13 Kasım 2014, Perşembe
Filistin İçin İsrail'e Boykot Girişimi Basın Toplantısı Düzenledi
Filistin İçin İsrail'e Boykot Girişimi Basın Toplantısı Düzenledi
Filistin için İsrail'e Boykot Girişimi, Filistin'de Siyonist İsrail güçlerinin Kudüs'te Filistinlilere yönelik saldırılarını kınamak için bir basın toplantısı düzenledi. 11 Kasım Salı günü saat 19.00'da Makina Mühendisleri Odası (MMO) Beyoğlu Şube Binasında düzenlenen toplantıda, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Genel Sekreter Danışmanı Halid Barakat da hazır bulundu ve bir de konuşma yaptı.
Basın toplantısı, Halid Barakat'ın konuşması ile başladı. Barakat, konuşmasına, şu anda Filistin'de ciddi bir halk ayaklanması gerçekleştiğini, bunun kolonyal rejime karşı meydana gelen bir ayaklanma olduğunu söyleyerek başladı. İşgalci Siyonist rejimin Kudüs'ü tecrit altında tuttuğunu, 3-5 km yakınındaki köylerde yaşayanların bile Kudüs'e giremediğini belirten Barakat, tecrit politikasının, Kudüs'ü görmeyen, oraya gitmemiş bir kuşak yaratmayı amaçladığını vurguladı. Barakat'ın konuşması, ayrıca şu satırbaşlarından oluştu:
“Siyonist rejime karşı Batı Şeria'da yaşayan halkın, da Gazze'de yaşayanların da, 48 Filistinlilerinin de direnmesi en doğal sonuçtur.”
“İşgali kabul etmeyen Filistinliler, bir intifadanın ön adımlarını atıyorlar.”
“Oslo süreci zamanlarında doğmuş ve evcilleştirilmesine çalışılmış olan gençlerin oluşturduğu öğrenci hareketi, bu süreçte önemli bir rol oynuyor.”
“Bir dizi güç, bu mücadeleyi, kendi çıkarları doğrultusundsa dini bir mücadeleymiş gibi göstermeye çalışıyor. Bunların arasında Türkiye de var. Bu söylem aslında Siyonizmi güçlendiriyor. Biz bu söyleme karşı mücadele edeceğiz. Filistin'de tek bir demokratik Filistin devleti altında beraber yaşanmasıdır.”
Barakat'ın konuşmasının sonrasında, kendisine basın mensupları tarafından sorular soruldu. Bunların ilki, Gazze'de Hamas tarafından El Fetih yöneticilerine karşı saldırı düzenlenip düzenlenmediği, bu konudaki bilgilerin doğru olup olmadığı idi. Barakat bu soruya cevaben, bu saldırı sonrasında FHKC'nin kendi tavrını göstererek, 12 örgütü bir araya getirip bir toplantı düzenlediğini ve bir deklarasyon yayınlama girişiminde bulunduklarını belirtti. Bu tür saldırıların, Gazze'ye yönelik son saldırı sırasında elde edilen en önemli kazanımlardan olan, Filistinli örgütlerin bir arada mücadele etmesine karşı bir saldırı olduğunun altını çizen Barakat, İsrail'in silahla yapamadığını bu yollarla yapmaya çalıştığını, ancak buna karşı örgütlerin gereken önlemleri almakta olduğunu da vurguladı.
Barakat'a yöneltilen bir diğer soru ise, 3. İntifada'nın bu kadar gecikmiş olmasının nedenleri ve Filistin Özerk Yönetimi'nin İsrail ile güvenlik alanında işbirliği yapmasının bunda rol oynayıp oynamadığı oldu. Barakat, bu soruya cevaben ise, intifadanın bir siyasi örgütün kararıyla değil, halkın kendi istekleri neticesinde gerçekleşeceğini ve Batı Şeria'daki yönetimin tek anlamının, Batı Şeria'daki burjuvazinin İsrail'e bağlılığı olduğunu belirtti.
Barakat'ın ardından, Ayşe Düzkan, Filistin İçin İsrail'e Boykot Girişimi adına basın açıklamasını okudu. Bu açıklamayı da aşağıda aktarıyoruz:
İsrail işgalci apartheid rejimi, geçtiğimiz yaz Gazze’ye yaptığı saldırının ve karşılaştığı büyük direnişin ardından şimdi de Kudüs’te saldırılarını sürdürüyor. Toplu tutuklamalar, hem resmi işgal güçleri hem de güya sivil olan yerleşimciler tarafından Filistinlilere ait evlerin yıkılması, Filistinlilere ait yüzlerce zeytin ağacının kesilmesi, Filistinlilerin ev inşaat yasağı, toprak istilası ve ablukaya alınarak Filistin’in toplumsal ve coğrafi bütünlüğünden koparılması
Filistinlilere şiddet uygulanması, yeni yerleşimlerin inşası başta Kudüs olmak üzere işgal altındaki Filistin’de yaşayan Filistinlilerin direnişi ve ayaklanmasıyla karşılanıyor. Muhammed Abu Khudair adlı genci katleden işgal devleti, polis gücünü dört katına çıkarttı, yaşam alanlarına yüzlerce kamera yerleştirdi, taş direnişçilerine uzun hapis cezaları uygulamaya başladı. Ama tüm bunlar Filistin direnişini geriletmeye yetmiyor.
Son olarak bütün dünyadaki Müslümanlar için kutsal bir mekân ve Filistin halkının ortak değerlerinden biri olan Mescid-i Aksa ibadete kapatıldı, İsrail güvenlik güçleri el-Aksa’ya girdi, Harem el-Şerif bölünmeye çalışıldı.
El-Aksa’ya yönelik saldırılar, Kudüs’te yaşayan Filistin halkına 47 yıldır devam eden baskı ve saldırının bir parçası olup Filistin halkının kültürüne, değerlerine, geleneğine yönelik bir saldırıdır ve hedefi tarihi boyunca boyun eğmemiş, daha bu yaz kararlı direnişiyle bütün dünyanın desteğini kazanmış bu halka diz çöktürmektir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti başbakanı Ahmet Davutoğlu, bu olaylar karşısında yine bilindik bir açıklamada bulunarak İsrail’i kınadı. Oysa biliyoruz ki İsrail’in tarihi başta Birleşmiş Milletler olmak üzere çeşitli devlet ve uluslararası kurumların kınamalarıyla bezelidir. Sözler İsrail’i etkilemez. İsrail’i etkileyecek olan tecrit ve boykot politikasıdır. Oysa tüm göstermelik kınamalara rağmen Türkiye ile İsrail arasındaki askeri anlaşmalar sürüyor. Türkiye, İsrail’in Filistinliler üzerinde deneyip etkinleştirdiği silah sanayiinin müşterileri arasında, Türkiye İsrail’in tohum endüstrisinin müşterileri arasında, Türkiye İsrail ile diplomatik ilişkilerini sürdürüyor ve açıklamalar ne kadar sert olursa olsun, İsrail’i etkilemiyor.
Bizler, Müslüman olduğumuz, aramızda Müslümanlar olduğu, Filistinlilerin çoğu Müslüman olduğu için değil, İsrail nüfusunun çoğunluğu Yahudi olduğu için değil, İsrail genişleyici kolonyal ırk ayrımcı işgalci, Filistinliler söz konusu toprakların gerçek sahibi ve biz adaletten yana olduğumuz için, bu saldırıya da, Filistin halkına yönelik tüm saldırılara karşı olduğumuz gibi karşı çıkıyoruz.
İsrail’in işgaline ve apartheid rejimine karşı direnen Filistin halkına verebileceğimiz en önemli desteğin dünyanın her yerinde Filistin’le uluslararası dayanışmayı örmek, yani İsrail’in tecrit ve boykot edilmesini sağlamak olacağını biliyor ve 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’nünde , hükümeti İsrail’le tüm ilişkileri kesmeye çağırıyoruz.
FHKC, geçtiğimiz günlerde, Filistin topraklarındaki Siyonist işgalci gücün Kudüs'te gerçekleştirdiği uygulamalardan sonra, intifada ve uluslararası dayanışma çağrısı yapmıştı.