DİP Bildirisi: Türk-İş net ve kararlı biçimde Cumhurpatronluğu rejimine HAYIR demelidir!
Türk-İş 877 bin üyesiyle Türkiye'nin en güçlü konfederasyonudur ve işçi sınıfının en önemli mevzilerinden biridir. Türkiye işçi sınıfının menfaatlerini ve kazanılmış haklarını ilgilendiren herhangi bir konuda suskun, tarafsız ya da tavırsız kalması düşünülemez. 16 Nisan'da gerçekleşecek olan Anayasa referandumu için de bu geçerlidir. Türk-İş referandumda tavrını açıkça ortaya koymalı ve Türkiye'nin bir anonim şirket gibi yönetilmesine yani Cumhurpatronluğu rejimine HAYIR demelidir.
Elbette ki Türki-İş'in yüzbinlerce üyesi içinde çok farklı siyasi tercih ve eğilimde işçiler vardır. Türk-İş, üyesi olan tüm işçilerin çatısıdır. Yaklaşan referandumda Türk-İş'in net bir tavır ortaya koyması şu ya da bu partiyi desteklemek anlamına gelmez. Türk-İş her şeyden önce tüzüğü gereği insan haklarına dayalı, çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasiyi, laikliği ve hukuk devletini savunmak zorundadır. Referandumda oylamaya sunulacak değişikliklerin saydığımız ilkelerin tamamına aykırı olduğu, yasama, yürütme ve yargıyı tek elde toplayan bir istibdad rejimi öngördüğü açıktır.
Ancak sorun sadece genel olarak demokrasi ve özgürlüklerle sınırlı değildir. İşçi sınıfının kazanılmış hakları ve acil talepleri de referandumda ikirciksiz şekilde HAYIR demeyi gerektirmektedir.
Her şeyden önce Türk-İş'in kırmızı çizgisi olan "kıdem tazminatı"nın referandumdan sonra kaldırılacağı bizzat Çalışma Bakanı tarafından açıklanmıştır. Türk-İş Genel Kurulu ise kıdem tazminatına dokunulması halinde genel grev kararı almıştır. Bu karar halen geçerlidir. Bu kararın gereği öncelikle referandumda HAYIR demektir. Daha sonra da kıdem tazminatını savunmak için gereken örgütlenme ve seferberliği sürdürmek gerekir. Türk-İş HAYIR demelidir!
İşçi sınıfının sorunları adeta bir dağ gibidir ve Türkiye'nin milyonlarca işçi ve emekçisinin ihtiyaç ve talepleri arasında tek adama dayalı bir rejim değişikliği, Türkiye'nin anonim şirket gibi yönetilmesi yoktur. Öte yandan taşeron işçilerin kadro talebi sıcaklığını ve acilliğini korumaktadır. Bugüne kadar taşeron işçisine verilen hiçbir söz tutulmadığı gibi işçi lehine mahkeme kararları da uygulamaya konmamıştır. Mevcut halde yargı kararlarını uygulamaktan imtina edenlerin, yargıyı daha fazla kontrol altına aldıktan sonra ne yapacakları açıktır. Taşeron işçilerin kadro talebini savunmanın gereği referandumda HAYIR demektir. Türk-İş HAYIR demelidir!
Türk-İş'in asgari ücret için öne sürdüğü 1.600 liralık öneriyi elinin tersiyle iten ve milyonları açlık sınırının altındaki 1.400 liraya mahkum eden iktidarın referandum sürecinde sermayeye bol keseden dağıttığı teşvikler ortadadır. Bireysel Emeklilik Soygunu ile kıt kanaat geçinen işçinin cebinden alıp sigorta şirketleri vasıtasıyla sermayeye kaynak aktarma projesi ortadadır. Gizli özelleştirme ve kamu kaynaklarının sermayeyi kurtarmak için yağmalanması demek olan Varlık Fonu'na, Türk-İş haklı olarak karşı çıkmaktadır. Bugün patronlara yapılacak teşvikler bile işsizlik sigortasından karşılanırken yani her yönden işçinin alın teri ve birikimi yağmalanırken Türk-İş'in suskun kalması düşünülemez. Türk-İş HAYIR demelidir!
Grev ve toplu sözleşme hakkının saldırı altında olduğu bu dönemde Türk-İş suskun kalamaz. Bu yıl başında EMİS grevlerinin yasaklanması sadece DİSK'in grevlerinin yasaklanması olarak görülemez. Tüm işçi sınıfının kazanılmış hakları saldırı altındadır. Türk-İş Kristal-İş'ten Hava-İş'e kadar fiilen ve yürütmenin kararlarıyla grev kırılmasının/yasaklanmasının anlamını gayet iyi bilmektedir. Mesele tüm işçi sınıfının grev ve toplu sözleşme hakkının savunulmasıdır
Türk-İş, 12 Eylül'den sonra işçi sınıfının kazanılmış haklarını gasp eden Özal'lı neo-liberal saldırı yıllarında yapılan iki referandumda da açıkça sermaye partisi ANAP'ın ve Özal'ın karşısında tutum almıştır. Bunlar Türk-İş'in tarihinde gurur duyacağı örneklerdir. İşçi sınıfının temel hak ve özgürlükleri ile kazanılmış haklarını gasp edecek bir istibdad rejiminin inşası karşısında tavırsız, tutumsuz, tarafsız kalmak ise tam tersi olacaktır. Çağrımız sadece Türk-İş yöneticilerine değildir. Türk-İş üyesi tüm işçiler, işyeri temsilcileri, sendika uzman ve yöneticileri işçi sınıfının menfaatlerini ve kazanılmış haklarını korumak için tutum almalı, HAYIR demeli, Türk-İş'in gücünü Cumhurpatronluğu rejimine karşı seferber etmesi için mücadele etmelidir.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mart 2017 tarihli 89. sayısında yayınlanmıştır.