Barış istemek, çocuklar ölmesin demek yetmez! AKP’yi yenmeden bu savaş bitmez!
Zırhlı birliklerden özel harekât polislerine, SAS komandolarından Bordo Berelilere envai çeşit kolluk kuvvetini bölgeye yığmış olmasına rağmen Kürt illerindeki isyan dalgasını kırmakta zorlanıyor devlet. Nusaybin bitiyor Cizre başlıyor, Cizre’nin durulur gibi olduğu yerde İdil boy veriyor. Sur ise günlerdir haftalardır değil aylardır ağır silahlarla yapılan bir kuşatmaya rağmen teslim olmuyor. Yapılan eylemler, medyanın iddiasının aksine, üç beş militanın hendek kazıp tuzaklama yapmasının çok ötesinde bir boyutta. Devam ettiği yerlerde Kürt gençliğinin geniş kesimlerini kendine çekiyor. İşte tam da bu yüzden kırılamıyor. O hendeklerdeki gençleri öldürdünüz mü, arkasında aynı işi yapmaya hazır koca bir gençlik var. Dağa çıkan gençlerin sayısı hemen hemen tüm basın organlarında binlerle ifade ediliyor. İşte tam da bu yüzden kısa vadede sonuç ne olursa olsun uzun vadede savaşın sonucu ilk göze görünenden farklı olacaktır. Günümüzün Kürt gençliğini doksanlarda yakılan köyler ve yargısız infazlar doğurmuştu. Buzdolabında bekletilen çocuk bedenleri, yollarda sürüklenen, çıplak şekilde teşhir edilen cesetler, Cizre’deki bodrum… Geleceğin gençliği de bu acılarda mayalanıyor şimdiden.
Savaşlar her zaman cephede kazanılmaz. Özellikle askeri alanın tıkandığı, tarafların birbirine üstünlük sağlayamadığı durumlarda psikolojik alan önem kazanır. Kitlelerin zihinleri üzerinde verilen bir mücadeleye dönüşür savaş. 7 Haziran seçimlerinden sonra başlattığı savaşta askeri üstünlüğü kurmakta uzun süre zorlanan AKP de bunun farkında olmalı ki en başından beri sıkı tutuyor işi. Medya, çatışmaların şiddetini yansıtmaktan özellikle kaçınıyor. Bırakın hiçbir vicdana sığmayacak sivil ölümlerinin konuşulmasını, operasyonların askeri boyutu bile çarpıtılarak veriliyor. Toplumda ortaya çıkan, çatışmaları sorgulayan en küçük ses bile şovenizmin demir yumruğu ile ezilmeye çalışılıyor. Barış isteyen akademisyenlere, yasal haklarını kullanarak greve giden kamu emekçilerine açılan soruşturmalar mesela. Ama bir TV şovmeninin sırf “çocuklar ölmesin” diyen izleyicisinin konuşmasını kesmediği için sosyal medyada lince uğraması, hatta sonra ifade vermeye çağrılması AKP’nin korkusunun boyutlarını ortaya koyuyor. Savaşı haklılaştırmak için kurdukları düşünsel duvar öylesine zayıf ki tek bir çatlak onu tuzla buz edebilir. O yüzden kulakları sağır edercesine çalınan şovenist senfonideki tek bir detone notaya dahi müsamaha gösterilmiyor.
Çatışmalardaki sivil kayıpların dehşeti, AKP’nin savaş politikalarına karşı çıkan muhalefeti, “çocuklar ölmesin” sloganı etrafında söylem geliştirmeye itti. Yıllardır hasmını “bebek katili” olmakla suçlayan devletin yol açtığı çocuk ölümleri elbette teşhir edilmeli. Ama bu sloganın, politik hattın merkezine konulmasını sakıncalı yapan pek çok zayıflığı da var. Öncelikle 7 Haziran sonrası AKP’nin savaşı yeniden başlatmasına yol açan dinamikleri es geçiyor. Tek sorun sivil ölümleriymiş, onun dışında devletin başlattığı savaş haklıymış gibi bir algıya yol açıyor. Medyanın yekvücut hareket ederek sivil ölümlerinin devlet kaynaklı olmadığı konusunda kitleleri ikna etmeyi başarması ise sloganı toptan boşa düşürüyor. İkinci olarak, yine birinci hatasının uzantısı olarak “çocukların ölmemesi için ne olmalı?” sorusuna “barış olmalı” diyebiliyor. Açılımlar döneminden kalma bir alışkanlıkla masanın kolaylıkla yeniden kurulabileceğini düşünme hatasına saplanıyor sloganın sahipleri. Fakat geçmişteki çatışma-süreç diyalektiğinin üzerine oturduğu zemin çoktan eridi. Kuzeyde HDP barajı aşarak başkanlık sistemi için gerekli meclis çoğunluğunu AKP’ye vermemişken, güneyde Rojava AKP’nin Suriye politikasının önüne bir engel olarak dikilmişken Kürtlerle savaşmak AKP ve Erdoğan için bir tercih değildir. Adım adım bir varoluş meselesi hâline gelmiştir. Bu yüzden de barışa giden yol, savaşın müsebbibi AKP’nin teşhirinden geçmektedir. En başından beri dediğimiz gibi: “Barış istemek yetmez! AKP’yi yenmeden, bu savaş bitmez!”
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mart 2016 tarihli 77. sayısında yayınlanmıştır.