Sungur Savran: “Sosyalistler AKP’nin etrafını boşaltmalıdır”
Sol ve sosyalist partilerin genel başkanları son dönemde yükselen gözaltı ve tutuklamalar nedeniyle “Barış'a ve siyasete kelepçe vurulamaz, askeri ve siyasi operasyonlara son verilsin” başlığı altında bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına DİP, ÖDP, TKP, ESP, SDP, İKP, EMEP, EHP ve Sosyalist Parti Genel Başkanları katıldı.
İlk sözü alan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Türkiye'nin yaşadığı süreci George Orwell'in 1984 romanına benzetti. Barışın savaşan güçlere teslim edilemeyeceğini söyleyen Alper Taş, hem PKK'ye hem de devlete şiddete son verme çağrısında bulundu.
TKP Merkez Komitesi üyesi Erkan Baş, AKP'yi emperyalizmin ve sermayenin istekleri doğrultusunda gerici bir rejim kurduğunu söyleyerek tüm siyasi tutsakları kapsayan bir karşı duruş sergilemek gerektiğini savundu.
ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ konuşmasında yeni gelişen saldırı dalgasını teslim alınamayan bir halktan intikam alma süreci olarak tanımladı ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesine vurgu yaptı.
Bir süre önce tutuklu yargılandığı Devrimci Karargah davasında tahliye edilen SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan bugün tutuklanan arkadaşlarla aynı tür eylemler kendilerinin de yaptıklarını, ders verdiklerini, toplantılara katıldıklarını Kürt halkının kendi kaderini tayin edebilmesi için çalıştıkları belirtti. AKP'nin toplumdaki tüm kesimlerin kendisini göreceği bir anayasa yapma iddiasıyla bu anayasada mutlaka kendisini görmesi gereken Kürt halkının temsilcisi BDP'nin anayasa komisyonu iyesini tutuklamasının çelişkisine işaret eden Turan, bu sürece karşı Sıra Kimde inisiyatifinin daha önce örgütlediğine benzer bir dayanışma oluşturmak gerektiğini savundu.
İKP Genel Başkanı Şadi Ozansü referandumda evet ya da yetmez ama evet diyenlerin barikatın öbür tarafında yer aldığını savunduklarını hatırlatan Ozansü, işçi sınıfına saldıran ve emperyalizmin saldırılarında rol alan bir AKP'den demokratik bir anayasa beklenemeyeceğini söyledi. 12 Eylül döneminde ceza vermek için işkenceyle ifadelerin alındığını söyleyen Ozansü artık delil toplamaya bile gerek duymadan insanları hapishanelerde peşinen verilen cezalarla çürüttüklerini ve bunun Guantanamo hukuku olduğunu belirtti.
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan emperyalizme bağlı siyasal gericiliğe karşı ortak mücadele çağrısında bulundu CHP’de bulunan politikacılara da seslenen Gürkan, bu baskıdan CHP’deki onurlu politikacıların da nasibini alacağını söyleyerek onların da mücadele etmesi gerektiğini belirtti.
EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, Kürt hareketinin tarihinde katliamlarının olduğunu ve bu katliamlara karşı hep direndiğini bugün de tüm gücü ile aynısını yapmakta olduğunu söyledi. Siyasi tutukluların serbest bırakılarak Kürt halkının seçilmiş temsilciler ile görüşmeler yapmalarını savundu.
Sosyalist Parti Genel Başkanı Sevim Belli, milliyetçiliğe karşı çağımıza uygun bir insanlık anlayışını aşılamalıyız diyerek toplumda yükselen faşist dalgaya ve buna karşı sosyalistlerin birlikte mücadele görevlerine işaret etti.
DİP genel başkanı Sungur Savran yoldaş, Hatip Dicle ve beş milletvekili, BDP'li belediye başkanları SDP ve TÖP üyeleri ile en son Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu isimlerinin sembolleştiği tutuklama ve baskılarla Kürt halkının yanında olanlara göz dağı verildiğini söyleyerek sözlerine başladı. Kürt halkının çevresi boşaltılmak isteniyor tespitini yapan yapan yoldaşımız, sosyalistlerin tam tersine AKP'nin etrafını boşaltması gerektiğini söyledi. Bu çerçevede AKP'den hala demokratik, sivil anayasa beklentisi içinde olan sol ve sosyalist kesimlere bu yönelişi derhal terk etme çağrısında bulundu.
Bugün anayasacılığın işçi sınıfını TÜSİAD’a yedeklemek anlamına geleceğini söyleyen Sungur Savran yaklaşan ekonomik kriz karşısında bunun siyasi olarak büyük gaflet olacağını ifade etti.
Basın toplantısında ki diğer konuşmalara hakim olan karamsar havadan farklı olarak Sungur Savran, Dünyada yükselmekte olan mücadelelere işaret ederek sınıfa karşı sınıf perspektifi ile ezilenlerin ve emekçilerin birliğini sağlayarak mücadele edildiğinde her şeyi değiştirmenin bizlerin elinde olduğunu savundu.