Bir kez daha bir katliamın aklanması
Bugün devlet, kendisinden beklendiği gibi bir kez daha katliamına sahip çıktı. Tarih, işçi sınıfının omzuna hesabı sorulacak katliamlar listesine Sivas’ı da ekledi.
“gardiyanları ve yargıçları ve savcıları
hepsi halka karşıdır
kanunları, yönetmelikleri, bütün kararları
hepsi halka karşıdır
dergileri, gazeteleri, bütün yayınları
hepsi halka karşıdır…..
panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları
hepsi halka karşıdır
zindanları, tutukevleri, işkence evleri
hepsi halka karşıdır
borsaları ve şirketleri ve iktidarları
hepsi halka karşıdır…”
(Bertolt Brecht)
Sivas katliamı davasıyla ilgili haber bizi ve devletin adalet sistemini tanıyanları hiç şaşırtmadı. Devletin “adalet” kanadının bu tür yargılamalarda uyguladığı birkaç yöntem var zaten. Önce halkın haklı öfkesini bastırmak için göstermelik bir dava açılır; sonra ya devletin emri altında çalışan memurların adresleri bir türlü tespit edilemez ve tebligat yapılamaz ya da dava oradan oraya sürülür yetkili mahkeme tespit edilemez. Ondan sonra da bir bakmışsınız on beş yılda bir arpa boyu yol alınmamış, zaman aşımı denen formülü uygulamanın zamanı gelmiş! Tıpkı Kemal Türkler cinayeti ve 19 Aralık katliamı yargılamasının başına gelenler gibi. Tabii bunu uygulayabilmek için elde bir “toplumsal unutkanlık” halinin varlığı gerekir. Eğer bu sağlanamamışsa ikinci formül devreye girer. Göstermelik bir yargılamaya başlanır. Bir süre durum izlenir, bakılır ki muhalif güçler bir türlü unutmuyor, davanın peşini bırakmıyor. O zaman birkaç tetikçi feda edilerek göstermelik cezalar verilir; hem toplum vicdanı rahatlamış olur hem suçun asıl failleri olan “büyük ağabeyler” yargı eliyle resmen aklanmış olur. Tıpkı Hrant Dink, Gazi katliamı ve Metin Göktepe davalarında olduğu gibi… Tıpkı neredeyse istinasız tüm işkence yargılamalarında olduğu gibi…
İşte Sivas katliamı yargılamasında olan da bundan farklı bir şey değil. Devlet bir kez daha bugün iktidar ve resmi muhalefet partileriyle ve ordusuyla elbirliğiyle gerçekleştirdiği katliamına, yargısı eliyle sahip çıktı. Bugün bu “zamanaşımı” kararıyla bir infial yaşayan tüm muhalif çevreler yargılama başka türlü olabilir miydi sorusunu tartışıyor, çözüm olarak da hukuki bir cevap veriyor. “Bu suç insanlık suçu kapsamında değerlendirilseydi zaman aşımı uygulanmayabilirdi.” Evet olabilirdi! Ama devleti tüm alt yapı ve üst yapı kurumlarıyla çok iyi tanıması gereken özellikle sosyalistlerin çözüm önerisi bu mu olmalı? Bugün tutuklu yüzlerce devrimci genç, “taş atan çocuklar”, binlerce Kürt siyasetçi ve onlarca aydın bu ülkenin aynı kanunlarıyla, aynı mahkemelerinde yargılanmıyor mu? Onların davaları neden zaman aşımına uğramıyor? Söz konusu ezilenler, Kürtler, işçiler, emekçiler olunca devletin yargı sistemi mezbaha gibi tıkır tıkır çalışıyor. Hem de onların üzerine burjuva hukuk kurallarını bile alt üst eder derecede, işlemedikleri suçlardan ne cezalar yağıyor. Bu tabloya bakıp da, ezenlerin ihtiyacına göre şekillenen yazılı hukuk kuralları ve bu kuralların kelimesi değişmeden yıldan yıla siyasi havaya göre değişip duran mahkeme uygulamaları içerisinde kaybolmak mıdır yapacağımız tartışma? Sivas katliamı hukuki olarak insanlık suçu sayılabilir miydi? Evet sayılabilirdi! Ama bu siyasi havada değil, böyle oturduğumuz yerden yapacağımız entelektüel gevezeliklerle değil. 15 – 16 Haziranlarda işçilerin çıkıp o “yüce yargı” kurumunu tir tir titreterek DGM’leri kapattırması, DİSK’in kapatılma kararının üstüne tükürerek buruşturup çöpe atmaları gibi; daha 2010’da Tekel işçilerinin Ankara sokaklarını zapt edip Danıştay’a yürütmeyi durdurma kararı aldırtmaları gibi ancak dışarıdaki direnişin o mahkeme salonlarını inletmesiyle aldırılır öyle kararlar. Yani hava dönüp, işçiden emekçiden, ezilenden yana estiğinde yel, işte o zaman tek bir hakim çıkıp böyle bir davada “zaman aşımı” diyemez. Hem de önünde yazılı kanunlar bugünkünün aynı olsa bile. İşte o zaman ülkenin başbakanı çıkıp da rahat bir nefes alarak “bu karar ülkemize hayırlı uğurlu olsun” diyemez. Katliamın ortak faili resmi muhalefet partileri çıkıp da timsah gözyaşları dökemez halkın karşısında. Kaçacak delik ararlar ayak takımının öfkesinden.
Bugün devlet, kendisinden beklendiği gibi bir kez daha katliamına sahip çıktı. Tarih, işçi sınıfının omzuna hesabı sorulacak katliamlar listesine Sivas’ı da ekledi.