Başyazı: Emeğin gücü Türkiye’nin karanlıktaki ışığıdır
Burjuva muhalefetinde bir karamsarlık havası hâkim. CHP kurultayından yeni bir şey çıkmadı. Akşener yerinde sayıyor. Abdullah Gül sütre gerisine çekiliyor. Saadet tereddüt içinde… Burjuva ve Amerikancı muhalefetin sadece gerici değil aynı zamanda da zayıf, korkak ve umutsuz olduğunun göstergeleri bunlar. Bu muhalefetin olası ekonomik, askeri ve siyasi krizlerden fırsat bulup da emperyalizmin ve patronların desteğiyle iktidara ittirilmesinden başka şansı yok.
Diğer yandan OHAL cenderesinde sıkışan, enflasyonun ve vergilerin altında ezilen, ailesinin sağlığını koruyamayan, çocuğunun eğitimini sağlayamayan, cephelerde can veren, geleceğini göremeyen emekçi halk gidişattan memnun değil. Mehter marşları, ekonomisi bir ileri iki geri giden, borçlanmadan ay sonunu getiremeyen emekçide beklenen heyecanı yaratmıyor. Ama hayat bu kara tablodan ibaret değil. Umut ve ışık yine işçi sınıfında.
Koskoca partiler, anlı şanlı siyasetçiler gördükleri ilk zorlukta beyaz bayrağı çekerken, Türkiye işçi sınıfı ısrarla pes etmiyor. Siyaset sahnesine bağımsız bir aktör olarak çıkmış değil. Masaya henüz yumruğunu vurmadı. Ama çoluğunun çocuğunun rızkını da yedirmiyor. Direniyor!
Erdoğan vaktiyle OHAL’i patronlara pazarlarken “artık grev mrev yok” demişti. Dediğini de yaptı. 130 bin metal işçisinin grevini bir hafta öncesinden yasakladı. Peki, ne oldu? MESS patronları “grev yasaklandı”, “işçiler grev yapamaz” diyebildi mi? Erdoğan’a ve OHAL’ine güvenebildi mi? 60 gün bekleyip sözleşmenin Yüksek Hakem Kurulu’nda bağlanması riskini alabildi mi?
Hayır! Metal işçisi OHAL’de, grev yasağında direnmenin yolunu bulmuştu. Kapının önünde olmasa bile tezgâhının başında direnecekti. Gerekirse 2015 fiili metal grevlerinde olduğu gibi, Mata, HT Solar işçilerinin sendikalaşmak için yaptığı gibi fabrikasını işgal ederdi. Patron “hayır yapmazlar” diyebildi mi? Sarı sendikacı Pevrul Kavlak, MESS’teki ortaklarına merak etmeyin ben hallederim diyebildi mi?
Sonunda metal işçisi 3 yıllık sözleşme dayatmasını kırdı; son dönemin en yüksek zamlarını, önce EMİS’e sonra da MESS’e karşı almayı başardı! Hem de yasaklara rağmen ve OHAL koşulları altında! Ve metal işçisi zam alıp kenara çekilmiyor. Bu zam yetmez diyor. Yüzde 38’den geriye düşülmesini sorguluyor.
“Grev mrev yok” diyene “grevse grev” diye cevap veren metal işçisi alınterinin karşılığını tam olarak alamamışsa da hakkına hakkıyla sahip çıkmıştır. MESS sözleşmesi grevsiz bitmiştir ama gelecek grevleri de müjdelemiştir. Metal işçisi gücünü, potansiyelini görmelidir. Emekçi halkın çok değişik kesimleri de metal işçisine bakarak ben de yapabilirim demelidir. Bu güç emeğin gücüdür. Türkiye’nin karanlıktaki ışığıdır.
Emekçinin burjuva düzeninin sağcısından da solcusundan da bekleyecek bir şeyi yoktur. Ekmeği korumanın da hürriyeti kazanmanın da aracı, sınıf kavgasıdır. OHAL, yasaklar, baskılar, istibdad patronlarınsa, grev, işgal, direniş işçi sınıfınındır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.