Meclisin kuruluşunun 98. yılında: Ya yeniden birinci meclis ya sonuncu meclis
23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi kuruldu. Bu meclis, milli mücadeleyi yürüttü ve başarıya ulaştırdı. Sadece ulusal bağımsızlığı sağlamadı millet egemenliğinin gereği olarak tek adam yönetimi olan padişahlığa son verdi ve Cumhuriyet Türkiyesini kurdu. Bu meclis zamanla içinde sadece hâkim sınıf temsilcilerini barındırarak ve emekçi sınıfları dışlayarak bir burjuva toplumunun inşasına yöneldi. Ancak sonuçta Birinci meclis bir kurucu meclisti. Şimdi 98 yıl sonra şaibeli bir referandum sonucunda ölüm fermanı imzalanmış bu meclisi defnetmek üzereyiz. AKP ve MHP’nin baskın seçimi bunu amaçlıyor. 15 Temmuz’da darbecilerin meclise attığı bombalar onu yıkamadı. Ancak 16 Nisan referandumu ile meclisin temeli dinamitlendi.
16 Nisan’da atı alanların Üsküdar’a kaçırdığı Anayasa değişiklikleriyle meclisin tüm yetkileri elinden alınıyor, Cumhurpatronu altında sembolik bir kuruma indirgeniyordu. Ancak bu değişiklikler tam olarak yürürlüğe ilk başkanlık seçiminin ardından geçecekti. Bu seçimin 3 Kasım 2019’da yapılması Anayasa metnine yazılmıştı. Bilindiği gibi bu tarih AKP ve MHP tarafından baskın basanındır diyerek 24 Haziran 2018’e çekildi.
Meclis komaya sokulmuştur
Ne var ki meclis fiilen komaya sokulmuş durumda. Nabzı atıyor ama kendinde değil. Dışarıdan AKP ve Erdoğan ne verirse onu oyluyor. Kendi iradesi yok. Bunun en çarpıcı örneği uyum yasalarında görülüyor. 16 Nisan referandumundan sonra Anayasa’ya eklenen geçici 21. Maddenin B fıkrasına göre TBMM’nin en geç altı ay içinde uyum yasalarınırını çıkarması gerekiyordu. Ancak 1 yıl geçtiği halde bunlar çıkmadı. Erdoğan ve AKP bu yasaları bilinçli olarak çıkartmadı. Başta mühürsüz pusulalar olmak üzere 16 Nisan’da şaibe yaratan hileleri ve sopalı seçim maddelerini geçirmek için meclise fazla mesai yaptırdılar ama uyum yasalarını çıkartmadılar. Seçimlerin hangi usulle yapılacağı dahi belli olmadan, en önemlisi 100 bin imza ile Cumhurbaşkanı adayı göstermenin koşulları belirlenmeden seçim kararı alındı.
100 bin imzaya engel: Neden e-devlet kullanılmıyor?
Erdoğan, karşısına çıkacak adayları sandıkta değil sandıktan önce elemek için 100 bin imzayı da oldubittiye getirmeye çalışıyor. Çıkacak adaya 131 bin lira harç zorunluluğu getirerek ilk bariyer koyuluyor. Tabii patron partileri ve adayları için değil bu bariyer. Emekçi halkın emekçi temsilcileri için. İkinci bariyer imza vereceklerin seçim kuruluna bizzat başvurması zorunluluğu. Bu başvurularda doldurulacak form hem dijital hem de matbu olarak saklanacakmış. O halde neden e-devlet kullanılarak imza toplanmasına olanak tanınmıyor? Bu zaman kısıtlaması altında imza toplamayı bir nebze olsun kolaylaştıracak tek seçenek bu olurdu. Ama niyet millet iradesinin sandıkta tecelli etmesini sağlamak değil ona ket vurmak! O yüzden kolaylaştırmıyor taş koyuyorlar.
Hile yapanın hülleye diyeceği yoktur ancak oyun bozulmuş değildir
CHP’den 15 milletvekilinin İyi Parti’ye geçmesi ile bu taş kaldırılmış olmuyor. AKP ve MHP bu duruma çok kızmıştır. Ancak sadece bir hamleleri boşa çıkmış görünmektedir. Kuşkusuz ki bu aşamada hileyi meşru kabul edenlerin hülleye söz söyleme hakkı da yoktur. Ancak CHP’nin “oyunu bozduk” iddiasını da ciddiye almanın olanağı yoktur. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun eğer uyum yasaları KHK ile düzenlenirse meclisten çekilmeyi tartışırız sözleri arşivlerdeki yerini korumaktadır. Daha kötüsü olmuş uyum yasaları yapılmadan seçim kaçırma operasyonu yapılmış ve CHP ilk günden bırakın meclisten çekilmeyi tartışmayı “hodri meydan” diyerek AKP-MHP piyesinin figüranı olmayı seçmiştir. Büyük oyuna ortak olup küçük oyunları hülleyle bozan burjuva CHP’nin meclisi savunma iradesizliği ve kifayetsizliği ortadadır.
Halk zümresi göreve: 100 bin imza ile sosyalist aday!
23 Nisan 1920’de emperyalizme ve işgalcilere kul olmuş bir saraya karşı milli mücadeleyi yürütme görevini üstlenen ve sonunda hem bu mücadeleyi kazanan hem de saray saltanatına son veren kurucu meclisin (birinci meclis) mirasçısı olan TBMM bugün tekrar sarayın zincirlerine vurulmuş durumdadır. Birinci meclisin Mustafa Kemal’in önderliğindeki en büyük grubunun bugünkü devamcıları yani CHP’nin hali ortada. Bir kez daha yük Milli Mücadele’nin zafere ulaşmasında stratejik ve hayati bir rol oynayan Ekim Devrimi ile Anadolu’daki mücadelenin bağlarını kuran Halk Zümresi’nin omuzlarındadır. 1920’lerin Halk Zümresi bugün sosyalistlerdir. Devrimci İşçi Partisi, bu sorumluluğun gereği olarak bir sosyalist adayla ve tüm zorluklara karşı 100 bin imzayı toplama kararlılığı ile istibdadın karşısına dikilmek için çağrı yapmaktadır. Bu doğrultuda tüm sosyalist güçlerle omuz omuza mücadele vermeye hazırdır. Çağrımız milletin başına Cumhurpatronu olmaya yeltenenlere karşı işçi sınıfını milletin öncüsü yapmak içindir.
Zincirsiz Kurucu Meclis için ileri!
Sosyalist aday adaylardan biri olmak için değil işçi sınıfının taleplerini, kamulaştırmayı, planlamayı, NATO’dan çıkmayı ve üsleri kapatmayı ve halkların kardeşliğini savunan tek aday olacaktır. Sosyalist aday işçi ve emekçilerin programını gerçekleştirmek için kararnamelere değil halkın iradesine başvuracaktır. Türkiye derhal tüm zincirlerden kurtarılmış, barajsız ve yasaksız Kurucu Meclisi seçimlerine gidecektir. Hedefimiz başkan çıkarmak değil emeğin çatısı altında Türkiye’yi ve bölgeyi yeniden kurmaktır. Zira ya birinci meclis gibi ama bu sefer sınıf mücadelesiyle ve emekçi sınıfların elleri üzerinde yükselecek bir zincirsiz kurucu meclisle Türkiye yeniden kurulacak ya da bu meclis sonuncu meclis olacaktır.
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi
23 Nisan 2018