seçim vardır: Ya emperyalizmin, sermayenin ve istibdadın boyunduruğunda zillet! Ya işçi sınıfının iktidarı ve hürriyet!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2018 tarihli 109. sayısında yayınlanmıştır.