Başyazı: Ivır zıvır yok! Grev, boykot var!
Erdoğan ve AKP, Türkiye'yi değil OHAL'i olağanlaştırmaya çalışıyor. 15 Temmuz'dan sonra kendi zayıflıklarını gören ve kâh geri adımlarla kâh mutabakat politikası güderek durumu toparlamaya çalışan Erdoğan'ın elindeki en önemli silah OHAL. 15 Temmuz'dan beri başkanlık sisteminin lafını bile ağzına almıyor. Ama OHAL sayesinde yürütmenin yanı sıra yasama ve yargıyı da kendi uhdesinde birleştirme olanağına kavuştu. OHAL'de KHK'lar sayesinde meclisi saf dışı bırakıp başkanlığını yaptığı Bakanlar Kurulu marifetiyle yasama yapabiliyor. 667 sayılı ilk KHK'nın üçüncü maddesiyle yargıda geniş bir tasfiyenin önünü açtı ve cemaatçi suçlamasını Demokles'in kılıcı gibi kullanarak fiilen yargıyı avucunun içine aldı.
Darbeyle ilgili olsun ya da olmasın on binlerce öğretmeni, kamu çalışanını tasfiye ediyor. Kamu çalışanlarının tek gerçek sendikası olan KESK'in üzerinde terör estiriyor. DİSK'e saldırmak için fırsat kolluyor. Kamuda kendi önerdiğinden bile azına razı olan Memur-Sen'den, işçi sendikaları içinde kıdem tazminatının kaldırılması için kulis yapan Hak-İş'ten başka sendika kalmamasına uğraşıyor. Tabii ki hepsi OHAL sayesinde...
Basını da susturuyor. Gazeteciler hapiste, muhalif gazeteler, televizyonlar, radyolar birbiri ardına kapatılıyor. Hepsi kanunsuz hepsi gayri meşru uygulamalar. Ama OHAL ortamında Erdoğan ve AKP ben yaptım oldu diyebilmenin rahatlığını yaşıyor.
Bakmayın CHP ile aralarındaki kayıkçı kavgasına, CHP'nin belirli KHK'lar için anayasa mahkemesine gitmesine... Yenikapı'nın ruhu, dolar ve borsa mutabakatı devam ediyor. Erdoğan, "bakın ne güzel, grevdi, boykottur, ıvır zıvır yok" diyerek OHAL'i sermayeye pazarlıyor. Zorunlu bireysel emeklilikle işçiyi soyup sermaye düzeninin bekası için kaynak yaratıyor, yaklaşan krizde batan, sıkıntıya düşen şirketleri kurtarmak için ulusal varlık fonu kuruyor, kıdem tazminatını kaldırmayı hedefleyerek sermayeye dikensiz gül bahçesi vaad ediyor. Yine de Erdoğan'a tam destek demezseniz, Yapı Kredi'ye kestikleri gibi 150 milyon dolar idari para cezasıyla yola getiriyor. Daha önce Doğan medyasını yola getirip kendi kapılarına kul yaptıkları gibi... Özel sektör boğazına kadar borçlu. Doların ve borsanın istikrarını sağlamak, yaklaşan krize karşı kıdem tazminatından kurtulmak için her şeyi yapmaya hazırlar. Dün darbeyi desteklerler, bugün Erdoğan'ın istibdad rejimini, yarın emekçi çocuklarının kanlarının akacağı fetih savaşlarını. Onların tek önemsedikleri kendi çıkarları ve kârları...
İşte tüm bu yönleriyle OHAL siyasi ve sınıfsal bir sorun olarak karşımızda duruyor. Hâkim sınıfın çıkarlarından bağımsız bir hukuk ve yargı yok. Dolayısıyla da mahkeme salonlarında çözülecek, dava dilekçeleriyle halledilecek bir sorun değil karşımızdaki. OHAL'in kaldırılması için tüm işçi ve emekçiler güçlerini seferber etmeli. Bugün AKP'ye muhalif kesimler baskı altına alınıyor; yarın kıdem tazminatının kaldırılmasıyla kime oy verdiğine hangi mahalleden olduğuna bakmaksızın tüm işçilere sıra gelecek. Gayri meşru OHAL'e karşı direnişe ne kadar erken, ne kadar geniş bir cepheyle başlarsak o kadar iyi. Nasıl mı direneceğiz? Gayet açık! Hepimizin ortaklaştığı sorunlardan başlayacağız: bireysel emeklilik soygunu, kıdem tazminatı, 657. Birlikte mücadeleyi en önemli güncel siyasi sorun olan OHAL’e karşı yükselteceğiz. Safları sıklaştıralım, işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler hep birlikte güçlerimizi birleştirelim, sendikalarımıza ve haklarımıza sahip çıkalım. İşçi emekçi birlik olursa ne OHAL ne KHK'lar bize engel olabilir: ıvır zıvır yok, grev, boykot var!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2016 tarihli 84. sayısında yayınlanmıştır.