Üniversite öğrencileri bu yıl da barınma sorunuyla karşı karşıya
Üniversitelerin açılmasına sayılı günler kala öğrenciler aynen geçen sene olduğu gibi barınacak yer bulmakta bir hayli zorlanıyor. Devlet yurtlarının kapasitesinin 2021 verilerine göre üniversitede okuyan öğrenci sayısının %10’u kadar olduğunu ve üniversiteye yerleşen öğrenci sayısının yurt kapasitesinden çok daha hızlı arttığını göz önünde bulundurursak barınma sorununun öğrenciler için bu yıl daha da yakıcı hâle geleceğini şimdiden söyleyebiliriz. Devletin sunduğu barınma imkanlarının yetersizliği, emekçi halkı derinden etkileyen ekonomik krizle birleşince barınma sorunu öğrencilerin eğitim hakkının gasbına kadar giden bir krize dönüşüyor.
Barınma sorunu büyükşehirlerde yoğunlaşıyor
Barınma sorunu neredeyse Türkiye’nin tüm illerine yayılmış bir sorun olsa da özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük nüfuslu şehirlerde çok daha şiddetli yaşanıyor. Türkiye’de devlet yurtlarının öğrenciye oranı yukarıda belirttiğimiz gibi %10 iken bu oran İstanbul’da %3’e düşüyor. Ankara ve İzmir’de bu oran sırasıyla %8 ve %9. Bu oranların MEB ve YÖK’ün 2020-2021 yıllarına ait verilerinden çıkarıldığını, bu verilerin son 2 yıldır paylaşılmadığını da eklemekte fayda var. Yine MEB’in verilerine göre İstanbul’da 2019-2020 eğitim yılında üniversiteye kayıtlı öğrenci sayısı 771 binden 2020-2021 yılında 802 bine çıkarken KYK yurt kapasitesi 25 binden 24 bin 800’e düşmüş. Ankara ve İzmir’de de öğrenci sayısı artarken yurt kapasitesi azalmış.
İktidar barınma sorununun çözümünü piyasaya devrediyor!
Devlet yurtlarının yetersizliği üniversite öğrencilerini barınabilmek için fırsatçı özel yurtlarla, fahiş ev kiraları arasında “seçim” yapmaya itiyor. MEB’in verileri yine bu durumu da tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. İstanbul’da özel yurt sayıları 2006 yılından 2021 yılına kadar 1 yıl hariç her yıl artarken toplam sayısı 199’dan 604’e yükselmiştir. Bu sırada 2006 yılında 18 olan KYK yurtlarının sayısı 2021’ye gelindiğinde sadece 21 olmuştur! Buradan iktidarın bilinçli bir tercihle öğrencileri özel yurtlara teşvik ettiğini, patronların da bu kârlı sektöre girerek ceplerini doldurduğunu görüyoruz.
Şanslı olup devlet yurtlarına yerleşebilenler ise kendini kurtarmıyor, koğuş gibi odalarda yaşamaya mecbur bırakılıyor. Bazı KYK yurtlarında bir odada kalan öğrenci sayısı 8’e kadar çıkarken 3-4 kişilik odalarında barınma sorununun derinleşmesiyle ranza atılarak kapasitesinin arttırıldığı sosyal medyada sıkça paylaşılıyor. Aynı yöntemi İTÜ de kendine ait yurtlarda 3 kişilik odaları 4’e çıkararak uyguluyor. Devlet yurtları odalardaki kişi sayısı dışında hijyen, kişisel alan ve ulaşım gibi diğer alanlarda da bir hayli yetersiz.
Ayrıca art arda okullardan yurtlara gelen zam haberleri sorunu daha da derinleştiriyor. İTÜ yurtlarına yüzde 30 ila yüzde 50 arasında, ODTÜ’de ise yüzde 100’e varan zamlar olacağı üniversite yönetimleri tarafından açıklandı. KYK yurtlarına da yüzde 80 oranında bir zam bekleniyor. Öğrenciler hem niteliksiz, sağlıksız koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor hem de yüksek oranlarda zamlarla boğuşuyorlar.
İstibdad bir yandan barınma sorununu inkar ediyor öbür taraftan sopasını hazırlıyor!
Geçen Eylül ayında öğrenciler barınma sorununa dikkat çekmek için parklarda uyuduğunda, sokaklarda eylemlere başladığında Erdoğan öğrencilere yalancı diyerek çıkışmış, Türkiye’de yurt sorunu olmadığını ifade etmişti. Eylem yaparak hakkını arayan öğrencilere de polis saldırmıştı. Bu yıl da istibdad tarafından aynı yönde açıklamalar Gençlik ve Spor Bakanı Kasapoğlu’ndan gelirken İçişleri Bakanlığının 11 Ağustos tarihli genelgesi istibdadın barınma sorununu inkar etmekle yetinmeyeceğini gerekirse sopasını da kullanacağını gösteriyor. Genelgede İçişleri Bakanlığının barınma hakkında yapılacak paylaşımlara karşı “teyakkuzda” olacağını şu cümlelerle ifade ediyor: “Başta barınma konusu olmak üzere sosyal medya üzerinden yapılacak dezenformasyon içerikli provokatif paylaşımlara karşı teyakkuzda olunarak suç unsuru teşkil eden paylaşımları yapanlar hakkında gerekli işlemler yapılacak ve önleyici tedbirler alınacak.” Bu genelgeyle beraber istibdadın aldığı geçici ve yetersiz tedbirler barınma konusunda herhangi bir eyleme tahammülü olmadığını gösteriyor.
Barınma hakkımız ve hürriyetimiz için mücadeleye
Öğrencilerin ve emekçi halkımızın karşı karşıya kaldığı bu barınma sorununun baş sorumlusu istibdad ve onun uyguladığı piyasacı politikalardır. Özel yurtların teşvik edildiği, kaynakların yeni yurt yapmak için değil istibdada yakın vakıf, dernek, tarikat ve cemaatleri fonlamak için kullanıldığı bir yerde öğrencinin yüzü gülmez. Bu sorunun çözümü için barınma alanından patronlar özel yurtları kamulaştırılarak uzaklaştırılmalı, yeni devlet yurtları yapılmalı, tarikat ve cemaat yurtları kapatılmalıdır. Barınma tüm öğrencilere verilen ücretsiz bir hak olmalıdır. Bu taleplerimizi gerçekleştirmek için mücadeleyi yükseltmeli, mücadelemizin karşısına dikilecek istibdada karşı hem barınma hakkımızı hem hürriyetimizi savunmalıyız!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2022 tarihli 156. sayısında yayınlanmıştır.