AKP’nin eğitim politikası: Niteliksizleştirme, özelleştirme, dinselleştirme
Eylül ayında, okulların açılmasından 3 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir konuşmasıyla liseye giriş sistemi TEOG ve yükseköğretime geçiş sistemi YGS-LYS birden bire kaldırılmıştı. Uzun bir süre yerlerine ne geleceği konusu belirsizliğini korudu. Özellikle TEOG’a göre Kasım ayında yapılması beklenen sınavın olup olmayacağını merak eden binlerce öğrenci, öğretmen ve veli kendilerini bir sistemsizliğin ortasında buldu. Yeni sistem ancak yaklaşık iki ay sonra, 5 Kasım’da Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından açıklanır gibi oldu. O günden beri de gerek bakan gerek müsteşar, yeni sistemle ilgili açıklama yapıp duruyorlar ancak kimse hâlâ yeterince anlayabilmiş değil. Herkesin tek bildiği, meselenin iyice tuhaflaştığı, ancak yaşayıp görerek anlaşılabileceği… Genel hissiyat ise bıkkınlık ve umutsuzluk...
Niteliksizliğin itirafı
İnsan açıklamaları dinlediğinde, Milli Eğitim Bakanı'nın ve müsteşarlarının, hayatlarında hiç devlet okulu görmediğini veya vatandaşın aklıyla alay ettiklerini düşünüyor. Nitekim bu zatlar ne buralarda öğretmenlik yapmışlardır, ne de kendi çocuklarını devlet okuluna göndermişlerdir. Ancak okulların ne halde olduğunu bildiklerini, 5 Kasım günü bakanın bizzat yaptığı açıklamadan anlıyoruz. Bakan, liseye geçişte nitelikli okullara gitmek isteyenlerin sınava gireceğini, diğerlerinin ise adrese göre en yakın okula gönderileceğini söyleyerek okulların genelinin niteliksiz olduğunu itiraf etmişti.
Adrese (yoksulluğa) dayalı tercih
Eğer AKP 15 yıldır iktidarda olmasaydı, bu süre zarfında eğitimdeki niteliksizleştirme ve beraberinde özelleştirme müthiş bir ivme ile artmasaydı bu itirafın samimiyetine inanabilirdik belki. Şimdi yeni sistemde sınırlı sayıdaki “nitelikli” okula yerleşemeyen yüz binlerce öğrenciyi adrese göre yerleştirecekler. Öğrencilerin evlerine yakın ve her yerde aşağı yukarı aynı standarda sahip okullara gitmesine bir itirazımız olmazdı elbette. Ancak herkes bilir ki devlet, okullara ayırdığı bütçeyi büyük oranda keserek özel okullara aktarıyor. Devlet okulları ise okul aile birlikleri yani veliler tarafından finanse edilmek suretiyle kaderine terk edilmiş durumda. Öğretmen sayısı bile eksik. Bu demek oluyor ki öğrenciler mahallelerinin yoksulluklarıyla orantılı okullara gidecekler. Açıklamanın devamında ise tüm okulların fen lisesi seviyesine çıkarılacağını söylüyor. İşte burada aklımızla alay edildiği hissi uyanıyor ve bakan devam ediyor: “Sınav baskısı azalacağı için öğrencilerimiz sosyal sportif etkinlikler için vakit bulabilecekler.” Sanki yoksul emekçi çocukları bu etkinliklere ulaşabiliyormuş gibi.
Karalama defteri sistemi
Yapılan açıklamaların en çok vurgulanan kısmı ise kimsenin istemediği okul türüne yerleşmeye zorlanmayacağı. Çünkü herkesin esas endişesi çocukların imam hatip liselerine mecbur bırakılacağı şeklinde. TEOG sistemi ile birlikte liseler de dönüştürüldü ve düz lise ortadan kaldırıldı. Öğrenciler üniversiteye yerleşmede dezavantajlı olan meslek lisesi ve imam hatip lisesi kıskacında bırakıldı. Böylece parasını denkleştirebilen aileler çocuklarını düz lisenin karşılığı olabilen özel temel liselere göndermek zorunda kaldı. Geriye kalanlar meslek liselerini tercih etti, imam hatipler boş kaldı. Bu sistem değişikliğinin ise esas olarak imam hatip liselerini doldurmak için yapıldığı biliniyor. Ancak, daha uygulanmadan 3 kez değişen yeni yükseköğretime geçiş sistemiyle (YKS) de meslek ve imam hatip liselerinin dezavantajlı konumu devam ediyor.
Bu durumda imam hatipleri doldurmanın tek yolu olarak lise tercihleri sırasında imam hatip liselerine fiilen mecbur bırakmak kalıyor. İsmet Yılmaz verdiği röportajda velilere 5 farklı okul türü tercih etme hakkı verileceğini söylüyor. Bir okul kapasitesinin üzerinde tercih edilirse ne olacak diye soruluyor (ki bu okul yine meslek lisesi olacaktır), bakan ise bu durumda ortaokul not ortalamasına bakılacağını söylüyor. Ancak aynı röportajda tercih dışı bir okul türüne gönderilmeyeceğini de defalarca vurguluyor. Kanımızca bakanlık da ne yapacağından emin değil. Hangi okulların sınavla alacağı, hangi tür okulların ise adrese dayalı olarak tercihe sunulacağı ancak Mayıs ayında belli olacak. Sistemin özünü oluşturan sorun Mayıs ayına kadar belirsiz kalacak. Daha da ilginci 2018-2019 öğretim yılında sınav tamamen kalkacak ve il milli eğitim müdürlükleri kendi sınavlarını yapacak.
Eşit, parasız, nitelikli eğitim hakkımız!
AKP, eğitim meselesini yüzüne gözüne bulaştırmıştır. İşin içinden çıkamaz vaziyettedir. Yine de pervasızca eğitim üzerinde top koşturmaktadır. Çünkü dert ne onların ne de hizmet ettikleri patronların derdidir. Kendi çocukları en iyi koşullarda eğitim görmektedir. Nesil nesil geleceğini çaldıkları, emekçi halkın çocuklarıdır, bizim çocuklarımızdır.
Özelleştirme politikalarına derhal son verilsin! Tüm özel okullar kamulaştırılsın! Atama bekleyen tüm öğretmenlerin ataması yapılsın! Ücretli öğretmenlik kaldırılsın! Herkes için eşit, parasız ve nitelikli eğitimi sağlamanın başka yolu yoktur.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2017 tarihli 99. sayısında yayınlanmıştır.