Başyazı: İsyan Cephesi
Gezi’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dendiyse de Türkiye siyasetine yeniden en eski, köhneleşmiş seçim taktiklerinin damga vurmaya başladığını gözlemliyoruz. Oysa halk isyanı, politikayla ilişkisi seçimden seçime sandıkta oy vermeye indirgenmiş kitlelerin gücünü göstermişti. Yıllardır elim kırılsın diye diye kötünün iyisine mahkûm olan insanlardan halkın isyanına katılmış kimse “elim kırılaydı da o barikatı kurmasaydım, ayağım kırılsaydı da o eyleme katılmasaydım” demiyor. O halde madem hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, o zaman sandıklar kurulduğunda da eskisi gibi davranmanın, kötünün iyisi ya da beterin bin beterini seçmek zorunda olmadığımızı kanıtlamak gerekiyor.
Görevimiz belediye, muhtarlık almak değildir! Sermayenin her türlüsünden, düzen partilerinden bağımsız bir odak oluşturmaktır. Ayrım yapmadan isyanın tüm güçlerine sesleniyoruz. Halk isyanı, talepleri, siyasi yönü tam bir netliğe kavuşmamış olsa da, köhnemiş burjuva politikasına bir alternatif olmuştur. Halk kendi başına yapabileceğinin azamisini yapmıştır. Sola, sosyalistlere düşen bu mücadeleyi eksik olan yanıyla tamamlamak ona sınıfsal bir karakter vermektir. Başka türlü solun, sosyalistliğin anlamı kalmaz.
Bolca ilkeli ittifaklardan bahsediliyor ama ilkelerden bahseden pek yok. Biz bahsedelim: Sermayeden ve onların partilerinden bağımsızlık! Kent toprakların peşkeş çekilmesine karşı kamulaştırma! Belediyelerden başlayarak taşeron çalıştırmanın yasaklanması! Ulusların, dillerin, inançların tam eşitliği!
Seçimlere, hedefleri netleştiren, mücadele eden halkı birleştiren, işçi sınıfına seslenen, yüzde 50 hesabı yapan değil yüzde 99’un çıkarlarını savunan ilkeli bir isyan cephesi ile girmek gerekiyor. Bu isyanın barikatlarını kuranlar varken neden Gezi’ye gönderdiği tuvaletlerle prim yapmaya çalışan Sarıgül’e yedeklenelim? Farklı siyasetler, inançlar, milliyetler kavgada birleşmişken neden iktidarda oluşan çatlakların içinde kaybolalım. Halkın isyanının içinde yer alan örgütlü güçlere sorumluluk düşüyor. Sokağa çıkmış kaderini eline alabileceğini göstermiş olan halka, doğru bir siyasi yön göstermenin zamanı çoktan geldi ve geçiyor.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2013 tarihli 50. sayısında yayınlanmıştır.